Romantik Yaz Öyküleri | İbrahim Uysal
Tatillerde yaz öyküleri, hep romantik sonla biterdi. Şimdilerde hazin sonla yazılıyor.
Biraz da güneyli olmanın etkisi midir, nedir bilemem ama haziran gelince gözlerim denizi arar, kendimi yollarda bulurum. Bu arada da içimden kendimle söyleşirim.
Cem Karaca’nın o dizeleri: “Bu yaz yine güneydeydiniz.”
Evet, bu yaz yine Ege ve Akdeniz sahillerinde, güneyde güneyliydim yine. Her ne kadar bu aralar hala Ankara’da yaşasam da eninde sonunda yazı, baharı, Ana ocağı, Baba kucağı güneye memleketimde geçirmeyi severim.
Bu hem tatil oluyor, hem de memleket özlemimi gideriyor!..
Biraz da Pandeminin etkisinden miydi neydi bu yaz başlangıcı güney biraz da kendi kendine idi. Sonra yavaş yavaş yerlisi, yabancısı birer birer gelmeye, sokaklar, oteller, pansiyonlar dolmaya başladı.
Zamanla başka yerler de!..
Önceleri sahil kenarlarında banklar ve plajların kumsallarının üstleri. Kimler ile mi? Torbasını, sırt çantası alıp gelenlerle, zamanla yorgan diye pazarlardan alınan çarşaf atıkları, minder diye, “Allah ne verdiyse o”, Üste örtüldü ve üstüne yatıldı.
Bazen davetsiz misafirleri, zabıtalar sabahın köründe uyandırdı. Onlar da pes etmeden şehrin başka parkına, kuytusu veya köşesine kendini attılar.
Sonra, çöpçüler geldi. Geceleri sahilleri eğlence mekânına çeviren sorumsuzların bıraktıkları yiyecek atıklarını, içecek kutularını, şişelerini temizlediler bir bir.
Denizin içini de suya ilk giren duyarlı yurttaşlar. Elleri ile denizden çıkardıkları plastik, teneke ve diğer içecek atıklarını tek tek çöp kutularına taşıdılar.
Gelen yerli- yabancı turistler sahilleri, kumsalları, bankları temiz, tertemiz buldular.
Başka ülkeleri bilemem de bizim ülke tarihi, 2022 yılını ne zaman ve nasıl yazar bilemem? Ama muhtemelen çok özel bir yıl olarak yazacaktır.
Mayıs ayında çarşıda, pazarda, mağazalarda yüz liraya pahalı denilip alınmayan ürünler; Haziran ve Temmuz ile aldı başını gitti.
Her şey gibi Eylül, Ekim’de o yüzlük ürünler mırıldana mırıldana, homurdana homurdana üç yüz, beş yüz liraya alıcı buldular.
Temmuz ortasında dolar ile halkın parası TL’nin arası açıldı.
Yurt içinde yurttaş pahalı diye kendi kendine feryat ederken, yurt dışında olsalar, evlerinde, işyerlerinde yardımcı olsun diye çalıştırmış olacakları insanların ceplerine koydukları dolarlar ile ağalık yaptıklarını görüp, yaşamaya başlayıp, içlerine sindirmeye çalıştılar.
Genç bir çift, sahilde lüks bir restorandan çıkarken, erkeğin bir elinde ödeme fişi, diğer elinde da para üstü; kendi memleketlerinde sıradan bir kafede çay içecekleri paraya, içkili bir restoranda yiyip, içip çıkmanın kahkahalı keyfini yaşıyorlardı!..
Sonra Eylül geldi, Okullar açıldı, gelip geçti derken Ekim, sarı bir gülüşle selamladı.
İşler, okul masrafları bitmeden kış hazırlıkları başlamıştı yine.
Yerli turistler, yazlıkçılar, konar göçerler birer ikişer gittiler.
Bir ara ortalık sakinleşmişti. Derken, Eylül sonu, Ekim başı sokaklar, oteller, pansiyonlar dolmaya başladı. Devre mülklerin ve sokak arası evlerin önleri yabancı plakalı araçlar, baylı bayanlı konukları ile dolmaya başladı.
Alanya’sından Kemeri’ne, Fethiye’sinden Marmaris’ine, Bodrum’undan Çeşme’sine kadar her yer İngiliz, Alman, Rus, Ukraynalı ile dolmaya başlandı.
Birçok yerde tanıdıklar, sokakların resmi dili Rusça oldu diye dalga geçer oldular.
Özellikle Kafe ve restoranlar ile dükkanların fiyat ve etiketleri de yeniden güncelleniverdi. Kasa sayaçları Amerikan doları, İngiliz Sterlini, AB Eurosu oldu. TL’nin değerini bıraktık, TL’nin adı bile yok!..
Anlayacağınız, Küçük Amerika olacağız, AB’ye gireceğiz derken, Amerika burada olacağını olmuş, kuracağını kurmuş; AB ise öyle bir girmiş ki yanında promosyon olarak da Ukraynalıları getirmişti.
Sokaklarda üç-beş hatta on yaşlarında Ana, Babalarının yanında yabancı turist çocuklar görüyorum. Dünya umurlarında değil. Ülkelerine ve devletlerine güveninin verdiği huzur ile dondurma yiyip eğlenmenin tadını çıkarırken, çarşıda, pazarda yanlarından geçen Türk Çocuklarının yüzlerinden neler okunduğunu ne anlatmaya lüzum yoktur!..
Sorun, asgari ücretin artırılması, maaşların zamlanmasını geçmiş. Hayat pahalılığı, herkesin canını tak etti!.. Fiyatlar, yabancı için çanta çanta, torba torba alış veriş yapmaya olanaklı iken, yerliler için mırıldanma, homurdanma noktasına geldi.
Ülke yurttaşlarının ürettiği, herkesin yararlanması gereken “refah payı neden yoktu? kalkınmışlığın soruncu bir durum varsa, o da bu ülke yurttaşları içindir.
Yabancılar, size bunlar için teşekkür ediyorlar mı bilmiyorum?
Elbette ki bu hizmetler olacak, yerlisi de yabancısı da yararlanacaktır. Ancak üreten adil bir şekilde emeğinin karşılığını, hakkını almalıdır.
Evet, tatillerde yaz öyküleri, hep romantik sonla biterdi.Ya şimdi?