Dolar 34,5055
Euro 36,4583
Altın 2.955,93
BİST 9.084,29
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 18 °C
Az Bulutlu

Zaman Değişti | Hüseyin Evcil

07.01.2020
1.651
A+
A-
Zaman Değişti | Hüseyin Evcil

Yasalar, piyasalar, talepler değişti…

İnsanlar da çok değişti bu arada. Toplumun geneli, güdümlü medyanın kıskacına girdi ve insanların hafızaları, ufukları kilitlendi.

Belimizi kıran şeyleri özetlersek :
İklimler gri, düşünceler kaypak, sevgiler yapmacık. Bugün için böyle.

Yeni kuşakların önemli bir bölümü kolaycılığı, hazırcılığı, tembelliği, düşüncesizliği seçti.

Bırakalım, bazı gençlerin ovaya, tarlaya, bahçeye adım atmalarını, asla köyde kalmak, asla köyde yaşamak istemiyorlar. Dedelerinin, ninelerinin, babalarının, amcalarının ocaklarını tüttürmek istemiyorlar.

Koyun, keçi, inek bakımı nedense onlara ağır geliyor. Kendilerine nezaketle sorulduğunda, köylerinin ismini saklayıp, şehirde oturduklarını söylüyorlar. Bir fidanı dikmekten, bir ağacı budamaktan, bir tavuğu beslemekten, bir koyunun tüyünü kırkmaktan, bir damı süpürmekten acizler.

Oysa köylü olmak, köyde yaşamak, köyde çalışmak çok özel bir onur kaynağıdır. İnsan, kendi köyünün ismini, bilgilerini, değerlerini, coğrafya özelliklerini mümkünse dünyanın öbür ucuna kadar götürmelidir, fırsat bulduğu ölçülerde köyünü her mekanda tanıtmalıdır.

1 – Hızla köyden kaçan genç kuşaklar apar topar şehre taşındıklarında çağdaş, modern bir şehirli birey gibi davranabiliyorlar mı ? Hayır.
2 – Kimseden borç para almadan kendi ayaklarının üzerinde durabiliyorlar mı ? Hayır.
3 – Komşuları ile, yakın çevresi ile % 100 uyum sağlayabiliyorlar mı ? Tam değil.

Uyum sağlama oranı, sosyal alanlarda tutarlılık oranı % 30 – % 40 civarlarında saplanıp kalıyor.
Oranlar değişmiyor.

Problemler çıkıyor. Bocalıyorlar.

Türkiye Cumhuriyeti ’nin dilber köyleri hep boşaldı. Emekliler, yaşlılar oturuyor köylerde.

Eğitim yapılmayan köy okulları ise, içler acısı. Kırık, dökük hepsi. Çirkin yapılara dönüşmüşler. Sanki savaştan çıkmışlar.

Büyükşehir Yasası gereği : Köylerin mahalle olarak düşünülmesi, anılması, resmi işlem görmesi de hoş değil.

Ben sisteme bir türlü alışamadım.

Düzenleme adı altında, düzensizlik yaşanıyor. İlçe yönetimleri, topu il yönetimlerine (Büyükşehre) atıyorlar. İlden bekleniyor hizmetler.

Peki, hizmetler zamanında gelebiliyor mu ? Hayır.

Daha üst bir yaşam tarzı uğruna, moda olan şeyleri yakalamak uğruna adeta düşman ateşinden kaçar gibi,
köyden kaçmak, köyü terk etmek çözüm müdür ?

Enine, boyuna düşünüldüğünü, bilinçli hareket edildiğini sanmıyorum.

Örneğin : Köyden göçen, şehirde zar – zor geçinen, yoksul sayılabilecek bir aile. Yüksek rakamlı kiraları kabullenip, apartman katında oturmakta ısrar ediyor. Kira ödemelerini aksatıyor. Oysa şehrin kenar semtlerinde çok daha hesaplı evler var. Fakat onları beğenmiyor. Odun kesmek, soba yakmak, soba külü temizlemek istemiyor. Elektrik, klima ya da doğal gaz ile ısınmak istiyor. AVM ’lerde, Pizza ’larda oturmak (oralarda görünme çabası) istiyor. Yaşı daha 25 fakat her yere motorla, taksiyle gidiyor. Yürümek istemiyor. Çünkü gösteriş hastalığının pençesine düşmüş durumda. Zaaflar diz boyu.

Telefon manyaklığı zaten tavan yapmış durumda. Avrupa rekoru bizde.

İki adet taksisi ve dört adet motosikleti bulunan (ergenlik dönemindeki çocuklarına armağan niyetiyle almışlar … ) köy kökenli aile gördüm. Şaşırdım kaldım. Fakat onlara göre çok normal.

– Benim param. Benim yaşamım. İstediğim, sevdiğim her şeyi alırım. Kim karışabilir ? Kim ne diyebilir ? Ben de insanım.

gibi bir görüşe sahipler
(bazı genç insanları ve bazı orta yaş insanları kastediyorum).

Böyle görüş olabilir mi insanda ?
(israfı, fikirsizliği kastediyorum)
Olmamalı ama oluyor işte.

Eski insanların, doyumsuz – şımarık insanları tanımlarken kullandıkları kısacık bir cümle vardı :
– Gök görmedik !
derlerdi.

Gün geliyor, ibreler tersine dönüyor, her şey tıkanıyor. Geçinemeyen, borçları çoğalan kişi, bunalıyor, agresif – saldırgan oluyor. Köyde kalan büyüklerinin ne zaman öleceklerini düşünmeye başlıyor. Değeri küçük olsun ya da büyük olsun, uzaktaki potansiyel miras (mal, mülk) onu zamansız tahrik ediyor.

İşte bu, çok riskli, çok tehlikeli bir tahrik. Şeytani bir tahrik olup, düşünen kişiye zararlar verir.

Şehirde, kahvehanede, okey masasında konuşulana bakalım şimdi -}

– Sorma birader. Kocamanlar hala debeleniyorlar. Ölemediler. Yedi canlılar. Kaç defa ameliyat geçirdiler. Yeter gari. 100 sene mi yaşayacaksınız ? Kazık mı çakacaksınız ?

Aile büyüklerinin ölmelerini dilemek, hesaplamak kadar dünyada ve Mahşer Günü ’nde, o günahkar insanı şiddetle çarpan, dibe batıran başka bir şey olamaz. Rezillik.

Yapılanın, dört kelime ile açıklaması şu -}
Cahillik + Bencillik + İnançsızlık + Nankörlük

Saygısızlığın, yozlaşmanın en yüksek basamağı. Gıyabında bir cinayet projesi.

Ayrıca şu da var. Mutlaka yaşanır, insanın başına gelir. Bugün yürümeyen, yürümekten kaçınan genç insan, yarın
(diyelim, 5 yıl sonra – 10 yıl sonra) hiç yürüyemez.
Oturduğu yerden kalkamaz.

Hüseyin Evcil
Ben Kimim ? Köklü bir ailenin tek çocuğu olarak İzmir in Tire İlçesinde doğdum. Lise eğitiminden sonra değişik iş kollarında çalıştım. Gelişmiş ülkelerin farmakoloji ürünlerini, yaşadığım bölgenin sık görülen rahatsızlıklarını araştırdım. Kule Günlüğü logosu altında, günümüz toplumunun iletişimini ve mutluluk anlayışını inceleyen fikir içerikli kompozisyonlar, felsefi tarzda denemeler - şiirler yazdım. Bunlar yurt içinde ve Türklerin yoğun olarak bulunduğu ülkelerde yayınlandığında ilgiyle izleyen okuyucular oluştu. Ürünlerimin ağırlığı ve hedefi = İnsana, uyanma ve düşünme eylemlerindeki sorumluluğunu hissettirebilmektir. Birinci kitabım geçen yıl yayınlandı, ikincisini hazırlamaktayım. Yalnız yaşıyorum. Evimde odun ateşi kullanırım.
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.