Pelin’in Okul Çantası | Aylin Özgür
Pelin ele avuca sığmayan bir kız çocuğuydu.
Annesinin biriciği, göz bebeği ve hayali…
İkisi arasındaki bağ çok özel oldu hep.
İlişkileri Anne kızdan çok öte, iki arkadaş gibiydi.
Hayatın çeşitli zorluklarına karşın sanki her şey için birbirlerinden güç alıyorlardı.
Pelin okulda da başarılıydı, derslerini eve gelir gelmez gözden geçirir eve de yardım ederdi. Ailesinden birisi bir şey desin ikiletmeden yerine getirirdi. Aynını beklerdi ama gelmezdi bu yüzden. Çocuk yaşta hayal kırıklığı neydi, çok iyi tecrübe etmişti.
Arada, “bu haksızlık” naraları atardı.
Okulda, arada sınıf arkadaşları ona şaka yapardı, çok kızardı onlara.
Bir gün yine teneffüs biterken, elinde boş meşrubat şişesiyle sınıfa girdiğinde bir sınıf arkadaşının okul çantasını karıştırırken yakaladı. Çok öfkelenen Pelin, bir hışımla sınıf arkadaşına neden çantasını karıştırdığını sordu. Cevap ise “sana ne, ne istersem yaparım” oldu. Buna daha da öfkelenen Pelin, elindeki meşrubat şişesini çocuğun kafasında kırdı.
Çocuk, yere yığılınca Pelin korkup kaçtı.
Bir şey olmamış gibi derslere başlamadan önce tüm okulun toplandığı avluya gitti.
Müdür onlardan şarkı söylemlerini istedi. Büyük sınıflar hemen söylemeye başladı.
Pelin’in sınıfı susuyordu, şarkı bitince müdür sınıfa dönüp neden şarkı söylemediklerini sordu.
Tez canlı Pelin, şarkıyı bilmediklerini söyleyiverdi.
Müdür durur mu hiç, tüm okulun önünde Peline bakıp, erkekleri dövmeyi çok iyi başardığını ama şarkıyı bilmediğini, nasıl olur da bilmediğini ima etti.
Tüm okula rezil olmuştu. Kulakları uğuldamaya yanakları yanmaya başlamıştı. Nefes alamadığını hissetti. O kadar utanmıştı ki birden bayıldı. Uyandığında klinikteydi, dedesi de başında, ona gülümsüyordu.
“Neler yapmış bugün benim kızım”, diyordu şaka yolu ile.
Dedesi dünya iyi’si bir bilgeydi. Yol boyunca ona nasihatler verip durdu. Pelin, o kadar çok kötü hissediyordu ki nasihatleri neredeyse duymamıştı bile. Sadece tamam, anlamında kafasını sallıyordu durdu.
Eve birlikte girdiler. Pelin dedesinin arkasına saklanarak eve adımını attı. Evdekiler bir şey der diye çok korkuyordu.
Sakince olanları anlattı. Babası kızmadı, tam tersine “haketmiş dövmüşsün, ama şişe biraz tehlikeli, ya bir şey olsaydı” dedi.
Pelin’in içten içe vicdanı sızlıyordu. Bu durmadan “ya bir şey olsaydı?” sorusu, onu çok huzursuz ediyordu.
Kafasında şişe kırdığı sınıf arkadaşının annesi de okulda çalışıyordu. Hiç Pelin’e hesap sormaya gelmemişti, bu onu biraz da olsa rahatlatmıştı.
Ertesi gün, sınıf arkadaşı gelip Pelin’den özür diledi, bir yandan da “sınıfın önünde Pelin’e bulaşmayın, fena pataklıyor,” demeden edemedi.
Arkadaşı, kızı yine utandırmayı başarmıştı.
Pelin hala çantası neden karıştırdığını merak ediyordu.
Sınıf arkadaşı, “ödevlerini eksiksiz yapıyorsun, sadece defteri alıp ödevi yazacaktım” dedi.
Pelin, “gelip sorsaydın, böyle olmazdı” diyerek konuyu kapattı.
O günden sonra onunla, ayrılmayan iki arkadaş oldu.
…
Saygılarımla…
Aylin Özgür
—