Yalan Mı Yılan Mı? | Şükran Uçkaç Yargı
Açın kitapları, sayfa kırk bir haftaya da “Dülger Balığının Ölümü”hikayesini işleyeceğiz, diyerek geçti ömrümüz bir hikaye tadında, yalansız dolansız…
Hani hep derim ya yılandan da korkarım da yalandan daha çok korkarım, diye vurgu ile yineliyorum.
Yine diyorum ve biliyorum ki Kişioğlu bir yalan söylerse farzı mahal onu desteklemek için en az on yalan daha söylemek zorunda kalıyor.
Bugün nerede olduğumu ısrarla soran birine bulunduğum yeri söylememem icap ettiği için daha sonra da oraya gideceğimden kuafördeyim, deyiverdim. İyi, durumu yalın bir yalanla atlattık değil mi? Değil işte.
İşim uzadı kuaföre gidemeden eve döndüm, bir de ne göreyim beni sorgulayan sorgu katibi kapının önünde beni karşılamasın mı?
-Selam.
-Vesselam.
– Sıhhatler olsun, bitti mi kuaförde nihayet işin ne kadar çok kaldın?
-Eh bitti.
-Şey ya hangi kuaföre gittin?
– Hangisine olacak mahalledeki Varol kuaföre.
– Varol’da fön kaç lira?
Salak kadın, saçımın fönlü bir hali mi var? Diyemedim tabi…
-Toplu ödedim tek tek bilmiyorum, dedim.
-Hem ben fön çektirmedim jölelettim şekil verdirdim, dedim. Saçlar dalgalı ya ordan yıttık.
-Kestirdin herhalde saç kesimi kaç lira?
Gittikçe batıyoruz yalana.
Ulen Kuaför Varol’un fiyat listesini benden öğrenecek köftehor, git de kendisine sorsana, diyecekken bir soru daha:
-Boyayı kaçar yapar ki? Eyvahhh…
Demedim mi size bir yalana en az beş yalan daha gereklidir diye baştan.
Tam tanımadığım bu kadına ‘ben bugün kuaföre filan gitmedimmmm’ diye bağırırken kan ter içinde uyandım.
Grip ağır geçiyor yine sevgili okur, can kurban size, yalan yok bizde hilaf da uykuda bile…
O yüzden ben ticaret de yapamam siyaset de. Niye derseniz?
İkisi de yalansız yapılmıyor.
Bayat balık satıp ‘derya kuzuları bunlar’ diyemem. Fiyat ve etiketle oynayıp rafta aylardır bekleyen emtiaya, mala, ürüne ‘aha dün akşam zam şu kapıdan içeri girdi ve geldi’ diyip durmadan fiyatını artıramam. Yenioğmuş market gibi bir kutu kesme şekerle bir kilo çayı birgün yüzon, ertesi gün yüzonbeşe de satamam. Ticarette batarım.
Siyaset de desen sabah, öğle, akşam farklı yalan atamam, onbeş yirmi kere ‘ey benim canımdan çok sevdiğim vatandaşlarım bi kere daha oyunuzu verin, bak vallaha bu sefer sizi abad edeceğim’ diyemem…
O yüzden bu yüzden otuz beş yıl, otuz beş bin çocuğa her gün ‘Türküm, Doğruyum, Çalışkanım’ demeyi tembihleyen bir öğretmen olarak ben becerip yalan söyleyemem.
Konumuz hikaye, geçen hafta değerli yazarımız Ömer Seyfetti’nin öykülerini işledik, bu haftaki yazarımız ise usta hikayecimiz Sait Faik, şimdi yazarın “Karanfiller ve Domates Suyu” öyküsünü işleyeceğiz bu yazarımıza iki hafta ayırdık.
Açın kitapları, sayfa kırk bir haftaya da “Dülger Balığının Ölümü”hikayesini işleyeceğiz, diyerek geçti ömrümüz bir hikaye tadında, yalansız dolansız…
Hülasa dersek birazdan
Kuzen Özlem’in ta Kızılcahamam’dan getir götüre siparişleyip gönderttidiği sıcacık İşkembe çorbasını içtim bir güzel, ilacımı da içip yatacağım sonrasında, yatıp dinlenmeden geçmiyor bu meret illet, belki iyileşirim yarına da bayramın ikinci günündeki düğün için Sungurlu’ya gidebilirim inşallah.
Bayramınız bayram ola.
Şükran Uçkaç Yargı Sazsızozan
20 Nisan2023 ANKARA