ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Yazar Mehmet Mollaosmanoğlu’ndan Mesih’in Klonu değerlendirmesi

29.05.2018
1.146
A+
A-
Yazar Mehmet Mollaosmanoğlu’ndan Mesih’in Klonu değerlendirmesi

Aşkın Güngör

Ülkemizde, özellikle orta yaşın altındaki, genç okur diyebileceğimiz büyük bir kitle muhtemelen bilgisayar oyunlarının da katkısıyla kurgu/gerilim türündeki filmlere ve romanlara epey ilgililer… Ve bu ilgilerinin sonucunu, Best-seller olmuş, dünya edebiyatının Türkçe çevirilerinin en çok satan olmasından anlamak mümkün.

Gel gör ki bu arz talep çerçevesi içerisinde Türk yazarların bu türdeki eserlerinin çok ilgi gördüğü söylenemez. Altında yatan sebeplerden en önemlisinin, genç yerli yazarların gerilim-kurgu türündeki eserlerinin özgün olmaması, edebiyatının kötü olması, sonuçta okuyucuyu tatmin etmemesi olduğunu düşünüyorum.

Elbette bu durum aradaki birkaç iyi eserin de gözden kaçmasına neden olabiliyor. Kendimden biliyorum, adına kapağına inanıp aldığım bir yığın kitabı, yarıya bile gelmeden kütüphaneme kaldırdığım o kadar çok ki! Bu psikolojiyle, evvelinde okumadığım bir yazarın eserini inandığım bir tavsiye olmadıktan sonra almamaya, okumamaya karar vermiştim.

Mesih’in Klonu, tam da böyle bir anımda yazar dostum Ümit İhsan tarafından önerildi. Bu tarzda çıkan eserleri, gerek ilgili web sitelerinden, gerekirse online kitap satışı yapan ticari mecralardan takip ettiğimden romanı ismen biliyordum.

Ve ilk satırından itibaren beni içine hapseden, ‘insan öğrendiği sürece vardır’ sözünü anlamlı kılan, bu yeni okumama başladım. Elbette başlangıçta dinler tarihi ve öncesine olan ilgimin bu kitabı severek okumama neden olduğunu düşünmedim değil. Ancak devamında, siyasi ve dini entrikaların içerisinde günümüzden tapınakçılara kadar giden bir zaman aralığında cereyan etmiş olayların kurgusu ve anlatımını görünce her kesimden okuyucuyu kısa sürede avucunun içine alabilecek bir roman olduğuna ikna oldum.

Konu her ne kadar çarmıha gerilmiş İsa’nın kanının Meryem tarafından bir kâseye alınması, bu kâsenin yüzlerce yıllık macerası ve o kanın günümüzde klonlanması etrafında dönüyor olsa da işin rengi biraz değişik… Aslında çarmıha gerilen İsa değil… En baştan anlıyoruz ki, on iki havarisinden birisi olan Yahuda’nın kalleşliği sonucu, Romalıların yakaladığı İsa, ilahi bir müdahaleye maruz kalıyor ve çarmıha giden, İsa görüntüsündeki kalleş Yahuda oluyor. Yazarın kurgusu burada Kuran’la paralel…

Peki, Meryem’in Mesih’in kanı olduğunu zannederek alıp sakladığı bir kâse kan ne olacak? Yazar bunun yanıtını peşinen veriyor; klonlanan İsa değil, şeytanın maşası Yahuda’nın ta kendisi… Şeytan, İsa’nın göğe yükseltilmesi ve yerine Yahuda’nın çarmıha gerilmesiyle kaybettiği savaşı Meryem’i kandırarak bir kâse kanı iki bin yıl sonrasına taşımasıyla ikinci raundun galibi oluyor. Ya da oluyor mu? Kitabın sonunu getireceksiniz, ben söylemem.

Ana tema bu olsa da aslında iyiyle kötünün mücadelesi sayfa sayfa kendisini hissettiriyor. Kötülük görecelidir denemeyecek kadar keskin ve sarsıcı olaylar okuyanı geriyor, düşündürüyor. En çarpıcı örneği verelim: Amerikalı psikopat suçlulardan devşirilen bir grup kara urbalı, önce Türkiye’de İstiklal Caddesi’nin kalabalığına dalıyor ve önlerine gelen herkesi kılıçtan geçiriyor. Sonra aynı senaryo Suudi Arabistan ve Amerika’da sahneye konuyor. Amaç belli, katliamları İslami gruplara yıkmak… Ne kadar güncel ve her kesimden okuyucunun ilgisini çekecek kadar merak uyandırıcı değil mi? Kötülüğün aklı zorlayan sınırlarda gezinen daha pek çok olay var. Hepsi buraya sığmaz.

“İyilik de var” demiştim, o zaman Mehdi’den bahsetmek gerekecek. Mehdi’nin etrafındaki inançlı ve cesur dostları ile ona babalık yapıp büyüten Abdullah’ın kötülüğe karşı verdikleri amansız mücadele tüyleri diken diken edecek kadar sahici. Evet, sahte Mesih’in karşısında hakiki Mehdi var ve o bir Türk. Okuyucu hiçbir gelişmeyi yadırgamıyor, her şey yerli yerinde, bir avantür filmde karşılaşılacak heyecanla iyi kahramanlara kalpten alkış tutuyor. O denli…

Elbette bu kadar çok iç içe geçmiş konunun kahramanı da bol. Bu yüzden ‘bu kimdi’ türünden karışıklıklar yaşamamak için kahramanların adlarını akılda sıkı tutmakta fayda var. Gerçi yazar ilginç isimlerle (Cesur Kadaşman, Leylak Semerci, vb.) bu dezavantajın etkilerini azaltmaya çalışmış, faydalı da olmuş.

Sonuç itibariyle, bazı eserleri anlatmak zor gelir; bir ana tema vardır ancak yan konuların da ana tema kadar önemli olduğunu fark edersiniz, hangisini öne çıkaracağınızı bilemezsiniz. Kahramanın birinden bahsedip diğerini atlarsanız, bahsettiğiniz eksik kalır. Aklınızda kalan onlarca etkileyici sahne yahut diyaloğu kelimelere dökmek istersiniz, ağzınızla kuş tutsanız anladığınızı hakkıyla anlatamayacağınızı hissedersiniz. Velhasıl bazı eserleri kelimelere dökemezsiniz, yalnızca anlarsınız.

Mesih’in Klonu da işte böyle bir roman. Okurken farklı tatlar tecrübe etmek istiyorsanız buyurun… tavsiyemdir.

Mehmet Mollaosmanoğlu, 15 Ocak 2013

KAYNAK: YAZARIN KENDİ BLOĞU

 

Administrator
Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.