ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Haftanın Kitabı | En Mavi Göz | Toni Morrison

Haftanın Kitabı | En Mavi Göz | Toni Morrison

| Nobel Ödüllü Yazar Toni Morrison

| Kitap değerlendirme: Duygu Uzel

 Kütüphanemin ToniMorrison bölümüne eklenen son kitap yazarın ilk romanı “En Mavi Göz” oldu.

“…Suçu günahlarımızdan arındırdı, çektiği acı sağlıkla ışıldamamızı sağladı. Yoksulluğu bizi bonkör kıldı. Karabasanlarını bile kendi kâbuslarımızı bastırmakta kullandık.” (s.213)

Okurken işaretlemediğim, altını çizmediğim sayfa neredeyse yok. Dört bölümden oluşan kitap mevsimler üzerinden kurgulanmış. Kahramanın bir yılı gibi görünse de ben de insan yaşamının evreleri hissini uyandırdı. Dil ve imgeleme anlamında büyüleyici bir başarıya sahip. Yazarın sunduğu imgeler, duygular daha ilk sayfadan metaforların peşine düşürüyor. Yazıldığı dönemle (1965-1969) günümüz kıyaslanınca ezen-ezilen, sömüren-sömürülen, güçlü-zayıf bağlamında da örtüşüyor.

Eğitim hayatlarında yolu ‘Cin Ali’ serisiyle kesişenlerde aynı çağrışımları yapacağını düşündüğüm cümlelerle başlıyor kitap. Çocuk dilinden, çocuk saflığında, eğer bir haber alacaksan en doğrusunu ondan alacağını düşündüğün karakterle okuyucusunu karşılıyor. 1941 yılında Ohio’da yaşayan Pecola karakteri üzerinden, dıştan içe sarmal kurguyla okuru kuşatıyor.

Okur olarak, şiddetin usul anlatımıyla yarattığı etkinin büyüklüğüne bir kez daha tanıklık ediyoruz. Anlatılan karakterlerin kendilerini ayrıcalıklı olanın gördüğü şekliyle görmeleri, onlara biçilen yaşama biçimlerine uyum sağlamaları, yaftaladıkları her konuyu kabullenişleri okurken bile can yakıcı. Üzerlerindeki baskı ve aşağılanmayı içselleştirmiş karakterlerin derinlikli analizlerini okurken hiçbirini toprağın derinliklerine gömemiyor, ruhlarındaki yıkımla doğrudan gösterilmeyen ana çirkinlik karşınızda beliriveriyor. Nedeninden çok nasıl bu hale geldiklerinin çözümlemesini yaparken buluyorsunuz kendinizi. Yazar tüm bunları ne kurbanın diliyle ne de tanrı anlatıcı kullanarak yapıyor. Henüz önyargıları oluşmamış, ana karakterle aynı yaşlardaki arkadaşına anlattırıyor.

Doğruluk, güzellik kime ve neye göre belirleniyor? Ten rengimiz, beden ölçümüz, milliyetimiz, dinimiz, dünya görüşümüz, cinsiyetimiz bir diğerini ötekileştirmemizin önünü açıyor. Bir süre sonra insanların davranış biçimi haline gelip adı konulmamış değer yargılarını oluşturuyor. Hemen her dönem gücü elinde tutanın değer yargıları sorgusuz sualsiz dayatılıyor. Sevmek, sevilmek, mutlu olmak ancak onlarla aynı olunca ulaşılabilecek bir hayal…

Pecola karakterinin en büyük dileği en mavi gözlere sahip olmak. Bakış açısı; dokuz yaşındaki ana karakterin teninden önce gözlerinin renginin değişmesini diliyor olmasınınardından el sallıyor. Mavi gözleri olursa sadece çirkinliğinden kurtulmakla kalmayacak, şekerleme almaya gittiği zaman kendisine boş gözlerle bakıp görmeyen dükkân sahibinin de gözünde görünür olabilecektir.

Güzel ve iyi olan her şey ayrıcalıklı kesimin doğal hakkı olarak görülürken öteki(!)lere düşen kendilerine biçilen kadere mutlak itaatten ibaret. Romanda bunun içselleştirmenin getirdiği yıkım çarpıcı bir şekilde ele alınmış.

Ana karakter Pecola’nın arkadaşları ve aynı zamanda romanın anlatıcısı olan kız kardeşlerden biri, kendilerine hediye edilen sarı saçlı mavi gözlü bebekle oynamak yerine ilk iş parçalayıp içine bakar.

“Tek bir arzum vardı: Onu parçalarına ayırmak. Neden yapıldığını görmek, kıymetli yerlerini keşfetmek, belli ki yalnızca benim göremediğim güzelliğinin, albenisinin nereden kaynaklandığını anlamak istiyordum.”Şeklinde açıklar yaptığı eylemi.

Toplumda sosyal statüsü ne olursa olsun kadın ve erkeklerin farklı haklara sahip olmasına, kadına yönelik şiddeti de bağırarak göze sokmak yerine kullandığı usul dille yer veren bu romana sadece ırkçılık üzerinden bakmak kitaba haksızlık olur.

Yazar 1993’ün Kasım ayında kitabın yeni baskısı için bir son söz yazmış. Bu bölüm ilk söz olarak da eklenebilirdi, emin olamadım. Burada kitabı yazarken çıktığı yol, kullandığı dil, kurgulayışı gibi konuları okuruyla ikili konuşma yapıyor hissini veriyor. Morrison’un kitaplarını okumaya sevk eden bu yaklaşımı da gözardı etmemek gerek.

“1941 güzünde topraktan hiç kadife çiçeği çıkmadı.”

Toni Morrison’un da dediği gibi kitabın başladığı yerin tam da sonu olduğu söylenebilir.

Keyifli okumalar.

Duygu Uzel

 

Duygu Uzel
Duygu Uzel
ÖZGEÇMİŞ 1971 Burdur doğumlu. İlk ve ortaokulu Burdur'da Lise eğitimini de İstanbul'da tamamladı. Çeşitli yayınevlerinde ve e-dergide editörlük yaptı. Bir tanesi derleme olmak üzere yayınlanmış dört kitabı var. Ayrıca kolektif çalışma olan iki çocuk kitabında da öyküsü bulunmakta. Bunların dışında aylık yayınlanmakta olan çeşitli kültür, edebiyat ve sanat dergilerinde öykü ve yazıları yayınlanıyor.İzmir'de ikamet etmekte. Mor Menekşeler -Roman (1999) Martılara Simit Atacaktık Hani - Günlük (2011) Çalakalem Kadınlık Halleri -Derleme (2012) Gecenin İçindeki Gölge- Roman (2013) Hayvan Dostlarınızdan Mesaj Var- Kolektif çocuk öyküleri Derleme (2020) Haydi Tut Elimi-Kolektif çocuk öyküleri Derleme (2021)
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.