Kendisi ile Barışık Olanlar | İbrahim Uysal
Ankara’nın soğuk siyasi kulis, köşe ve dehlizlerinin yanında sıcacık evleri, odaları, büroları vardır. Geneli güzel insanlar ile süslü…
İçiniz ısınır, zihniniz açılır ve ufkunuz genişler. Bir başka insan olur çıkarsınız. İyi, güzel, sevecen, düşünen üreten insanlar.
Her köşesi böyle güzel midir? değil. Bazen imalat hataları olduğu gibi bozulmalar da evrenin ve evrimin bir kuralıdır.
Sınırları dışına çıkanlar önceleri kenarda, kıyıdaydı. Şimdi ise köşe başlarını tutmuş durumda.
Yine de her şeye güzel yerden bakmaya çalışalım.
Güzel yerlerde tesadüfler de güzel olur. Aşk gibi, sevgi gibi, güzel insanlar gibi.
İnsanlar ile güzel zamanlar paylaşmayı severim, ama zamanlarını kısıtlamadan ve sıkmadan. Bu nedenle dönem dönem bazı dostlara telefon ile bir merhaba demek, çoğu zaman her iki tarafa iyi gelir. Mutlu eder insanı.
Geçenlerde ülke yönetiminde tesadüfen değil, eğitimi, bilgi birikimi ve deneyimi ile Bakanlık da yapmış bir Siyasi büyüğümü, daveti üzerine evinde ziyaret ettim.
Kış ayında Ankara güneşi, bahçe içerisinde ki evin penceresinden sıcak kalorifer peteklerinin üstünden sızarak odaya doluyordu.
Deneyimli devlet adamının nezaket ve içtenliği, insanın içini ısıtıyordu.
Benden bir şeyler öğrenmek için değil, kendisince önemli gördüğü bir gencin heyecanına ortak olmak, ona umut ve moral vermek istemişti besbelli.
Bunları görüp, yaşadıkça size mutluluğun tarif edemem.
Nazım Hikmet, “Saman Sarısı” şiirinde Abidin Dino’ya sorar gibi.
“Bana mutluluğun resmini yapabilir misin?”
İşte mutluluğun resmi, işin kolayına kaçılarak yapılmaz. Her ili tarafta içinde emek var, sevgi, güven ve bu ülke için bir şeyler yapma heyecanı vardı.
Laf lafı açınca tanıdığımızı, Bilsay Kuruç anmış olduk.
Bilsay Kuruç,İstanbul’da doğup büyür. Lise ve Üniversiteyi de orada bitirdikten sonra yolu Ankara’ya, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine düşer. Akademik yaşamına asistan olarak başlar. Doktorasını, Doçentliğini ve profesörlüğünü de burada alırken, yurt içi ve yurt dışında da birçok eğitim programlarına da katılır. Ekonomi bilimine önemli katkılarda bulunan Norveçli ekonomist Leif Johansen ile yolları 1970’lerde kesişir. Bir süre birlikte çalışırlar.
Bu arada, aydın sorumluluğu gereği 1975-1977 yılları arasında CHP Araştırma Bürosunun (Göreme Sokak) sorumluluğunu da üstlenir.
Bilsay Kuruç’un düne ilişkin düşünce ve önerileri bugün bile geçerliğini korurken;
Cumhuriyet Gazetesindeki köşesinden yazdıkları, iki kere dikkatli okunmalı ve ciddi bir devlet anlayışı ile dikkate alınmalıdır:
“1980-2000, siyasette parçalanmış bir dönemdi. Toplum gözünde siyaset, anlaşılmaz bir şey oldu. İki nokta dikkat çekicidir: Biri, devlet ve toplum aşamalarla, doğum sancıları sıklaşan kapitalizme teslim edilecektir. İkincisi, bu bir ‘geçiş dönemidir. Kapitalizme teslimle birlikte ve iç içe “karşıdevrim zamanına geçiliyor. Karşıdevrim bunu iyi kavramıştır. Sınıfsal vesayetin tarihi ikramına şükran duyuyor! Cumhuriyetçilerin çoğunluğu kavramamıştır.
1980’i yapanların (sınıfsal vesayetin ‘ikinci türevi’ diyebiliriz!) ileriyi görme yeteneği ne kadardı? Yok gibi. Ama toplumu ‘sessize alarak karşı devrimin yolunu açtılar. Sonra, onları izleyerek gelenler ise “karşıdevrim zamanını dört gözle bekliyorlardı.”
Sayın Erol Çevikçe ve Sayın Bilsay Kuruç’un bu deneyim ve bilgi kokan her sözünün altının iki kere çizilmesinin gerektiğini düşünürüm.
Ülkemizde, git gide azalan yurtseverlik duygusu ve siyasi erdemlilik içerisinde, bu güzel ve özel insanların değeri ve önemi ne kadar anlaşılıyor, üzüntü ile merak ederim.
..
İbrahim Uysal