ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Sormayın Neden | İbrahim Uysal

Sormayın Neden | İbrahim Uysal

TOPLUM KENDİNE YABANCILAŞIR

Sabah uyandığımızda,  bir ayna bizi bulur ve bizi bize gösterir.

     Neden?

     Sokağa çıktığımızda, ister işlek, ister kuytu caddelerin mutsuz insanları, dilenen çocukları bize her şeyi anımsatır da, biz görmezlikten, bilmezlikten gelmeyi tercih ederiz.

    Neden?

    Neler oluyor diye açtığınız TV kanallarını dolaşırken, kuru-bayat ekmek girmeyen evlere, zengin mutfağı olmasa da, Japon mutfağının suşi tarifleri giriyor.

   Nori yapraklı, füme somon balıklı yemekler de nedir diye sormayın bana.

    İkili sohbetlerde muhafazakâr patronlu dükkânlarda, fabrika ve işyerlerinde çalışan emekçilerden de artık, yaşamın zorluğu ve pahalılığı şikâyetler duymaya başladık.

     Bunun sebebini de sormayın!.

     Ülke elden gidiyormuş!..

     Toprakları kiralanıp, el altıdan satılıyor muş. Her ne kadar Angara’da yaşam da, Ana-Babamın bana da yetecek kadar, hatta fazlası ile tarlası, tokadı var. Biz satmayız.

  Onu da bana sormayın isterseniz!..

  Ülke gittikçe karışıyor ve herkes federasyonları tartışıyorlarmış. Yetmedi, her gün olmasa da sınırlardan giren onlarca, yüzlerce Orta Doğulu, Uzak Asyalı, Afrikalı göçmenlere yurttaşlık veriliyormuş.

     Onlar da bir ev alalım da, fırtına geçinceye kadar cebimizdeki dolarlar ile günü gün edelim diye düşünüyorlarmış.

    Buna da karışmam, onunda sormayın.

    Hayat pahalıymış. Asgari ücret bilmem kaç lira olmalıymış.

   Gülüyorum ya…

   Her akşam yemek yedikleri masanın, yemek parası asgari ücretin en az iki katı olan adamlar, “asgari ücret”i tartışıyorlar.

    Ücretliler de, ağızlarını sulana sulana büyük bir zevkle, orgazm olarak dinliyorlar.

     Masada da değilim, asgari ücret ile de işim olmaz.

    Ne hali olan görsün.

    Onu da satmayın bana.

    Hava durumu sunucu ve yorumcuları… Bu yıl yine en soğuk ve uzun kış gecelerinden söz ediyorlar. Yaşlı amca ve teyzeler de ısınacakları odun-kömür, doğal gaz ve elektriğin pahalılığından şikâyetçiler.

    Gençlerin bir kısmı ise nerede ski(kayak) yapacaklarının muhabbetindeler.

    Ey güzelim Anadolu, sen ne güzel memleket, toprakmışsın ya. 

   Bak neler üretmişsin.

   El, elin eşeğini türkü söyleyerek ararmış ama;

  El, ile gelen de  düğün bayrammış!..

  İlahi Özay Göynüm, şimdi de sen nereden takıldın aklıma:

    AYRANI YOK İÇMEYE, TRAKTÖR İLE GİDER EKİN BİÇMEYE!.

   Elin işine koşar, Kendi işine paralı avukat tutar!..

   Ne de cins sözler bunlar ya. Sabah sabah nereden de gelir şu olmayan üç kuruşluk aklıma.

    En iyisi bu abuk subuk satırlara son vereyim de, saati geldi, “güzel memleketimin” güzel haberlerine bir bakayım.

    İki trafik kazası, bir kaç adam öldürme, yıllar önce annesinin cami avlusuna bıraktığı teyzelerin “iç sızlatan” maceralarına bakayım ya.    

   Ağzını açana soruşturma açılmış.

   DİSK üyesi sendikalar üret zammı için gösteri yapıyorlarmış.

   Tarlalarda pancarlar beklerken, şeker fabrikaları,

   .. ..gil amcaların taşeronların da satın alındığı günler sessiz olanlar, Amerikan Şekerinin zararını tartışmaya başlamışlar.

     Margarinler piyasaya sürülürken, ZEYTİNYAĞLI yiyemem amman, BASMA DA FİSTAN giyemem amman” diye türkü çığıranlardan sonra, sanırım bu günler, “onu alma, beni al” diyen şarkılar ünlenir gari.

    Bir de şu Osmanlı’yı yasakçı diye “tu kaka” derler.

Bak, Namık Kemal bile, “Vatanın girdik kanına

Leke getirdik şanına

Cümlemizin b…k canına

Ne utanmaz köpekleriz!…” demiş.

    Hadi Sen de desene.

    Haa, oturduğun yerden bana sen yaz diyorsun, öyle mi?!

   Yookk, öyle yağma. Ben jandarma dipçiği yemeden, kamuda çirkin ördek yavruluğuna varıncaya kadar her şeyi yaşadım.

   Bertolt Brecht’in dediği gibi,

 “YA HEP BERABER YA HİÇ BİRİMİZ

Kim mi kurtaracak

Seni köle görecekler

Kardeş seni uçuruma yuvarlayanlar

Duyacaklar çığlıklarını

 

Seni köleler kurtaracak kurtaracaksa

Ya hep beraber ya da hiç birimiz

Kurtulmak yok tek başına yumruktan ve zincirden

Ya hep beraber ya da hiç birimiz

 

Kim mi kurtaracak seni aç insan

Bize gel ekmek istiyorsan bize gel

Kıvranıyorsan açlıktan

Biz gösterelim sana yolu

Biz açlar vereceğiz sana ekmeği

 

Kim mi alacak öcünü yenilmiş adam

Vurulmuşsun madem

Gel yaralıların yanına

Gerçi biz zayıfız kardeş

Zayıfız, yaralıyız ama

Alırsak biz alırız öcünü senin

 

Kim tutacak elinden bitik kişi

Birleşmek zorundadır başkalarıyla

Yoksulluğa dayanamayan

Birleş sende yoksullarla durma birleş

Yarına bırakmayanlarla bu işi

 

Ya hep beraber ya da hiç birimiz

Kurtulmak yok tek başına yumruktan ve zincirden

Ya hep beraber ya da hiç birimiz!..”

 

ibrahim uysal
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.