ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Günün Kitabı | Ahi Baba Çıkmazları | Şahamettin Kuzucular

29.12.2021
620
A+
A-
Günün Kitabı | Ahi Baba Çıkmazları | Şahamettin Kuzucular

Roman tüm yönleri ile tarihi, sosyal ve macera romanı özelliklerini taşır. Romanın belki de en ilginç yanı üç ayrı imkânsız aşkın kazanan tarafını ortaya koymasıdır. 

Roman tanıtım bülteninden…

Karadeniz dalgaları cesetleri toplamıştı. Küp gibi şişmiş cesetler su üstünde yüzüyorken, sivri burunlu yunuslar üstlerinden atlıyordu. Dalgalar bu cesetleri sürükleyip getirmişti. Cesetlerin üstündeki giysiler bile duruyor, İngiliz mi Fransız mı hemen belli oluyordu. Kırmızı ceketleriyle, bellerinde kayışlarla su üstüne çıkmışlardı. Kızıl ceketli olanlar İngiliz askerleriydi. Fransız bahriyelisi İngiliz’den az değildi. Daha birkaç gün öncesi denizlere atılmışlar, dalgalar onları almış, bu tarafa getirmişti…

Göğüsleri kaza gibi Arif Bey’e dokunurken işveli çalımlarıyla zülüflerini dökmüştü. Allıklı al yanağını Arif Bey’e yanaştırmış, Arif Bey’in dudağına değdirmeyi başarmıştı. Cariyeler arasında fısıltılar da çoğalmış, bazıları bu tabloya gülüşerek katılmıştı. Ceylan gözlü Çeşmidilber, rakiplere nispet yapan tanrıça tavrı takınmış, Arif Bey’in önündeki notalara eğilmişti. Cazibesi hayran eden görkeminin farkındaydı. Huri sultanı haliyle işvelerle kıpırdamış, tahrik eden bakışlarla Arif Beyle bakışmıştı.

– Şaşkın kalma ey cühela! Ne meczubum, ne deliyim, ne de şapşal divaneyim! Gelmişini geçmişini senden de iyi bilirim. Dokuz baba da bir idik. Dört anada da birdik biz! Dokuz babanın dölünden, dört ananın da rahminden bu dünyaya gelmedik mi? Sebilci çok sinirlenmiş, sarı pirinç sebilini kollarından çıkartarak Üryan Ali’ye saldırmak için hareket etmişti. – Üryan üryan miskin dolaş… rızkı çıkarana sataş! Anam da tek babam da tek, kırk babalı sensin ulan!

Asırlık çınarlar ile çitlembik ağaçlarının üstünde uçan kumrular, geveze martılar ile sanki yarış içindeydi. Sivri burunlu kayıklar kıyılara tutunmuşlar, hafif bir kıpırtı ile salınmaya durmuşlardı. Göksu’nun dalgın suyuna ağaç resimleri düşmüş, küçük yakamozlar ile titreşmeye kalmışlardı. Köhne olmuş yalıların o kararmış tahtaları ara ara sökülmüştü. Dikiş tutmayan tahtalar yerlerinden oynamışlar, kiremitler de eğilmiş veya yerinden çıkmıştı. Görkemini terk etmeyen çok az bir yalı kalmıştı. Birkaç parıltılı yalı ihtişamla boy veriyor, dere boyunda haşmetli sultan gibi duruyordu. Yeşil kavuklu top başlı, güdük sakız ağaçları bu muhteşem yalıları hizmetli gibi bekliyor, Göksu ise manzaraya sanki ayna tutuyordu.

Ama bir tesadüf gibi Nazım’ın bacaklarının üzerine oturmuştu. Dengesini de kaybedip düşecek gibi davrandı. Nazım, beline sarılıp onu düşmekten kurtardı. “ Ay ay! “Diye hafif hafif kadınsı çığlıklar atıp, kalkmak ister gibi yapıp daha da bir sokulmuştu. Nazım da belinden tutup daha bir kendine çekmiş bütün hisleriyle artık felç gibi hale düşmüştü. Eleni, kaldığı yerden artık kalkmak istemiyor, kucak[1]ta bir kedi gibi kıpır kıpır oynuyordu. Nazım, yüzünde dolaşan gür saçları kokluyorken, kollarıyla ise onun bedenine sarılmıştı. Sevgilisi kucağının üzerinde kıpırdıyor, ara ara yanağını dudağına çarpıyordu. Tam bu vaziyetten sonra kendinden kopup göçmüştü. “ Ay bırak kalkayım Nazım…

“ Daha önce de “Alaçıktan Gökdelene” romanıyla okuyucunun karşısına çıkan Şahamettin Kuzucular bu yeni romanıyla edebiyat dünyamızı sevindireceği gibi, İstanbul’un Frenk kokan havasında gezecek olan okuyucularını hafakanlara boğacak.

Ahi Baba Çıkmazları, Osmanlının tüm çıkmazlarını ortaya seren, olayları gerçek, esas kahramanları hayali; sosyal, tarihi, tasavvufi ve aşk romanı özelliklerini bünyesinde toplayan bir romandır. 

Roman Hakkında Ne Dediler?

Kendi şehrimizde yokluklar içinde ve azınlık gibi yaşadığımız; azınlıkların, İngiliz ve Fransızların ise kendi evlerindeymişçesine gönenip yaşadığı payitaht İstanbul! Çağa ayak uyduramayan ve can çekişen esnaf, savaşlar yorgunu Osmanlı!  “Hacı Ârif Bey, Şinâsî, Namık Kemal” gibi yaşamış şahsiyetlerin ve “Üryan Ali” gibi çok farklı karakterin yer aldığı romanda, elbet gönül işleri, hüzün girdabı ve beklenmedik acı sonlar da var”.  

Mustafa Karaer

“Önce kalenderî dervişlere, bu dervişlerin hayat görüşlerine, yaşayışlarına tanık oluyoruz. Giyinme, yeme, yatma ihtiyaçlarını nasıl hallettiklerini görüyoruz. Selvili, kallavi sarıklı, börklü, laleli nakış işlemeli mezar taşlarına dokunuyoruz. Ölümü ve hayatı birlikte yaşayan, uhrevï havasıyla camileri, dergâhları ve İstanbul’un sıcak, samimi mahallelerini, seyyar satıcılarla halkın yakınlığını -bir zaman yolculuğu ile- yeniden yaşıyoruz.

Üryan Ali’nin şahsında, saçları, kaşları dâhil bütün vücudu tıraş edilmiş, sadece bir hayvan postuyla ve boynunda asılı kabaktan tasıyla dolaşan kalenderî dervişlerin “Enel-Hakk” yolculuğu ile delilik arasında gidip gelen ruh hallerinde kendimizi arıyoruz…

Dönemin sorunları bir tarih araştırmacısı ciddiyetinde uygulamalı olarak yazılırken, sokak satıcılarını; sebilci, şerbetçi, şıracı, leblebici, macuncu, yoğurtçu… Külhanbeyleri, dervişleri, sarhoşları, ayyar ve ayyaşları, asesleri, şahneleri de görüyoruz. Alımlı, feraceli hanımlar, gayri Müslim süslü hanımlar, jön Türkler, beyzadeler, sarıklı-cüppeliler, setre-pantolonlular şeklinde sokaktaki halkın genel görüntüsünü de gözümüzde canlandırıyoruz. 

Yazar bu dönemi anlatırken aralara aşk hikâyeleri de serpiştirmiş.

Sadece anne babasının konağında büyümüş, dışardan hiç bir kötülük görmemiş, saf kalmış, genç kız Nazenin’in en masum, en nazenin aşkıyla üzülüyoruz. Kanlı bıçaklı düşman iki gencin aşkıyla umutlanıyoruz. Gayri Müslim- Müslim aşkının imkânsızlığını izlerken, kararlı ve dik duruşun kazandığını görüp ders çıkarıyoruz….” Nurcan Ören

Ahi Baba Çıkmazları, çöken Ahilik sistemini, hanlar, bedestenler, arastalar, ocaklar, esnaflarının gündelik hayatını betimleyen mekânlar içinde geçen heyecanlı olayla dâhilinde anlatır. Bedesten hayatının içine giren Müslüman, gayri Müslim, Levanten, ecnebi, yerli, Ermeni, Rum, İngiliz Frenk tiplerinin dâhil olduğu çatışmalar çökmeye başlayan konaklar ile ecnebi, banker, tefeci, tüccar, tacir azınlıkların köşkleri arasında geçer. Hat, tezhip, Zernişan, tombak, mermer, kündekari, telkâri nakkaş vb. ocaklarını ezen ecnebi makinelerin kolları arasında inleyen ocakların canhıraş feryatları olayların konusudur.

Roman tüm yönleri ile tarihi, sosyal ve macera romanı özelliklerini taşır. Romanın belki de en ilginç yanı üç ayrı imkânsız aşkın kazanan tarafını ortaya koymasıdır.

Başvuru: O 530 324 11 85

PTT Kargo ücreti: 7 TL

Yazar tarafından imzalı olarak gönderilir.

https://www.youtube.com/watch?v=JPT98LC6lAI

 

 

Administrator
Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.