Dolar 34,4910
Euro 36,3975
Altın 2.965,97
BİST 9.261,52
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 19 °C
Çok Bulutlu

Huzurevinde Bayram | Hatice Elveren Peköz

03.06.2019
1.725
A+
A-
Huzurevinde Bayram | Hatice Elveren Peköz

Kısa film hikayes


Bir bayram sabahıydı, mevsimlerden bahar…

Zehra ana, huzur evinin en sakin ve en sessiz müdavimlerinden biriydi.

En çok da bayram gelince bir başka olurdu. O her bayramda, bir seveni gelecekmiş gibi herkesten önce kalkar, hazırlanırdı. Sonra da çocuk sevinciyle düşünü kurduğu sevenlerini beklerdi.

Zehra ana Darulacuze’de, yetimler yurdunda büyümüştü. Sonraları bazı ailelerin yanında yaşamış ve evlendirilmişti. Ama yıllarca birçok istese de hiç çocuğu olmamıştı. Bu nedenle onun kimi-kimsesi de yoktu. Eşini de erken yaşta kaybetmişti. Yaşı da ilerleyince, eşinden kalan üç-beş kuruşluk aylığını Huzurevine verip orada yaşıyordu.

Zehra ana, çocuğu olmasa da yıllarca Mehmet adında bir oğlanın hayali ile yaşardı. Bayramlarda herkese, “benim de Mehmet adında bir oğlum var. Bu bayram gelmezse, öteki bayramda mutlaka gelir” der dururdu.

Onu herkes tanır ve kimsesi olmadığını bilirdi.

“Tamam Zehra ana. Merak etme. Mehmet oğlun, bu bayram olmasa öteki bayram gelecektir. Sabırlı ol biraz!” deyip onu geçiştirirdi.

Huzurevinin çalışanları, her bayramda onun bu haline üzülürdü. Görevlilerden biri bazen biraz kılık değiştirerek birkaç saatliğine de olsa Zehra ananın, uzaklardan gelen oğlu Mehmet rolünü üstlenirdi. Sonra da birlikte aldıkları, elinde küçük hediyelerle onun yanına gelirdi.

“Zehra ana, ben geldim. Oğlun Mehmedin… ver ellerinden öpeyim. Bayramın kutlu olsun ana” der, boynuna sarılırdı.

Zehra ana bu küçük oyunlara inanır mıydı, belli değildi? Ama inanmış gibi yapar ve oyunun bir parçası olurdu. Belki de bu küçük mutluluk oyunları, ona bir yıl kadar yeterdi.

Yine bir bayram günüydü.

Zehra ana o gün de yataktan erken kalktı. İlk iş olarak pencereye koştu. Başına aldığı eşarbı kayıp ve düştü. Aksak adımlarla pencereye doğru yöneldi ve perdeleri araladı.

“Tam yedi bahar, yedi bayram oldu,” diyerek başını öne eğdi.

Başını kaldırdı, ufuktan yeni doğan güneşin sıcaklığı içini ısıttı. Ötelerde bir karı koca ve yanında yedi-sekiz yaşlarında bir çocuk vardı. Uzaktan onların Huzurevine doğru geldiklerini gördü. Aralarında gülüşerek geliyordu.

İçinden, “tamam, onlar… Evet, o olmalı? Oğlum, Mehmet… Memedim…Tam yedi bayram, yedi bahar geçti ve sonunda geldin,” diye iç geçirdi.

Zehra ana heyecanlanmıştı. Biraz da çarpıntısı vardı. Ani hareketle kapıya yönelince, bir an sendeledi ve çabuk toparladı. Dizlerinin sızısına rağmen aşağı inmek üzere merdivenleri hızlı adımlarla inmeye çalıştı. Bekleme, salonuna geçti. Etrafına anlamsızca bakınmaya başladı. Dudakları kıpır kıpırdı. Bir dua okuyor, bir de bebek ninnileri söylüyordu. Bir görevli ona bir bardak çay getirip verdi.

Zehra ana ona çay getiren görevlinin dediğini bile duymaz olmuştu. Görevli, onun hal ve davranışından Bayram günü olduğunu anlamıştı.

Çok geçmeden ziyaret saati gelmiş ve kapılar açılmıştı. Bekleme salonu bir anda kalabalıklaştı.

Zehra ana bir düşten uyanır gibi kendine geldi. Gözleriyle genç çiftle çocuğu aramaya başladı. Çok geçmeden onları kapıdan girerken gördü. Görür görmez, oturduğu yerden güçlükle ayağa kalktı. Ama onları bulmasıyla kalabalıklar arasında bir an kaybetti. Bir süre sağa bir süre sola dönenip durdu. gittikleri yöne doğru vargücüyle onlara yetişmeye çalıştı. Nihayetinde onları görmüştü. Arkalarından koşar adım yetişti, ama dizlerinin bağı çözülmüş gibi ilerleyemiyordu.

Karı koca, yanlarında küçük kız çocukları ile gözden bir kaybolup bir görünüyorlardı. Zehra ana onları Huzur evinin yan koridora saparken gördü. Son bir gayretle arkalarından hızlı adımlarla ilerlemeye çalıştı.

“Oğlum Memedim… Anam, kuzum… Dur. Bak, anan. Memedim bekle, ben buradayım. Mehmet’im yavrum dur!” diye seslendi.

İlk önce onu duyan olmadı.

Küçük kız çocuğu yaşlı kadını görmüş annesinin erklerinden çekiştirip duruyordu. Babası da küçük kızın işaret ettiği Zehra anayı gördü. Onu görünce genç çift bir ara durakladı. Sonra bir şey anlamadıklarından dolayı yoluna devam etti.

Zehra ana son bir çabayla genç çiftin yanına doğru ilerlemeye çalışıyor, bir yandan da aynı cümleleri tekrarlıyordu. Nihayetinde genç adamı yakalamıştı. Genç adamın ceketine asılarak çekiştirmeye başladı. Nefes nefese kalmıştı.

Genç adam, onu bekleyen başka bir yaşlı kadına sarılmak üzereydi. Kimse bir şeyin farkında değildi. Zehra ana, genç adama haykırırcasına seslenmeye devam ediyordu.

Mehmet..! Mehmet’im! Kuzum! Dur da duy beni.

Genç adam biraz da şaşırmıştı ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Merakla kadına döndü.

“Teyze buyur. Evet, benim Adım Mehmet de. Ya senin?” diyebildi.

Zehra ana, genç adamın boynuna sarıldı.

“Mehmet’im… Oğlum… Geldin demek. Tam yedi bayram, yedi mevsim oldu!” dedi ve yere yığıldı.

Koridorda herkes o yana koştururken, sabahın ışıkları bir anda soluklaştı…

Perde kapandı ve her şey kararır birden..!

Hatice Elveren Peköz

Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.   http://yaziatolyesi.com/   Editör: Hatice Elveren Peköz   Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com   GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.