Dolar 34,5055
Euro 36,4583
Altın 2.955,93
BİST 9.084,29
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 18 °C
Az Bulutlu

Yitik Ayvaz – Ali ASAFOĞULLARI

30.09.2020
971
A+
A-
Yitik Ayvaz – Ali ASAFOĞULLARI

Sabahın seherinde kucaklardım ormanı
Makilerin arasında başlardı o ilahi dans, erkenden…

Çiğ düşmüş çimlerin üstünden,
Gökyüzüne fışkıran papatyalar, arz-ı endam ederken,
Salyangozların mutlu türkülerini dinlerdim.

Her gün, yeni bir gelecek çizerdim kendime
Lastik çizmelerimle;
Alnıma yazılan müjdeleri beklerken!
Ve bilirdim;
Cennet varsa, böyle bir yerdi…

Daha o yıllarda başladım demlemeye kendimi…
Doğayla ve duayla!
Islak çimenle toprak kokusuna, çam reçinesi eşlik eder,
Tıka basa doldurdu ciğerlerimi…
Amanos’lar amadeydi emrime!

Yunus’un sorguladığı sarıçiçekle gelincikler, iyi bilirler beni…
Seveni… Sevmeyeni…
Ne çok incinmiş kalp gördüm;
Dizlerini döveni, dövmeyeni…
Gelmişine, geçmişine söveni… Sövmeyeni…
Gecemi gündüzüme eklerken!

Kuş cıvıltılarını gölgelerdi, ilkyazda
Kelebek kanatlarından yayılan nağmeler…
Deruni ve kavi…
Ebemkuşağı renklenirdi her dem…
Hem gökyüzüne ilk ben verdim o ismi; Mavi!
Sahi! Bilmiyordun değil mi?

Saman balyaları…
Harmandan savrulan altuni damlalar…
Yayık gümbürtüleri… Tahta odanın tülleri…
Ninem kokan bahçe gülleri…
Çocukluğumun realiteleri, rüyaları… Düşleri…
Paldumlar… Hamutlar… Çeki kayışları…
Deri eyerler… Üzengiler… Mahmuzlar…
Hayallerde gezinti… Rüzgârlarla raks…
Adi adım… Tırıs… Dörtnala…
Yüzüme savrulan yeleler…
Yanaklarımı okşayan ılık yeller…
Atıma vurulan gem…
Çiçek matineleri arasında ömrüme salınan dem…
Merhametle susku…
Ve o bitmez matem.

Karasabanın, toprağın karnını yırtan gıcırtılarının,
Kaba saba bir adamın, narin bir kadının kalbini yıkan lakırdılarından,
Daha evla olduğunu bilirim.
İşte bu yüzdendir ‘dilimi yemişliğim.’
Yeminim, Bu yüzden…
Ahrazlığım!

Tandır çalıları… Alaz… Cehennem çıtırtıları…
Ve oradan tanyeriyle yüzüme vuran yalaz…
İnsanlığın, bunca hızla kirletilmesine,
Lal olmanın utancı bana azken,
Aymazlara hazmış…
Şimdi ziyan olmuş ömrüm, sırtıma yük biraz…
Ey yüce Yaradan;
Yeni bir sevdayla ey başımı… Bük… Sanadır bu niyaz…

Antakya, 27 Ekim 2018
Ali Asafoğulları

Ali Asafoğulları
Ali ASAFOĞULLARI’nın şiirlerini okudukça kelimeleri ya da cümlelerin tesadüfen seçilmediklerini göreceksiniz! Bir mimar titizliğinde inşa edilmiştir her bir kelime. İmge, hayal gücü, duygu yerli yerindedir. Sözcükler arasındaki anlamsal bağlantılarda kopukluk göremezsiniz, ses görselliğine önem verir. Yurdagül ÖZAY
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.