Dolar 34,4910
Euro 36,3975
Altın 2.965,97
BİST 9.261,52
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 19 °C
Çok Bulutlu

Ömrün Altmışında | Müslüm Kabadayı

22.07.2020
2.525
A+
A-
Ömrün Altmışında | Müslüm Kabadayı

1960 restorasyonunda doğduğumda Yayladağı Kışlak’ta
Köyümüz yurtsever kafalarla koşuyormuş aydınlığa
O dönemde bırakmış babam ocak söndüren kumarı
Anam derdi, senin gözlerin verdirdi ona bu kararı
Elimde kitapla çobanlık yapardım, Keldağlıydı suyum
Bir kamyonla Amanoslar’ı aştığımda altıydı yaşım
Ve Çukurova’da çalışırken, pamuk çalısı kadardı boyum
On birimde Düldül Dağı’ndan sızan kanımdı Sabunçayı
Burhan Öğretmenim sayesinde Düziçi’nde bilgi çiçeklerim sulandı

On altımda okulca öğretmenlik hakkımız için çıktık boykota
MC’nin sürgün okuyla fırlatıldım Çanakkale Boğazı’na
O yaz Menekşe ablamla kurduk, Kışlak-Malatya köprüsünü
Çatal yürekli anamla düğünlerde tutturduk, Ah Şebeler türküsünü
Büyük kavga suları dar boğazlardan süzüldüm
On sekizimde Ankara’da DTCF’ye yazıldım
Yirmi ikimde “Mamak Üniversitesi” zindanına atıldım
Kaybettiğimizde elli yedisindeydi ayağı kesik babam
İğnenin deliğinden Hindistan’ı görürdü, şekere yenildi tamam
Elim iş, aklım güç tuttuğundan beri yüklerim hep ağırlaştı
12 Eylül zulmüyle ülkem kararırken, vicdanlar sağırlaştı

Gölbaşı’nda yirmi beşimde çalışmaya başladım, işim çizim ölçüm
Yirmi altımda “Yoğunluk Sanat Kitabı”nda yer aldı ilk öyküm
Yirmi yedi yaşımda atandım çok istediğim öğretmenliğe
Üç ay sonra gbt’yle atıldım, ilk işim teknik ressamlık mesleğime
Acılar ve zordan süzüldü balım, özümü bağladım hilesiz alın terime
Ülkemde ilk kez gbt’yi çöpe attırdım, mahkemede bir yaz tatilinde
Trabzon’da tiyatroya giderek, şeytanın bacağını kırdık öğrencilerimle
O yıl sevdalandım bir Laz kızına, kar teptim saatlerce ona kavuşmak için
Meydanlarda keskinleştirdim sınıf bilincimi, karanlıkla savaşmak için

Polatlı Tahtaköprü’de, yeni evli küçük kardeşimizi toprakladı elektrik
Gök ekinimiz biçildiğinde harlanan acımızla hepimiz şekere kesildik
Sürgün yediğimde Maçka deresine, kentli ve dağlı dostlar kazandım
Kuzeyhaber, Hamsi ve Kıyı’da kalemi yüreğime batırıp yazandım
Hayatın uzun sokaklarında yürüdüm, mücadele estetiğinden aldım haz
Otuz ikimde baba oldum, kucağıma verildiğinde çonamız İlkyaz
Esmer bakışlı gözünün ışığında, hiç sönmeyecek gibi duruyordu faz
Otuz üçümde yerleştik, Asi’nin meltemiyle nefeslenen Antakya’ya
Burada savaş açtık dostlarla, sendika başkanlığımla olağanüstü kuşatmaya

Otuz beşimde Antakya İnsancıl Dergisi Temsilciliğiyle şahlandırdık sanatı
Eski ve yeni kuşaklarla yoldaşça buluştuk, bozuldu paranın saltanatı
Akrepler, ekmek teknemde kuyruk salladılar durmadan
Yüreğim daralsa da aştım engelleri, beynimi burmadan
Hiç yüksünmedim, eskiyeni yıkıp ileri olanı kurmaktan
Otuz sekizimde Subaşılı öğrencilerin cıvıltısına karıştı sesim
Kırkımda eşimden vurdular yüreğime, sandım kesildi nefesim
Kırılsam da sardım yaralarımı, kopmadım hiç kızımdan
Ne geldiyse başıma, sınıfa sınıf savaşımındaki hızımdan

Aynı yıl gördüm emperyalizmin çöplüğünü New York’ta
Yedi candık, uygarlıklar beşiği Antakya’yı çoğaltmakta
Anamızı verdiğimizde toprağa kırk birimdeydim, bahar yeli esiyordu
Doğa dışımızda yeşerirken, anasızlık testere olup içimizi kesiyordu
Damar damar işleyip toprağımızı, dişe diş dirençle çevirdim çarkımı
“Hatay Bibliyografyası”na ekledim “Amik’ten Amanos’a Alkım”ı
Kardeşleştik “Karadeniz Karşılaştırmalı Sözlük Denemesi”yle dil salkımı
Amik dergisinde dostlarla harmanladık, yerelle evrenselin biderini
Düşünmedik hiçbir zaman, halkamızı çoğaltan emeğin giderini

Kırk ikimde komşu halkla sınırları kaldırdım, Şam’a giderek
Ortak damarları buldum her adımda, Arvad Adası buna bir örnek
Palmira’da onurlandım, Zenobya kafa tutarken Roma’ya
Basitburnu’nda selam durdum, kadim dost Cebel-i Akra’ya
Kırk bin yıllık aşka kavuştum, Aşkdeniz’den çıktığımda Üçağızlı Mağara’ya
Bir kurda zengin Arap dilinin eşiğini adımladım, Üstez Besime’yle
Beyrut ve Amman ışıklandırdı Adonis’i, yanımdaki çevirmenle
Kırk üçümde ikinci kez sevdalandım, Divriğili bir kıza
Bir ömür sığdırdık, sönük Ankara’da koşarken bir yaza

Kırk altımda “Yoğunluk”ta dirilttim yirmi yıl önceki sanat kitabını
Kırk yedimde “Suriye Günlüğü”nde sordum düşmanlıkların hesabını
Kırk dokuzumda “Hataylı İki Aşık”ta verdim ozanların imgelerinden
Sevdanın harını, ayrılık ve ölümün soğukluğunu dilin belinden
Her dönemin devinimi, ivme kattı yürek ve beynime
Yıllar sonra onun için döndüm öğrencilik kentime
Pişmanlık hiçbir zaman uğramadı gergefli semtime
Harlamayı sürdürdüm partide, sendika ve dergilerde üretkenlik ateşimi
İlkyaz’ımızla Avrupa’dan döndüğümüzde, ayrılıkta buldum ikinci eşimi

En verimli elli yaşımda, Sevda’lım oldu bir Kürt kızı
Çatışmalı ve fışkırmalı diyalektik, oya’ladı bilincimdeki hızı
Her daim yanımdaydı sıcacık yürekleri ve nefesleri Muammer abimin
Ve de can dostlarım Mehmet’ler, Ramazan, amcamoğlu Mücahittin’in
Her taşa vurulduğumda bilendim, hayatı yeniden kurmaya
Marifet yüklendik yürekten, başladı Bağlaç dergimiz filize durmaya
Hata ve yanlıştan arınmak için başvururum kendimi sorgulamaya
Arka arkaya Aşkar abimi, Mustafa canımı, Sabahat ablamı aldı ölüm
Elli üçümde “Salkım Saçak Keldağ” kitabımla fışkırdı, sularından sekiz öyküm
Art arda sökün etti kitaplı öykülerim “Közlü Yürekler”, “Dirilten Duyunçlar”
“Çölüngelini”nde küllerinden doğdu Zenobya, “Kaplan Ali”yi sevdi dağlılar

Elli üçümde Taksim’de Gezi Kitaplığına bağışladım kitaplarımızı
Haziran direnişinde embriyolanan Diren’imiz, doldurdu kucaklarımızı
Evin’imiz ikiledi kardeşliği, Devrim Stadyumu’nda katıldı İlkyaz’ın mezuniyetine Kuşakların atardamarlarını, ben’lerinde imgeleştirsinler dilerim genişleyen evrene
Gezdim, sezdim, eyledim ve yazdım, mutluyum yaptıklarımdan
Altmışımda kronikliğimle koronaya yakalanmadım, umutluyum yarından
Sevda’yla yarattık “Avrupa’nın Yüzleri”ni, memnunum can dostlarımdan
Ömür bu, çizik-yazık-keşkeyle değil, insanlar yeniden (t)üreterek paylaşsın
Bir gün toprağa düştüğümüzde, ışıklı çocuklarımız meşalemizi taşısın…

Müslüm Kabadayı
Ömrün Altmışında | Müslüm Kabadayı 1960 restorasyonunda doğduğumda Hatay Kışlak’ta Köyümüz yurtsever kafalarla koşuyormuş aydınlığa O dönemde bırakmış babam ocak söndüren kumarı Anam derdi, senin gözlerin verdirdi ona bu kararı Elimde kitapla çobanlık yapardım, Keldağlıydı suyum Bir kamyonla ilk kez Amanoslar’ı aştığımda altıydı yaşım Ve Misis tarlalarında çalışırken pamuk çalısı kadardı boyum On birimde Düldül Dağı’ndan sızan kanımdı Sabunçayı Düziçi İlköğretmen Okulu’nda bilgi çiçeklerimi suladı On altımda öğretmenlik hakkım için çıktım boykota MC’nin sürgün okuyla fırlatıldım Çanakkale Boğazı’na Büyük kavga suları dar boğazlardan süzüldüm On sekizimde Ankara’da DTCF’ye yazıldım Yirmi ikimde “Mamak Üniversitesi” zindanına atıldım Kaybettiğimde elli yedisindeydi ayağı kesik babam İğnenin deliğinden Hindistan’ı görürdü, şekere yenildi tamam Elim iş, aklım güç tuttuğundan beri yüklerim hep ağırlaştı 12 Eylül zulmüyle ülkem kararırken, vicdanlar sağırlaştı Gölbaşı’nda başladım teknik işe yirmi beşimde, işim çizim ölçüm Yirmi altımda “Yoğunluk Sanat Kitabı”nda yer aldı ilk öyküm Yirmi yedi yaşımda atandım çok istediğim öğretmenliğe Üç ay sonra gbt’yle atıldım teknik ressamlık mesleğime Acılar ve zordan süzüldü balım, özümü bağladım hilesiz alın terime Ülkemde ilk kez gbt’yi çöpe attırdım, mahkemede bir yaz tatilinde Trabzon’da tiyatroya giderek, şeytanın bacağını kırdık öğrencilerimle O yıl sevdalandım bir Laz kızına, kar teptim saatlerce ona kavuşmak için Meydanlarda keskinleştirdim sınıf bilincimi, karanlıkla savaşmak için Polatlı Tahtaköprü’de, yeni evli küçük kardeşimizi toprakladı elektrik Gök ekinimiz biçildiğinde harlanan acımızla hepimiz şekere kesildik Sürgün yediğimde Maçka deresine, kentli ve dağlı dostlar kazandım Kuzeyhaber, Hamsi ve Kıyı’da kalemi yüreğime batırıp yazandım Hayatın uzun sokaklarında yürüdüm, mücadele estetiğinden aldım haz Otuz ikimde baba oldum, kucağıma verildiğinde çonamız İlkyaz Esmer bakışlı gözünün ışığında, hiç sönmeyecek gibi duruyordu faz Otuz üçümde yerleştik, Asi’nin meltemiyle nefeslenen Antakya’ya Burada savaş açtım, sendika başkanlığımla olağanüstü kuşatmaya Otuz beşimde İnsancıl dergisi temsilciliğiyle şahlandırdık sanatı Eski ve yeni kuşak yoldaşça buluştuk, bozuldu paranın saltanatı Akrepler, ekmek teknemde kuyruk salladılar durmadan Yüreğim daralsa da aştım engelleri, beynimi burmadan Hiç yüksünmedim, eskiyeni yıkıp ileri olanı kurmaktan Otuz sekizimde Subaşılı öğrenci cıvıltısına karıştı sesim Kırkımda eşimden vurdular yüreğime, sandım kesildi nefesim Kırılsam da sardım yaralarımı, kopmadım hiç kızımdan Ne geldiyse başıma, sınıfa sınıf savaşımındaki hızımdan Aynı yıl gördüm emperyalizmin çöplüğünü New York’ta Yedi candık, uygarlıklar beşiği Antakya’yı çoğaltmakta Anamızı verdiğimizde toprağa kırk birimdeydim bahar yeli esiyordu Doğa dışımızda yeşerirken, anasızlık testere olup içimizi kesiyordu Damar damar işleyip toprağımızı, dişe diş dirençle çevirdim çarkımı “Hatay Bibliyografyası”na ekledim “Amik’ten Amanos’a Alkım”ı Kardeşleştik “Karadeniz Karşılaştırmalı Sözlük Denemesi”yle salkımı Amik dergisinde dostlarla harmanladık, yerelle evrenselin biderini Düşünmedik hiçbir zaman, halkamızı çoğaltan emeğin giderini Kırk ikimde komşu halkla sınırları kaldırdım, Şam’a giderek Ortak damarları buldum her adımda, Arvad Adası buna bir örnek Palmira’da onurlandım, Zenobya kafa tutarken Roma’ya Basitburnu’nda selam durdum, kadim dost Cebel-i Akra’ya Kırk bin yıllık aşka kavuştum, Aşkdeniz’den çıktığımda Üçağızlı Mağara’ya Bir kurda zengin Arap dilinin eşiğini adımladım, Besime öğretmenle Beyrut ve Amman ışıklandırdı Adonis’i, yanımdaki çevirmenle Kırk üçümde ikinci kez sevdalandım, Divriğili bir kıza Bir ömür sığdırdık, sönük Ankara’da koşarken bir yaza Kırk altımda “Yoğunluk”ta dirilttim yirmi yıl önceki sanat kitabını Kırk yedimde “Suriye Günlüğü”nde sordum düşmanlıkların hesabını Kırk dokuzumda “Hataylı İki Aşık”ta verdim ozanların imgelerinden Sevdanın harını, ayrılık ve ölümün soğukluğunu dilin belinden Her dönemin devinimi, ivme kattı yürek ve beynime Yıllar sonra onun için döndüm öğrencilik kentime Pişmanlık hiçbir zaman uğramadı gergefli semtime Harlamayı sürdürdüm partide, sendika ve dergilerde üretkenlik ateşimi İlkyaz’ımızla Avrupa’dan döndüğümüzde, burada yitirdim ikinci eşimi En verimli ellili yaşlarımda, sevdalım oldu bir Kürt kızı Çatışmalı ve fışkırmalı diyalektik, oya’ladı bilincimdeki hızı Her taşa vurulduğumda bilendim, hayatı yeniden kurmaya Marifet yüklendik yürekten, başladı Bağlaç dergimiz filize durmaya Hata ve yanlıştan arınmak için başvururum kendimi sorgulamaya Arka arkaya Aşkar abimi, Mustafa canımı, Sabahat ablamı aldı ölüm Elli üçümde “Salkım Saçak Keldağ”la fışkırdı, sularından ilk öyküm Art arda sökün etti kitaplı öykülerim “Közlü Yürekler”, “Dirilten Duyunçlar” “Çölüngelini”nde küllerinden doğdu Zenobya, “Kaplan Ali”yi sevdi dağlılar Elli üçümde Taksim’de Gezi Kitaplığına bağışladım kitaplarımızı Haziran direnişinde embriyolanan Diren’imiz, doldurdu kucaklarımızı Evin’imiz ikiledi kardeşliği, Devrim Stadyumu’nda katıldı İlkyaz’ın mezuniyetine Kuşakların atardamarlarını, ben’lerinde imgeleştirsinler dilerim genişleyen evrene Gezdim, sezdim, eylemledim ve yazdım, mutluyum yaptıklarımdan Altmışımda kronikliğimle koronaya yakalanmadım, umutluyum yarından Sevda’yla yarattık “Avrupa’nın Yüzleri”ni, memnunum can dostlarımdan Ömür bu, çizik-yazık-keşkeyle değil, insanlar yeniden (t)üreterek paylaşsın Bir gün toprağa düştüğümüzde, ışıklı çocuklarımız meşalemizi taşısın…
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.