Türkçe, 160’a yakın ekiyle dünyanın en talihli dillerinden.
Bu ek bolluğu öteki dillere göre sayısal bir üstünlüktür; yaratma, türetme gücünün somut göstergesidir.
Aynı zamanda dünyanın en talihsiz dilidir Türkçe.
Osmanlının “lisan-ı avam” aşağılaması yüzünden, tarihimiz ölü sözcükler mezarlığına, coğrafyamız yarı ölü sözcükler mezarlığına döndü.
Sekiz ciltlik Tarama Sözlüğü ve on bir ciltlik Derleme Sözlüğü bu mezarlığın anıtsal belgeleridir.
Bu sözlükler aynı zamanda Türkçenin öteki dillere benzemeyen acıklı öyküsünün de belgeleridir.
Hiçbir dilin geçmişinde bu boyutta bir söz kaybı olmamıştır; çünkü hiçbir dil aydınlarınca böylesine hor görülmemiştir.
Sözünü ettiğim iki anıtsal yapıt, Nurullah Ataç’ın deyişiyle “kayıp bir dil”i, aslında gerçek Türkçeyi gösteriyor bize.
Ataç, bir zamanlar yok saydığımız devrik tümceyi de bu kayıp dil içinden çekip çıkarmıştı…
Kemal Ateş sözcüklerin izini sürüyor.
Bunun için de Kâşgarlı Mahmut’tan başlayarak, Refik Halit Karay, Memduh Şevket Esendal, Reşat Nuri Güntekin, O. C. Kaygılı, Halikarnas Balıkçısı, Orhan Kemal, Fakir Baykurt, Yaşar Kemal, Mehmet Seyda, Rıfat Ilgaz gibi halk diline kulak veren yazarları -kısmen de olsa- tarayarak özellikle şair ve yazarlarımız için her an kullanılmaya hazır, ıldır ıldır bir sözcükler bahçesi ortaya çıkarmış.
Sağolasın Kemal Ateş.
Kaynak:
gercekedebiyat.com
idefix.com