Sen Hangi Türkiye’nin Evladısın çocuk? | Suzan Kuyumcu
Yardım için telaşla çırpınanlar, merhametle uzanan eller yabancı sana. Hiç görmediğin kadar ilgili olan bu insanlar da neyin nesi? Ne iyi insanlar varmış; yazık bilememişsin. Utanman bundan. Bu yüzden gözlerindeki şaşkın ışıltı, dudak kıvrımlarındaki kömür karası tebessüm. İnsan yerine konuldun be çocuk! Yeni Türkiye’nin insanları bunlardı demek… Nasıl da sarmalandın, sevgi gösterisiyle mest oldu yüreğin. Azarlanmadan, horlanmadan sana en temizinden kucaklar açıldı. Daha çok kirlendin sanki…
Bilmezsin bu oyunları, bilemezsin çocuk; sakın aldanma!
Dünyanın gözü sende, aç gözlerini!… Aykırılar seni için Soma’da…
Sen hangi Türkiye’nin evladısın çocuk? Çizmelerini çıkarmadan önce karar ver. Ürkek, korkak, sindirilmiş kimliğinin adıdır kömür karası, yürek yarası çizmelerin. Sahip çık onlara. Bu nasır tutan eller, gece karası ten senin. Dön bak aynaya! Kederle bakan gözlerine bir bak! Kan kırmızı çanağın içindeki kömür karası bezginliğin sana neler anlattığına kulak ver. Yerini ve kimliğini iyi belle…Aykırısın sen çocuk! İtilmişliğin, terk edilmişliğin bundan. Rant adına nefessiz bırakılman bundan. Tanı kendin, sahip çık nasır tutan ellerine, sımsıkı sarıl katran karası çizmelerine. Sarıl ki önce yüreğinin ışığı beslensin, ardından bütün yürekler… Sarıl ki yüreğinin yanında fark edilebilsin gemiciklerin, savrulan tekmelerin, susturulmak için atılan tokatların kirliliği…
S.Kuyumcu.