Minerva’nın baykuşu mu yoksa yarasa mı? | Josef H.Kılçıksız
Korona salgını kapalı bir kripto toplumu yarattı. Daha önce terör tehlikesi nedeniyle kamu güvenliği adına, şimdiyse kamu sağlığı adına “kolektifin iyiliğini” önceleyen zehirli bir sarmaşık tüm dünyaya yayılmaktadır.
xxx
Bazıları halkın hatta dünyanın iyiliğinin bireyinkinden çok daha önemli olduğu algısını yayıyorlar. Fakat bunu yaparken soyut bir devlet, halk ve kolektif kavramı üzerinden hareket ediyorlar. Aslında bu kripto ikliminde yeniden üretilen şey, değişik sofistike sürümleriyle erktir, iktidardır. Zira kalabalığa devredilmiş bütün bireysel iradeler kripto bir iktidar alanına işaret eder.
xxx
Fransız Devrimi sonrası aklın egemenliği sorunu giderek politikleşti. Aşırı bir savla, bilim insanlarının öncülüğünde yavaş yavaş inşa edilen bir akıl diktatörlüğünde yaşadığımızı söyleyebilirim. Filozofları Platon’dan John Rawls’a kadar uzanan o büyük kanon kapsamında incelersek, Aydınlanma’nın akıl diktasıyla nasıl yer değiştirdiğini daha iyi anlayabiliriz.
xxx
“Minerva’nın Baykuşu” bu abartılı bilimsel iyimserliğin kurucu miti halıne geldi. Hegel, siyaset kuramını Platon’un mağarasından çıkarıp ışığa kavuşturma sürecinde bu mitten yararlandı. Fakat bizi çevreleyen fizikî gerçeklik, yarasayı Minerva’nın Baykuşu ile karıştırdığımızı gösteriyor. Çünkü kapitalist üst aklın salgına benzer kriz dönemlerinde kendi kendini sokan bir akrebe dönüşen tüketim paradigması aslında bunalımın bir Homo economicus ve sistem sorunu olduğunu gösteriyor.
xxx
Birine ya da bir şeye yaslanmadan var olma yeteneğinden yoksun bir “anti Homo habilis sosyalliği”, tüm bu süreçte yalnız kalmayı bir zayıflık, bir noksanlık olarak belletti. Oysa kalabalığın bir uzvu olmaya motive eden sosyallik bence Homo sapiens’in laneti olmak üzeredir.
xxx
Demem o ki, insan bir araya geldiğinde kendisi ve doğa için büyük bir tehlike arz ediyorken, yalnız-başına, doğa, kendisi ve tarih için üretici bir güç hâline gelebilir. Tibullus’un deyişiyle, üretken birey “yalnızlığından kendine bir kalabalık yaratabilir.” Üstelik anlaşılan o ki, post korona süreçlerinde modern çağın büyülü biraradalığı yerini tuhaf bir dağınıklığa bırakacak.
xxx
Bu krizden sonra Homo sapiens, ya evrimi tersine işleten bir yaşama pratiğini devreye sokup kendi mağarasının duvarlarına resim çizmeyi, işaretler çakmayı yeniden öğrenecek, ya da mağarasının dışında kurduğu göz kamaştırıcı (bu kamaşma körlükle eşdeğerdir), yanılsamalı yaşam uğruna, üretim ağının dışında kalan yaşlıları kapitalist tanrılara kurban olarak sunacak.
xxx
Schopenhauer’da her şeyin genel ilkesi ve harekete geçirici motivasyonu olan İstenç (Wille), özü gereği kör, usdışı ve doyumsuzdur. Siz buradaki körlüğü, us dışılığı ve doyumsuzluğu kapitalist aklın tüketim paradigmasına bir kinaye, bir gönderme olarak anlayın.
xxx
Yazının tamamı için
http://m.bianet.org/bianet/bianet/224948-minerva-nin-baykusu-mu-yoksa-yarasa-mi