Hüzne anlatacaklarım var da ağlar mı söylersem | Mustafa Kemal Erdoğan
Buzdan şarkıların kıyısı köşesi de soğuktur, söylemeye varmaz dudaklarım yanarken işte canı ciğeri sökülmüş kuşlar gibiyim…
Kısaca anlatamam ben ruhumdaki sessizliği, baş edemezler kalbimdeki sızıların ufacık hücreleriyle bile… Ah be gönül razı olduğun ettiğin yeminin yanında bağrında durdun ya zaman kendisini kırsın bizim parçalanacak tek kemiğimiz bile kalmadı artık!
Korkusuzca SEVDİK; sorgusuzca değil!
Cennet bahçelerine bırakılmış merdivenlerden bahsetti melekler, o köpüren dalgalara benzeyebilir dediler, ıssız ol ama İŞSİZ kalmasın kalbin sakın diye de sıkıca tembih ettiler…
Can çekişmiş nice rüyalarım oldu benim zaman zaman, demedim ki gel otur yanıma anlatayım, yakınıma varabilen tek siyahlık geceydi benim…
Darılmasın, gücenmesin vicdansız vefasız hiç bir çiçek, unuturum kokusunu da gerçek sevdalarım hiç GEÇMEYEN sızımdır benim!
En iyisi olmaz hiç bir ateş alevin ihtimali!
Sular girdi bakışlarıma, kirpiklerim dayanmaya çabalarken kırıldı kalbim gibi, olsun diyerek nice türkülerde de ağlasam da bıkmadım hiç avuç açmaktan, eğilmek olsun yeter ki benim tek KADERİM!
Ay ışıklarında kırılan yanaklarıma karlar dökülmüştür hep,usulca değildir benim isyanlarımdaki ıslak sızılar,sonunda bul beni diyebilen sadece OKUmasını bilip düşünüp uygulayabilenlerdir…
Canımdan ötesini verdiğim o kıyılar var ya;
Toz toprak kahpelik içerisinde, sevilecek tek bir rengi kalmamış…
Cesurca kırılan her yanım yönüme rağmen aldırmadım hiç
Dünyanın kanunu böyle diyenlere sabahlardan öncelerim vardı hep 4-5 suları işte… Uyuyamadığım kadranlarca mani olamadılar düştüğümde ağlamadığıma
İnanamadı ufuklar, vefasız KUL olmaktansa
CEFAsı bol bakışlarım olsun!
Kör edici yanıkları oldu akşamlarımın sis duman köz kor ne arasanız vardı içimde
Dağılmasını bilmeyen çiçeksiz o bahçelerde Ilgaz kaldı
Türkülerin çığlıkları
Herkes bakıp bakıp gülüyordu halime
Sardıkça ben acılarımı vurdukça sırtıma
Hayatın hamalıyım yeşillerce
Hiç bu kadar terk edilmiş değildi kuşların çöllerinde bile
Bir iki su damlası olurdu !
Bıkmıştı şehrin ışıkları bile sönüp durmaktan
Ellere yalvarmış hiç bir halimi bulamazsınız
Çocuğumu YURDUM gibi bilirim ben her noktasına
Sonsuz sevgilerimle bayraklarını dikerim kalbimdeki
Karlı buzlu yollar olsa da…
O saçlarını taramaktan
Her bir taraflarını boyamaktan usanmayanlarla
Aynı fırtınaya bırakılmış değilim,
İsteyen alır derler ya
Yok, sevemeyenlerin tek sahibi olacağı ateşlerdir
İçerisindeki küfürleri melekler bile bitiremez YAKMAKLA!
O çok zevkli gibi görünen günahlar
Gece gündüz sönmez işte
Buna sevinenler
Yıldızlar kadar azaba varıncaya kadar
Sahibidir o ihtişamlı haykırışların
Dinmeyince kalplerindeki sızı neden diye sormaktan yorulurlar yana yıkıla varmıştınız ya
Alın size yakılmış yıkılmış maviler böyle !
Neleri nasıl yaptığımı anlatır çekilmiş resimler,
Fark edemeyenlerin bakışları söner buz tutar kir alır,
Hepimiz yalanlar söylüyorduk biliyorum
Ama biri beyazdı kalbim gibi
Diğeri, cehennem ateşlerinden öteye dokunmuştu…
Ben öylece devam ettim yazdıklarımla
Eğildiğimle bir olmayı seçtim
Bu yüzden O’ndan da vazgeçtim
Buna benzeyen her karanlıktan da!
Tanıdık huzurlarım oldu hep şaşkın da kalmadım hiç okurken;
Öylesine sevilmez
Öylesine yüzüne çarpmaz hiç bir yağmur
Öylesine pencerelerde oluşmaz hiç bir buğu da
Denizlere de düşmez
Bulutlar gökyüzü olmasa hiç bir MAVİ!
Albatrosları bilmeyenden
Gemi, adımları atılmaz ki!
O kırık tahtaların üzerine bırakıldım ben, uçurumlarım vardı düşmek istemediğim, yeteneğini kaybetmiş hiç bir renge fırça olamadım.
Beceriksizdim bu konuda, acemiydim.
Karanlıklara ama hiç bitkin görünmedim yakınından geçerken,fırtınaların oklarıyla defalarca katledilmiş aldatışlara…
Ben KALBİMİ vermedim,
Yıkılmış acımış olabilirim
Ama ilk ve tek yoksulluğum değildi bu.
Su yanaklarında yarılmış buğusu burnumda tüten o nimetler gibiyim!
Her şeyi yakarak çoğaltan kafesinden kaçamamış kuşlar gibiyim!
Ben ölsem de değişmem;
Ağlaya ağlaya severken ölmekten beter biri gibiyim !
M.Kemal Erdoğan / Hüzne Anlatacaklarım Var Da Ağlar Mı Söylersem