ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Nazarlık | Zeynep Mete Uçak

10.10.2021
506
A+
A-
Nazarlık | Zeynep Mete Uçak

Ayaklarını topladı yırtılan dizlerine, kan sızan yaralarına aldırış etmeden bir eliyle sopasını ararken diğer eliyle yerden destek alarak kalkmayı denedi. Sopasını bulduğunda artık ayaktaydı. Sokaklarda in cin top oynuyordu, topu ona attıklarında yine tutamadı. ‘Hay aksi yine göremedim’ dedi sırıtarak.

Sıcak pidenin kokusu arşa değmiş, tekrar sokağa inerek bütün mahalleyi sarmıştı. Anasının fırından çıkardığı poğaça kokusu, ana kokusu gibiydi. Bir anası vardı onu sarmalayan, gözlerine renk, dünyasına ışık olan. Sırf bu kokuyu içine çekmek, Ayşe’nin taze üfürüklerinden almak için her sabah fırına yollanırdı. Açlığı bahaneydi; Fırının kapısına geldiğinde, çoktan doymuş oluyordu. Ya sıcak ekmek kokusundan, ya da sıcak nefes etkisinden.

El yordamıyla tabure arandı, kendisi gibi uzun olanlar için yapılmamıştı bu kısa ayaklı tabureler. Lakin Ayşe ona her zaman bir sandalye ayarlardı. Nihayet buldu, bacaklarını uzatarak oturdu. Ayşe’nin koşarak gelmesini bekledi, bekledi. Gelseydi kanayan yaralarına bakacaktı. Elini dizlerine koyup ” nettin sen yine mi düştün ” diyecekti tiz sesiyle. Bir kolonya kapıp birde yumuşacık pamukla bir taraftan acıtırken, bir taraftan üfleyerek merhem olacaktı yaralarına. Ne iyi gelirdi Ayşe’nin üfürükleri onun yürek yaralarına. Bir keresinde yüzüne dokunmuştu, çıkık elmacık kemiklerinden dolgun dudaklarına kadar inmişti, sonra bir tutam saçı gelmişti eline, omuzlarına kadar sürmüştü bu yolculuk. Ayşe, elini tutmuş belki de gözlerinin içine bakmıştı.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı Nazarlik-Zeynep-Mete-Ucak-karikoca-gaming-nier-kapi-koy-dag-hayvanlar-NEHIR-replicant-2-2.jpg

Ah keşke diyebildi içinden, “keşke kalbine de dokunabilseydim. Kim bilir dokunmuşumdur’ dedi dudaklarından çıkan fısıltıyla.

Elini Ayşe’nin avucuna sıkıştırdığı camdan kolyeye götürdü. Yüreğinin içinde, kalbinin üstünde taşımıştı, nazarlığını… Sopasıyla kolaçan ederken kırık dökük kaldırımları, sadece Ayşe için düşerdi. Onun sesini duymak, ellerini hissetmek, kalbinin hızlı hızlı çarpması, için düşerdi. Ama bugün ne sesi geldi, ne kendisi.

İçeriden Arif amcanın tok sesini duydu. Nasıl da zıttılar birbirlerine. Ayşe, ince tiz sesiyle etrafına gülücük saçarken, Arif amca tok şiveli ağzıyla her zaman yorgun, her zaman ciddiydi. Ama ege ağzı onun ciddi olmasını zorlaştırıyordu. Her kelimesinde bir gülme tutardı.

“Oğlum gelivedin mi?” dedikten sonra gölgesini yanında hissetti.

“Geldim Arif amca.”

“Ekenci horoz gibi tüneyivemişsin orya. Degide anam de dizin kanayıp duru, bekle beni sen pambık getiiverem.” Deyip içeri girdi. Kulakları pür dikkat, en ufak bir Ayşe sesi arıyordu.

Delikanlı, bu arada Ayşe’yi sormak için nasıl söze gireceğini düşünüyordu. Arif’in yanına gelip kolonyayı yarasına sürene dek karmaşık düşüncelerle oynaşıp durmuştu. Millet kolonyanın kokusuyla kendine gelirken delikanlı verdiği sızıyla uyanmıştı. Ah birde pamuğu o kadar sıkı bastırmasaydı Arif, acısını pek hissetmeyecekti. Arif konuşmaya mı yoksa söylenmeye mi başlamıştı, Arif;

“Sen du gari çayını goyuverem. Bugün ecelem vaa yanına gevrek verem mi Kağan!”

Yok dedi genç .”Hayırdır, niye acelen var Arif Amca?”

“Bu akşam bizim Ayşe’yi isteyivecekle. Emme tuttumuş benim yavıklım vaa diye. Gapçık aızlı. İstemem deyipduu. Ne görüverdim, ne duyuvedim. Nemden çıktı yavıklı? Uydurup duru bi yerinden.

Delikanlının içinde akan nehir, şelaleye dönmüştü bile. Gözleri hayatında ilk defa ışıldadı. Tüm cesaretini topladı görmediği yıldızlardan. Sopasına dayandı, ayağı kalktı. her gün düşmektense bir gün düşecekti.

-Ayşe’yi bana ver Arif amca; Allah’ın emri peygamberin kavliyle!
Deyiverdi.

Zeynep Güneş
Zeynep Güneş
Zeynep Mete Ucak kimdir? Yazı Atölyesi Yazarı... İlgi çekici kurgular, Akıcı bir dil. Kendinizi kaptıracağınız, başından itibaren merak uyandıracak çarpıcı hikayeler...sürükleyen öyküler ve halka şiirler yazan Realist, farklı, muhalif Şiir ve Öykü Yazarı
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.