ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Yanlış Nerede? | İbrahim Uysal

05.04.2023
205
A+
A-
Yanlış Nerede? | İbrahim Uysal

İlkokulda, çocuklara bir iki paragraflık bir yazı yazması istendiği zaman, onlara yazının bir başlığı olsun, sonra yazının bir giriş, gelişme ve sonuç bölümü olsun ama daha da önemlisi, yazının bir teması /ana konusu/fikri olsun diye öğretilir.

Eğitimin daha ilk aşamasında bile bunlar öğretilirken, dahası her alanda bir eğitim alanı ve kulvarı vardır. Bununla geniş toplumsal kesimler günümüzde öyle ya da böyle bir sebeple siyaset ile ilgilenirken, nedense siyasetin de bir yolu, yönetimi öğretilmez?

Siyasal bilimden uzak, orta malı; herkes bir kenar ve köşesinden bodoslamasına dalıyor ve ortalık darmadağınık, allak bullak olabiliyor.

Ağzı olan konuşuyor, “kes kopyala yapıştır.”bu yöntemi bilenler kesiyor, kopyalıyor ve yapıştırıyor. Sonra bir iki kelamlık yazı, makale ve siyasi söylem…

Ne işe yarıyor? Hiç!..

Konuşmak, bir şekilde anlaşmaktır. Konuşarak, anlaşmamada da anlaşılabilir. En azından neden analaşmadığınızı bilirsiniz.

Güzel Türkçemize bir yerlerden gelen ve bu durumu özetleyen bir sözcük vardır.

“KAKAFONİ.” Her ne kadar sözcüğün kökü “kaka” olarak alınsa da yabancı bir dilden alındığı için anlamında kayma yaşanıyor. “Kakafoni”, ses uyumsuzluğu ya da boş, gürültü kalabalığı anlamında kullanılır ve bu da yerinde bir kullanımdır.

Ülkede siyasi söylemler öylesine çığırından çıktı ki dilediğiniz anlamda anlayabilirsiniz.

Yüz yıllık Cumhuriyet tarihinde o kadar deneyimlere karşın…

Cumhuriyet çağdaş devrimler ile başladı. Sonra, birileri bu halkın çok ileri gittiğini düşündü ve ülke yönetimini “ağalara” teslim etti ve Demokrat Parti (DP) iktidar oldu. Onların elinden iktidarı elinden alınınca, birileri Cumhuriyet dönemi kazanımlarıyla elinden geldiğince savaştı.

Dünya konjonktürü ile de uyumlu olsa da bu süreci, “12 Mart” süreci ile kesintiye uğratmış ve ülke tarihi açısından çağdaşlaşma sürecine darbe vurulmuş oldu. Böylece adım adım ülke bağımsızlıktan uzaklaşan bir süreç içerisine girmiştir.

“ikinci milenyum olan 2000’li yılların ilk çeyreğinde dünya konjonktürüne de paralel bir sosyal ve ekonomik çöküntü içine hızla sürüklenilmeye başlanılmıştır.

“Devlet don mu diker?” aşağılayıcı söylemi ile başlayan sürece, “her mahallede bir zengin yaratacağız” hayalleri de ışık tutmuştur.

Evet, devlet don dikmeyi bırakmış, Sümerbanklar kapatılmış, çağın yönetsel ve teknolojik gelişmelerine uygun güncellenmeyen işletmeler ile devletin “Kamu İktisadi Teşebbüsleri” (KİT) birer birer atıl hale getirildi. Sonra da”işlevsel ” hale getireceğiz denilerek, yok sayıldı. Yerlerine kat be kat rezidanslar dikilmiş oldu.

Halk uyutulmuş, “suya tirit” söylemler ile süreç geçiştirilmiştir. Özellikle 1989 seçimleri ile umutlanan muhalefet ve partileri, 1994 seçim sürecine plansız, programsız ve öngörüsüz girince, hezimet ile karşılaşılmıştır.

2000’lerde bambaşka umutlar pompalanmaya başlanmıştır. Muhalefet bırakın dünyayı okumayı, burnunun önünü bile göremez olmuştur. Sonucunda da bu günlere gelinmiştir.

İşin garip tarafı, ülkede aydınlık geleceği savunan ve yaratması beklenen aydın kesim, üniversiteler biler bilimsellikten, yönetsel süreç okuma ve planlamadan uzaklaşarak hamaset kokan bir siyaset erbabı üretmiştir.

Bununla birlikte, ana akın medyanın yanısıra sosyal medyayı kullanarak sanal rol modelleri yaratılmıştır. Ardından gerici diye adlandırılan bir kesim, özellikle yurtdışı ve yabancı kaynakları ile ilişkilerinden dolayı, projelerini daha rasyonel yöntemler kullanarak uygulamaya sokmuş ve bu günlere gelinmiştir.

Dinleyen olur mu? Kendileri bilir. Şimdilik “millete dar gelen bize bol gelir.

“Dahası mı, eee “el ile gelen düğün, bayram ola…”

 

İbrahim Uysal

 

 

 

ibrahim uysal
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.