Çocuk gelinlere ağıt yakmanın onlara bir yararı yok | Dürsaliye Şahan
Dürsaliye Şahan’in son kitabı Hikâye Hırsızı’nda yazarın 1996’dan beri üzerinde çalıştığı çocuk gelinleri anlatan ‘Güvercin’ öyküsü ile birlikte 18 kadın hikayesi yer alıyor.
Dürsaliye Şahan’in son kitabı Hikâye Hırsızı’nda yazarın 1996’dan beri üzerinde çalıştığı çocuk gelinleri anlatan ‘Güvercin’ öyküsü ile birlikte 18 kadın hikayesi yer alıyor.
Bir çocuk geline adanan ‘Güvercin’ öyküsü ilginç bir serüven yaşamış. Şahan’ın öyküsünün adı değiştirilerek maruz kaldığı intihal ile popüler bir diziye dönüşüyor. ‘Güvercin’ yaklaşık üç yıl süren bir hukuk mücadelesi ile yeniden yazarına kavuşarak kitaptaki yerini aldı. Bu hukuki kazanım sembol olma kimliği de kazandı. Dürsaliye Şahan yalnız Güvercin ile değil, kitaptaki birçok öyküde etkileyici kadın yaşamları ile okuru baş başa bırakıyor. Yazar, yaşamdaki gerçeklikleri değiştirmeden, süslemeden, en yalın halleri ile dile getiriyor.
Hikâye Hırsızı kitabınızdaki, Güvercin öykünüzde bir çocuk gelin dramını anlatıyorsunuz. Tanıklık ettiğiniz bu süreçten ve öykünüzden bahseder misiniz?
Çocuk gelinlerin varlığını 1996’da fark ettim. Oysa ben de köyde doğmuş bir kadınım. Ancak doğunun her tarafı aynı değil elbet. Çocuk gelinlerin varlığını bilip de duyarsız kalmak mümkün değildi. Bunca zaman kafa yorduğum bir konu olmasına rağmen küçük kızlarını töre, din, kader, kısmet kisvesi ile evlendiren annelerin ruh halini anlayabilmiş değilim. Bir insan yavrusuna bunu nasıl yapar ki? Dinimiz emrediyor, peygamberimiz 12 yaşındaki Ayşe anamızı aldı filan gibi bahaneler ile böylesine büyük bir günahı nasıl işliyorlar bilemiyorum.
Benim öyküm Güvercin’de de henüz ilkokulu yeni bitirmiş, haliyle evlenmeyi hiç düşünmeyen küçük, masum bir köy kızının bir anda kendisini gelin olacağı evin içinde bulması var. Uzay filmlerindeki ışınlanma gibi. Komik ve inanılması zor ama gerçek yaşamda da küçük kızlar çocukluktan çıkmadan kadın oluyorlar. Öyküdeki temel amacım çocuk gelinlerin büyük bir çoğunluğunun istemeden zorla evlendirildiğini ve o evlilikteki koşullarını anlatmaktı. Çocuk gelinlerin onlar adına ağıt yakmaktan fazlasına ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum.
ZABİT LONDRA’DA
Çocuk gelinler dışında yazdığınız diğer öykülerinizden örnek verebilir misiniz?
Örneğin göçmen öykülerim. Londra’da yaşarken fark ettiğim bir olgu ile başladı. İngilizler bütün göçmenlere özellikle de sığınma talebi ile gelenlere tepeden bir bakış sergiliyorlardı. “Hayatınızı biz kurtardık. Burada demokrasiye ve konfora kavuştunuz” der gibi. Oysa gerçek yaşamda göçmenler farklı farklı sorunlar yaşıyorlar. Hiç de cennette yaşıyor gibi değiller. Uzun süre İngilizlere göçmenlerin yaşamlarını ve duygularını nasıl anlatırım diye düşündüm. Sonunda birkaç öykü çıktı. İlk ‘Döndü’ adında bir öykü yazdım. Daha sonra tiyatro oyunu olarak da işlendi. Arkasından, ‘Korucunun Karısı’, ‘Zilan’, ‘Nuteyla’, ‘Anılar’ çıktı. Derken Zabit karakterini yaratıp skeçler yazdım. Ancak bu skeçleri yayımlayamamıştım. Karikatürist Semih Bulgur ile birlikte Zabit’i bant karikatür olarak hazırlayıp Avrupa Gazetesinde üç yıl haftalık olarak yayınladık. Sonra da bir ‘Zabit Londra’da diye renkli bir karikatür kitabında topladık. Türkiyeli bir erkek göçmenin İngiltere’deki günlük yaşam maceraları.
http://evrensel.net/news.php?id=23654
…