Haftanın Kitabı – Yazar Sibel Unur Özdemir kitapları
Yazar Sibel Unur Özdemir “Türkü Köy” Kitabıyla Okurlarıyla Buluşuyor
1968 yılında Ankara’da doğan Özdemir, ilk ve ortaöğrenimini bu şehirde tamamlamıştır. Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi İş İdaresi Bölümü mezunudur. 1986 yılında başlayan iş hayatı halen devam etmekte olup şube müdürü olarak görev yapmaktadır.
Fidayda, Poyraz, Edebdağ, Öykü Teknesi, Filika, Lacivert, Ortanca, Karşın, Kurgu, Patika, Sincan İstasyonu, İzmir İzmir edebiyat dergilerinde, Gazete Yenimahalle, Yenimahalle’nin Sesi, Gündem Ankara, Gaziantep’de Değişim Rüzgârı, Alanya Güncel, Aşkın (e) Hali, Afyon Güncel, Foça Haber, Bizimece, Size, Çıngı, Kültür Çağlayanı, izmirmeydan.com, cocuk ansiklopedisi, birharf.net Edebiyat, Kültür ve Sanat e-Dergisiyle, Edebiyat Ufku Edebiyat, Kültür, Sanat ve Eğitim İnternet Dergisi’nde yayınlanan öykü, deneme ve şiirleri vardır.
Ankara Üniversitesi Türkçe ve Yabancı Diller Araştırma ve Uygulama Merkezi TÖMER’de İngilizce eğitimi alarak 27.11.2005 tarihinde mezun olmuştur.
Radyo-Televizyon ve Yayın Kurulu üyesi olduğu Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği’nin altı yıldır etkinlik haberlerini hazırlayan Sibel Unur Özdemir; 2014-2015 yıllarında İLESAM’ın kültürel faaliyetlerine katkılarından dolayı Meslek Birliğince, 2015 yılında ise kültürümüzün yayılması, yaşatılması için sağladığı katkı ve desteklerinden ötürü Birleşen Yürekler Engelliler Kültür Sanat Edebiyat Eğitim Derneğince “Teşekkür Belgesi” ile taltif edilmiştir.
Özdemir, yetişkinlere ve çocuklara yönelik eserler vermeye devam etmektedir.
Sibel Unur Özdemir’in “Türkü Köy” İsimli Kitabı Çıktı…
Halk kültürünün yapı taşlarını oluşturan masallar, çocukların gelişim sürecinde önemli bir yere sahiptir. Masallar, çocuklarımıza bırakılan kültürel mirasların en güzellerindendir.
Geçmişe bakıldığında edebiyat dünyasında -bu alanda- uzun yıllar boyunca yabancı kökenli kitapların yer aldığı görülmektedir. İşte bu noktada Özdemir’in kültürümüzü, gelenek-göreneklerimizi, değerlerimizi yansıtan eserlerle çocuklarımızı buluşturma gayreti göze çarpmaktadır.
Sibel Unur Özdemir, 2016 yılıyla beraber çocuk okurlarını sevindiren yedinci kitabı “Şahane Yedili” den sonra şimdi de “Türkü Köy” isimli eserini edebiyat dünyasına kazandırdı. “Türkü Köy” isimli kitap ‘Sibelino Bambino Serisi’nin ilki olma özelliğini taşıyor.
Kitapta “Türkü Köy”, “Kekik ile Mekik”, “Tülü ile Sülü” ve “Vızıltı Diyarı” olmak üzere dört masal bulunuyor. Masallar 5-9 yaş grubu çocuklara yönelik olarak kaleme alınmış.
Batucan: Sibel Hanım, son çıkan kitabınız Türkü Köy’ün okur kitlesi çocuklar. Yazı hayatınıza çocuk hikâyeleri ile mi başladınız?
Sibel Unur ÖZDEMİR: Yazı hayatıma çocuk hikâyeleri ile başlamadım ama kendimi bildim bileli iyi bir okur olmuşumdur. Ben yazma ve okuma eyleminin birbirinden ayırılmayacağını düşünüyorum. Hâlâ çocuk kitapları okurum.
İlk kitabım “Belki İstanbul’dayım” yetişkinlere yönelik yazdığım öykülerden oluşuyordu. İkinci kitabım “Yüreğimden Tren Geçti” ise çocuklar için yazdığım öykülerden. Bu akışı hem çocuklara hem de yetişkinlere yönelik çeşitli dallarda kaleme aldığım eserlerim oluşturdu. Türkü Köy, Sibelino Bambino Serisinin ilk kitabı olma özelliğini taşıyan bir masal kitabı.
Batucan: Çocuk edebiyatı ile yetişkin edebiyatını kıyasladığınızda farklılıklar neler? Bahsedebilir misiniz?
Sibel Unur ÖZDEMİR: Hem çocuk hem de yetişkinler için bir şeyler üretmeye çalışan bir birey olarak öncelikle edebiyatın ve sanatın toplum yaşamındaki yerinin önemine dikkatleri çekmek isterim. Bugünün küçüklerinin yarının büyükleri olacağı gerçeğinin unutulmaması gerektiği de mühim bir ayrıntı.
Çocuklara ve yetişkinlere yönelik yazdığımız eserlerde her türlü konuyu işleyebiliriz tabii dozunu ayarlayarak. Zira çocuklar da bu hayatın içinde ve her gün pek çok olayın içinde bulunuyorlar -inanın gerçek hayat kurgulardan daha acımasız- isteseler de istemeseler de. O yüzden onları bu dünyanın gerçeklerinden soyutlamayı doğru bulmuyorum. Her şey tozpembe değil ki biz tozpembe anlatalım. Ama dediğim gibi yaş gruplarına uygun bir şekilde kaleme alınmalı anlatılmak istenilenler.
Çocuk edebiyatında görsellik ön plandadır. Bel kemiği diye adlandırdığımız hayal, fantezi gibi kavramlar çocuk edebiyatının olmazsa olmazlarındadır. Didaktik bir yapıdan uzak lirik bir anlatımın yanı sıra çocuklarımızın ufuklarının açılması, güzel dilimiz Türkçe’mizin doğru ve düzgün kullanılması, kelime dağarcıklarının zenginleştirilmesi, okuma kültürünün geliştirilmesi noktasında sosyal, kültürel ve eğitim bakımından ilerlemelerine katkıda bulunmak amacı da etken olmalıdır eserlerde.
Batucan: Geçmişe bakıldığında edebiyat dünyasında bu alanlarda yabancı kökenli kitapların daha baskın olduğu aşikâr. Bu noktada sizin çabanız göz ardı edilemez; bu anlamda kendinizi yazar olarak yalnız hissediyor musunuz?
Sibel Unur ÖZDEMİR: Evet, haklısınız Batucan Bey. Geçmişe baktığımızda edebiyat dünyasında uzun yıllar boyunca yabancı kökenli kitapların yer aldığı görülüyor. Bizler bu kitaplarla büyüdük, onları sevdik.
Siz de takdir edersiniz ki halk kültürünün yapı taşlarını oluşturan masallar, çocukların gelişim sürecinde önemli bir yere sahiptir. Masallar, çocuklarımıza bırakılan kültürel mirasların en güzellerindendir. İşte bu noktada ben de elimden geldiğince -öykü, fabl ve masallarımda- kendi kültürümüzü, gelenek-göreneklerimizi, değerlerimizi yansıtan eserlerle çocuklarımızı buluşturma gayreti içerisindeyim.
Kendimi yalnız hissetmiyorum; çünkü çocuk edebiyatı alanında gerek masal, gerek öykü, gerekse roman alanında güzel eserler veren arkadaşlarımız var ve bu mutluluk verici.
Batucan: Çocuklar her zaman beklenmedik tepkiler ve cevaplarla bizleri şaşırtabiliyor. Hedef kitleniz doğrultusunda, bir okurunuzla ilginç bir anınız oldu mu?
Sibel Unur ÖZDEMİR: Birkaç yıl önce kitap fuarındaydım. Bir çocuk bulunduğum standa gelir gelmez uzanıp Yüreğimden Tren Geçti isimli kitabımı aldı ve “Baba ben bu kitabı okumak istiyorum.” dedi. Babası kitaba göz ucu ile bakıp “Sen bu kitabı okuyamazsın.” deyince çocuk “Hayır, okuyabilirim.” diye cevap verdi. Çocuğa kaç yaşında olduğunu sordum, on yaşında olduğunu öğrenince okuyabileceğini söyledim. Babası ısrarla okuyamayacağını tekrarladı. Çocuk diretince bana kitabın ne anlattığını sordu. Kitabın içinde öyküler olduğunu, her öykünün farklı bir olayı anlattığını söyleyerek kitaba ismini veren öykünün konusunu anlattım. Dinledi. Ve sonra “Bu kitabı okuyamazsın.” diyerek kararını yineledi. Çocuk çok üzüldü. Ben de çok üzüldüm. Kitabı, çocuğa hediye etmeyi düşündüm bir an için ama sonra babasının okuyamazsın dediği bir kitabı armağan etmenin doğru olup olmayacağını da düşündüm. Babanın otoritesi, çocuğun babasına olan saygısı sarsılabilir ve babası bana tepki gösterebilir düşüncesiyle vazgeçtim. İşin ilginç yanı ise çocuğun babasının öğretmen oluşuydu. Bu olayda üzüldüğüm şeylerden birisi de okuma isteğiyle dopdolu olan bir bireye -ülkemizde okuma oranının az olduğunu da düşünecek olursak- müdahale edilerek özgüveninin sarsılmasıydı.
Batucan: Kitabınızın ismi Türkü Köy… İsmi duyduğumuzda doğallık, emek gibi kavramlar hemen zihnimizde beliriyor. Kitabınızın isim seçiminde ne etkili oldu?
Sibel Unur ÖZDEMİR: Kitapta “Türkü Köy”, “Kekik ile Mekik”, “Tülü ile Sülü” ve “Vızıltı Diyarı” olmak üzere dört masal bulunuyor. Neden bilmiyorum ama Türkü Köy ismini verdim kitaba, bu isim beni çekti kendine. Şimdi siz sorunca şöyle bir düşündüm. Belki de günümüzün betonlaşan yapısı, teknolojinin kuşattığı çocuklar etkili oldu bu ismi seçişimde. Çocuklarımız apartman dairelerindeler gün boyu. Ne yazık ki köyün temiz havasını soluyamıyor, doğal güzelliklerini yaşayamıyor, dalından meyve koparıp yiyemiyor, kırlarda-çayırlarda koşamıyor, oynayamıyorlar. Öte yandan Türkü Köy içerik olarak önemli bir konuya değinerek çocuklara anlamlı da bir mesaj veriyor. Konusuna burada değinmeyeyim… Çocuklarımız ya da erişkinlerimiz o masalı okumanın keyfini kendileri yaşasınlar.
Batucan: Sibel Hanım siz şiir de yazıyorsunuz. Hatta bazı şiirleriniz bestelendi sanıyorum. Biraz bunlardan bahsedebilir misiniz?
Sibel Unur ÖZDEMİR: Rahmetli babam Orhan Erol Unur amatörce şiirler yazardı; sanırım bu yeteneğimi babamdan aldım. Gerisi Lafügüzaf adını verdiğim yetişkinlere yönelik bir şiir kitabım var. Çocuklar için de yazdığım şiirler var henüz edebiyat dünyasına merhaba demeyen.
Bazı şiirlerimin, değerli bestekârların notalarında hayat bularak müzikle harmanlaması sonucunda müzik dünyasına kazandırılan eserlerimin de olması haliyle bana mutluluk veriyor.
Hele bir düşünün… Edebiyatın uçsuz bucaksız imbiğinden süzülerek şiire, öyküye, sanata uzanan geniş yelpazesinin içinde müziğin yerinin olmaması mümkün mü? Sanat dallarının hemen hepsi birbirinden etkilenir, esinlenir. Öyle bir an gelir ki ilham kaynağı olur biri diğerine. Sadece sanat dalları değil yazarlar, şairler ve müzisyenler de sanatsal yaratım aşamasında birbirlerini etkilerler.
Batucan: Sibel Hanım, şarkı sözü yazmanın incelikleri hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Sibel Unur ÖZDEMİR: Ben şiir yazıyorum. Yazdığım dizeler, mısralar bestekârın gönül teline dokunuyor, beste kıvılcımlarını çaktırıyorsa yüreğinde o şiir notayla buluştuğu anda güfteye dönüşüveriyor. Notalarla buluşmazsa şiir olarak kalıyor.
Şarkı sözü yazarken daha akılda kalıcı, dile dolanacak dizelerin basit bir ifadeyle anlatılması gerektiği, serbest tarzda yazılmış şiirlerin de bestelendiği ancak hece ya da aruz ölçüsü ile yazılan şiirlerin bestelenmeye daha elverişli olduğu söylenir, doğrudur.
Öncelikle bir şairin dizelerinin/mısralarının bestekârın yüreğini titretmesi gerekir o şiirin bestelenebilmesi için. Pek çok şiir yazılıyor ama hepsi bestelenmiyor. Bu birazda duygu alışverişi. Gelin sizinle edebiyat dünyasından müzik dünyasına doğru bir yolculuk yapalım…
Seçilmiş sözcükler birbiriyle arkadaşlık ederek güfteyi, o eşsiz güfteler notalarla buluşup besteyi oluşturduğunda, sözler notalara kavuştuğunda ortaya çıkan olağanüstü ‘eserler’ yorumcusunun sesinde hayat bulup, mikrofonlardan dinleyicisine ulaştığında, zincirin halkaları birbirine kenetlenir. Sonra notalardan süzülen ölümsüz nağmeler gelir yerleşir aklınızın, yüreğinizin bir köşesine ve nerede duyarsanız duyun o melodiyi, mırıldanmaya başlarsınız o şarkıyı. Ruhunuz, musikinin bengisuyundan nasibini alarak beslenir, kulaklarınızın pası silinir ve tabiri caizse bayram eder gönülleriniz. Şarkılarla eğlenir, şarkılarla efkârlanır, gün olur dalıp gidersiniz uzaklara, çok uzaklara…
Batucan: En çok etkilendiğiniz, ya da sevdiğiniz yazarları, şairleri sorsak, bize söyleyebileceğiniz isimler kimlerdir?
Sibel Unur ÖZDEMİR: Tek tek isim saymak çok zor. Mademki isim soruyorsunuz… Orhan Veli Kanık’ın yeri bir başkadır gönlümde. İşte edebiyatın böyle de bir gücü var. Sizden yıllar önce yaşamış, yüzünü görmediğiniz, sesini duymadığınız, hiç tanışmadığınız bir kişiyi eserleri vasıtasıyla sevdiriyor size.
Sonra Ümit Yaşar Oğuzcan, Ömer Seyfettin, Ayşe Kulin, Mehmet Rauf, Peyami Safa, Reşat Nuri Güntekin, Cezmi Ersöz, Muzaffer Tayyip Uslu, Nazım Hikmet Ran, Necip Fazıl Kısakürek, Haldun Taner, Richard Bach, Füruğ Ferruhzad, Rüştü Onur’u sayabilirim. Âşık Veysel, Yunus Emre ve Mevlana’nın Mesnevi’si.
Batucan: Sibel Hanım ülkemizde meslek birlikleri, dernekler var. Yazarları bir anlamda çatısı altına toplayan dernekler size göre yeterli mi?
Sibel Unur ÖZDEMİR: Yeterli olup olmamasından ziyade bu dernek, birlik, vakıf vb. kuruluşların asli kuruluş amaçlarına yönelik kaliteli hizmet verip vermediğidir asıl olan. Birey olarak hareket etmektense bir kuruluş adı altında hareket etmek daha doğru gibi; hani ‘birlikten kuvvet doğar’, ‘bir elin nesi iki elin sesi var’, sözlerinden yola çıkarsak. Ve bir yere ait olma, aile gibi hissetme duygusunun da güzel olduğunu düşünüyorum.
Batucan: Yazar ajansları hakkında ne düşünüyorsunuz? Örneğin sizin bir ajansınız var mı?
Sibel Unur ÖZDEMİR: Yazar ajansları mı? Ben daha önce böyle bir kavram duymadım desem; bilmem size garip mi gelir. Gerçekten ilk defa duyuyorum ve bu konuda bir fikrim yok.
Batucan: Projeleriniz arasında yeni kitaplar var mı? Varsa lütfen kısaca bahsedebilir misiniz?
Sibel Unur ÖZDEMİR: Var elbette. Şükürler olsun ki edebiyatın pek çok alanında eserler vermeye elverişli bir kaleme sahibim; zira farklı türde eserler vermek bana daha cazip geliyor. Bugüne kadar kaleme aldığım pek çok söyleşi, kitap tanıtımı, deneme, aforizma, öykü, şiir, masal, mektup, mensur şiir, fabl türünde eserleriminternet ve fiziki ortamda yayınlandı.
Yukarıda da söylediğim gibi Türkü Köy, Sibelino Bambino Serisi’nin ilk kitabı olma özelliğini taşıyor. Bu serinin devamı gelecek inşallah.
Yetişkinler ve çocuklar için hazırladığım şiir dosyalarım var.
Çocuklara yönelik üç roman ve bir gezi yazısı dosyam mevcut.
Bunların dışında yetişkinlere yönelik öykü ve deneme dosyalarım bulunuyor.
Başka projelerim de var; inşallah zaman içinde bu projelerimde edebiyat dünyasına adım atarak okurları ile buluşur.
Batucan Bey bu değerli söyleşi için Yazı Atölyesi ekibine ve size teşekkür ediyor; edebiyat dünyasında yolumuz açık olsun, diyorum.
KİTAPLARI:
Belki İstanbul’dayım. 2011, Kanguru Yayınları
Yüreğimden Tren Geçti. 2013, Ürün Yayınları
Sen, Sen Adalı Kız, Ah! 2013, Ürün Yayınları
Umutlarım Rengârenk. 2014, Ürün Yayınları
Gerisi Lafügüzaf. 2015, Ürün Yayınları
Elveda Lasinya. 2015, Ürün Yayınları
Şahane Yedili. 2016, Ürün Yayınları
ÖDÜLLERİ:
Memurlar Vakfının düzenlediği öykü yarışmasında “Onca Emek ve Birkaç Cümle” isimli öyküsüyle birincilik almıştır.
Güncel Sanat Dergisinin düzenlemiş olduğu 3. Kaygusuz Abdal Şiir Yarışmasında “Arzuhalim” isimli şiiriyle “Güncel Sanat Ödülüne” layık görülmüştür.
Güncel Sanat Dergisinin düzenlemiş olduğu 4. Kaygusuz Abdal Şiir Yarışmasında “Lale’m” isimli şiiriyle “Kızıl Kule Ödülüne” layık görülmüştür.
“Uluslararası Lions Dernekleri 118-Y İstanbul Anadolu Yakası Federasyonu/ Kadıköy Belediyesi tarafından açılan Türk Sanat Müziği Güfte Yarışmasında “Yalancı” isimli şiiriyle mansiyona layık görülmüştür. (2015)”