Dolar 34,4910
Euro 36,3975
Altın 2.965,97
BİST 9.261,52
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 19 °C
Çok Bulutlu

Haftanın Yazarı | Öyküdeki ayrıntılar | Sennur Sezer

13.11.2019
1.362
A+
A-
Haftanın Yazarı | Öyküdeki ayrıntılar | Sennur Sezer

Doğan Hızlan, 50 Kuşağı’nın öykücüleri için ‘Solistlerden oluşan bir koro’ tanımını yapar. Haklıdır. Bu kuşağın öykücüleri ortak özellikler taşısalar da, birbirlerine benzemezler. Bir noktada kesişen ve ayrılan doğrular gibi hepsi kendi çizdiği yolu izler… Demir Özlü, 50 Kuşağı öykücülerindendir. Ayrıntıcıdır. Ayrıntıcılık Adnan Özyalçıner’in de özelliğidir. İkisi de İstanbul’u anlatmayı severler. Ama benzerlikleri bu noktayla sınırlıdır. Demir Özlü’nün altını çizdiği öğeler genellikle İstanbul’un Türklerden önceki tarihinin özellikleridir: Rum ve Ermeni yapısı taş evleriyle, bir iki kubbe, birkaç küçük kilise kubbesi, tahta ya da taş birkaç kule, haçlar, yanda tahtadan gelişigüzel bir minare, griyle mavi arası bir renge boyanmış; hepsinin aşağıda bittiği yerdeyse deniz başlıyor, evlerin varamadığı bir yerde koyu, mavi renkli bir şerit, gittikçe açılıyor rengi; çok ilerde havayla, hafif sisin içinde karışıyorlar birbirlerine…(Boğuntulu Sokaklar)
Ve bu tür ayrıntılar Kuzeyde, İsveç’te yazdığı öykülerde de yer alır: ? (…) birlikte Bizans kent surlarının Haliç’le birleştiği yere kadar gittiler. Kırk yıldır birlikte dolaşmıyorlar mı zaten? Yukarılardan, yıllardır Müslümanların giderek sayılarının arttığı mahallelerin dar, çapraşık sokaklarından indiler. Sultan Selim semtinin yamaçlarından Haliç kıyısına kadar inen terk edilmiş eski Rum mahallesini geçtiler. Kent XV. yüzyılda Müslümanlarca alındığı vakit de vardı bu mahalle. Yüzyıllarca da zenginler oturdu orada.
Kıyıdaki yola koşut uzanan sokaklardan eski Yahudi mahallesinin çarşısına girdiler. Dükkânların önünde, kaldırımlar¬da oturanlar vardı. Eski, dar gelirli Yahudilerden de kalanlar var burada. Sonra, kent daha alınmadan önce kırlık olan bu bölgede yapılmış, çevresi bahçe duvarlarıyla çevrili bir Ortodoks kilisesinin yanından geçerek, gene yukarılara tırmandılar.? (Anemas Zindanları)

12 Eylül sürgünü

Demir Özlü’nün yaşamının 1980 Eylül’ü eşiğinde Prof. Ümit Doğanay’ın öldürülmesiyle başlayan İsveç yolculuğu 12 Eylül yasalarıyla sürgüne dönüşür.

Vatandaşlıktan çıkarılması ona İstanbul’u ve Türkiye’yi yasaklar: ‘Zaman zaman dönüşün olanaksız olduğunu duyuyordum; kendimi sürgünde duyduğum zamanlar oldu. Ama öyle sanıyorum ki, yurttaşlıktan çıkarıldığımı öğrendiğim 10 Kasım 1986 tarihinden sonra, sürgünlüğü zaman zaman hissetsem de, dönüşün olanaksız olmadığını düşünmeye başladım. İnanır mısınız, asıl insana koyan sürgünlüğün acısı değil, ülkesinin demokrasiye ve özgürlüğe kavuşamamasının acısı!’ (Sürgünde 10 Yıl)
Belki bu yüzden öykülerinde İstanbul’un ezbere bildiği ayrıntıları bir başka şehrin ayrıntıları arasından, bir sis perdesi içinden görünür gibi ortaya çıkar. Bu özlemin çaresizliği sayılabilir. Ancak Demir Özlü, özlemi, önemsiz ayrıntılarla, yalnız İstanbul’a değil yurdunun bütününe yayacaktır: ‘Yaz da sıcak oldu. Türkiye’deki gibi. Duvarlar üzerinden sarkan ağaçların yaprakları da tozlanmış. Türkiye’deki gibi…
Özlemi dile getiriş, avunmaya çalışmanın ilk adımıdır bazen: ‘Bu istasyon senin çocukluk yıllarının eski Anadolu istasyonlarına benzediğine göre, demek ki, eski kuşakların insanları daha bir arada yaşıyorlardı. Demek ki birbirlerinden gördüklerini yapıyorlardı. Öyleyse insanlar arasında önemli farklar yok. İsveç istasyonları da senin çocukluğunun istasyonları gibi. Alacakaranlık gecenin içinde otur, renkli sabahı bekle. Mutlu ol burada.’
Özlü’nün İstanbul kadar sevdiği ve ayrıntılarını bir sanrı gibi baktığı manzaranın arasından sezdiği tek şehir bence Paris’tir.

Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz.   http://yaziatolyesi.com/   Editör: Hatice Elveren Peköz   Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com   GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.