ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Balık ve Melisa kitabından alıntı | Necmettin Yalçınkaya

Balık ve Melisa kitabından alıntı | Necmettin Yalçınkaya

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu… Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde…

İzmir’e bayılıyordu. Müthiş bir yerdi İzmir. Kordonun büyüsüne kaptırmıştı kendini. Kordon, sığınılacak bir limandı onun için. Sahilde, çimenlere uzanıyor, saatlerce öylece kalakalıyor, gelip geçenleri seyre dalıyordu. En çok da gözünün önünde uzun kuyruklar oluşturan Alman Konsolosluğunu gözlemliyordu. ”Umut Yolcularını” izlemek keyif verici bir şeydi. Hele Vize alabilmeyi başaran birinin sevinci onu da müthiş heyecanlandırıyordu.

Yattığı yerden kalktı. Yürümekte zorlanıyordu. Ayakları uyuşmuş bir hâldeydi. Az ötesinde, oltasına kocaman iri bir balık takılmış olabilecek biri, heyecanla yardım istiyordu. Koştu hemencecik yardımına.

‘’Aman, yavaşça çekin beyefendi!’’ diyordu, sesin sahibi. ‘’Yoksa kopabilir misina’’

Sesin sahibinin bir genç kadın olması heyecanlandırmıştı onu. Kısa bir uğraştan sonra, balık yakalanmıştı, hem de misinaya zarar vermeden. Balık gerçekten iri sayılırdı. Herkesin bakışları balık üzerinde yoğunlaşmıştı.

‘’Teşekkürler’’ dedi genç kadın. ‘’Siz olmasaydınız, çekemezdim doğrusu tek başıma.

‘’Bir şey değil’’ dedi genç adam. ‘’Hem lafı mı olur, çorbanızda azıcık tuzumun olması ayrıca mutlu kılar beni’’

Genç kadın yerde yaramaz bir çocuk gibi debelenmekte olan balığı aldı, attı sepetine. Üzerini bir güzel örttü. Genç adamın yanından uzaklaşmadığını fark ettiğinde;

‘’Siz de bir ucundan tutmak ister misiniz?’’ diye sordu, oltayı uzatırken… İstemsiz aldı oltayı genç adam.

‘’Balık tutmayı çok severim ama hiç şansım yok ki’’ diye sitem etti genç adam.

‘’Kendinize haksızlık etmeyiniz’’ diye karşı çıktı genç kadın. ‘’Karamsarlığı bırakın artık… Umudunuzu da yitirmeyin… Hem her karanlığın sonunda bir ışık olduğunu unutmayın sakın.’’

Başını yerden usulca kaldırarak sevgiyle baktı genç kadına. ‘’İyimser bir gül olmalı bu’’ diye geçirdi içinden. Ardından, ‘’Uzun süredir işsizim’’ dedi. ‘’Sıkıntı ve çaresizliktendir buralara gelişim.’’

‘’Çaresizliği çok iyi bilirim’’ dedi genç kadın. ‘’Ben iki yıldır gelirim buralara… Sizi de epeydir görüyorum buralarda… Kendiniz ile kavga etmenize bile tanık oluyorum.’’ Gülümsedi.

‘’İsminiz nedir kuzum?’’ diye sordu aniden.

‘’Fırat, ya sizin?’’

‘’Melisa benim adım’’

Elini tokalaşmak için uzatırken Fırat’a,

‘’Ellerim balık kokar, üstelik pulcuklar elinize yapışabilir’’ diye takılmayı da ihmal etmemişti bu arada. Birbirleri ile tokalaştılar.

Dalmıştı Fırat. Yaşadıkları yalan geliyordu kendine.

”Hey Fırat görmüyor musun?” Melisanın bağırtısıyla sıyrılıp geldi kendine. Boş boş baktı Melisaya. ‘’Fırat bakar mısın, suya gömülüyor mantar.’’

Usulca çekmeye başladı misinayı Fırat. Ağırlaşmıştı misinanın ucu. Yediği yemden kurtulmaya çalışan balık görünüyordu. Sevinmişti.

‘’Şansın dönmeye başladı bak’’ diyordu Melisa gülümseyerek…

‘’Sizin sayenizde… Siz şans getirdiniz bana.’’

Uzun uzun çaldı Melisa’nın cep telefonu. Kulağına götürüp, ’’Alo’’ dedi. Konuşmuyor sessizce dinliyordu. Kısa süren konuşmanın ardından: ‘’Tamam, geliyorum hemen’’ dedi. Oltasını ve malzemelerini çar çabucak topladı. Kendinden az ilerde balık tutmakla meşgul olan Fırat’a içi burkularak baktı. “Fırat, ben gitmek zorundayım” diye seslendi. ”Olta sen de kalsın… Kendine iyi bak’’ dedi yüzünde tatlı bir gülümsemeyle uzaklaştı oradan.

Fırat çaresizce kabullenmişti Melisa’nın gidişini. Fırat, doğacak olan her günün sabahını sabırsızlıkla bekler olmuştu. Akşamdan hazırlığını yapıyor, sabahın ilk ışıklarıyla yatağından kalkıyor, yola koyuluyordu. Kordona varınca önce balık tutmak için hazırlığını yapıyor ardından ‘’rastgele’’ deyip fırlatıyordu misinasını suya… Bir yandan da Melisa’yı düşünüyordu: “Birazdan çıkagelir” diye. Ama bir türlü gelmiyordu Melisa. ‘’Yarına gelir. Belki işi çıkmıştır!’’ diyerek kendi kendini teselli ediyordu.

Birçok yarınlar gelip geçiyor, fakat Melisa gelmiyordu bir türlü. Umudu her geçen günün ardından biraz daha kırılır olmuştu Fırat’ın. Gitgide alışıyordu yokluğuna Melisa’nın. Bir gün nasılsa gelecek umudu onu yaşama bağlıyordu.

Her zaman yaptığı gibi bir sabah erkenden kordona varıp hazırlığını bitirmişti… İğnenin ucuna yemi takıp, uzaklara fırlattı misinayı. Daha uzaklara atmak istiyordu. Her uzağa atışından sonra çekiyordu misinayı kendine doğru. Uzakları yakınlaştırmak, Melisa’nın gelişini hızlandırmak istiyordu misinayla. Misinayı işaret parmağına hafifçe doladı, beklemeye koyuldu. Arada sırada yemi yoklayan balıkların vuruşlarını hissetmiyor değildi. Mantarın suya gömüldüğünü fark ettiğinde, usulca çekmeye başladı misinayı kendine doğru. Su berraktı, dibi gözüküyordu. Misina boşaldı birden. Kaçmıştı balık. Üzülmedi balığın kaçışına. Sevinmişti hatta. Zaten canı balık tutmak istemiyordu. Onu her sabah kordona getiren Melisa’yı görebilme ihtimaliydi. Melisa geldiğinde burada olmak istiyordu.

Birkaç balığın, yeme hücum ettiğini gördü. Balıklar küçük ısırıklar atıyordu yeme. Birden kendini yemin yerine koymaya başladı. Balık da Melisa idi. Isırıkları bir buse, bir sevgi, bir aşk oyunu olarak görüyordu. Sevgi arar gibiydi. Her şeyin açlığını çekiyordu. Melisa’nın ufak ısırıklar atarak kendisini bitirmesini istemiyordu. Susamıştı sevgiye. İstiyordu ki Melisa onu bir ısırışta, bir defa da bitirsin. Bunları düşünürken daldı. Balık yemi küçük ısırıklarla tüketip bitirdikten sonra, hızla uzaklaşıp kaçtı oradan…

Fırat tükendiğini hissetmeye başladı. Kendisini bir başına bırakıp kaçan balığın ardından bakakaldı.

 

Administrator
Administrator
Editörden Yazı Atölyesi, Çağdaş Türk ve Dünya Edebiyatı’nı merkezine alan bir Websitesidir. Yazı Atölyesi’ni kurarken, okurlarımızı günümüzün nitelikli edebi eserleriyle tanıtmayı ve tanıştırmayı hedefledik. Yazarlarımız, Yazı Atölyesi’nde, edebiyat, sanat, tarih, resim, müzik vb. pek çok farklı alandan bizlere değer katacağını düşünüyoruz. Bu amaçla, sizlerden gelen, öykü, hikaye, şiir, makale, kitap değerlendirmeleri, tanıtımı ve film tanıtım yazıları, anı ve edebiyata ilişkin eleştiri yazılarla, eserlerinize yer veriyoruz. Böylelikle kitaplarınızla eserlerinizin yer aldığı Yazı Atölyesi’nde, dünya çağdaş edebiyatı ile sanatın pek çok farklı alanında değer katacağına inanıyoruz. Yazı Atölyesi kültür sanatın, hayatın pek çok alanını kapsayan nitelikli edebiyat içerikli haber sunar. Bu nedenle başka kaynaklardan alınan, toplanan, bir araya getirilen bilgileri ve içerikleri kaynak belirtilmeksizin yayına sunmaz. Türkçenin saygınlığını korumak amacıyla ayrıca Türk Dil Kurumu Sözlüğünde önerilen yazım kuralları doğrultusunda, yayınladığı yazılarda özellikle yazım ve imla kurallarına önem verilmektedir. Yazı Atölyesi, üyeleri ve kullanıcılarıyla birlikte interaktif bir ortamda haticepekoz@hotmail.com + yaziatolyesi2015@gmail.com mail üzerinden iletişim içinde olan, bu amaç doğrultusunda belirli yayın ilkesini benimsemiş, sosyal, bağımsız, edebiyat ağırlıklı bir dijital içerik platformudur. Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz. http://yaziatolyesi.com/ Editör: Hatice Elveren Peköz Email: yaziatolyesi2016@gmail.com haticepekoz@hotmail.com GSM: 0535 311 3782 -------*****-------
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.