Süra | Mine Kuş
Sen Leyla’yı tek mi sanırsın
Aşk hiç biter mi ?
Fermanı ne olursa olsun şah’ın
Dinleyin ey ahali
Hayat pahalı
Vebalini yüklendim sırtıma
Şimdi ağah olma vakti .
Ben gönül gözüyle yol alan
gözleri ipek kuşakla bağlı küheylanın, habercisi.
Alnı işaretli yedi kadından
yedi dilde dualar belledim.
Kurşun döktüm
nazara ve Allah’a inanarak.
Ben yüzyıllar öncesini ,yüzyıllar sonrasına taşınan kadim bilgi.
Kulaktan
kulağa gezdirilen ab-ı hayatın ta kendisi.
Ben ki;
Kalbini semâya asıp
ruhunda ki ney’le semah dönen deli.
Kuşlar selâ verince,
ay, ışığını toplar geceden,
bir menzilden diğerine, sır vermeyen tövbeli.
Nefs; büyütmüş beni gözünde,
küçülmeye geldim
dem bu demdi.
Ve nal sesleri
Duyuyor musunuz ?
Kaç yolu var aşkın
şehvet ve nefret barındıran
Müdânâ etme efendi
Öz bilmeyene, söz ne gerek.
Ellerim kul ağrısı iken
Yüreğim Rab sakini
De hele şimdi
Hançeri kınından tanıdım
Sözümden köz tütüyor
Bendini aştı ahker
Yağmur suresi oku
Dilimi dağladı biri.
Hep mümkünü sevenler nereden
bilecek
Başıboş dolaşan bir meczup
Bir ağaca, kocamışsın diyordu
Ses verdi yaprak
O dilini ahraz etti
Sen kendini bulduğunda ona iyi bak
Hafif bir rüzgar girdi içeri
Sis kesifleşti
Sayısız kahanet, anlayamadığımız.
Damlalar harelendi.
İncinmiş bir çocuğun gözleriydi, ağlayamadığımız.
Bütün dillerde,
ismini üfledi gece düşü dağıtıcıları.
Kanımı sırtladı bir karınca
Yaralar bağışlanmayı bekler
Kiraz ağacı boyun eğerse
Zaman ona aşkla geri döner.
Ben Ulak
Kadim yola çıkmaya hüküm giydim
Ansızın kaybolacağız
Heybeme yüklendi çoktan zaman.
Sen;
Muştuydun bana
Sen Felâh
Sen
yine de arada bir, uğra buralara
Belki yaramda ki yaşlı kabuğun içinde
Belki yolların kodlanmış haritasını
Belki bir türkü bırakırım sana.
Göynüm incindi Sübhân
Ruhumu ele veriyor aşk.
Sabahın ilk kanat sesini duyan kalbini yoklasın !
// MineKuş //