Partizan | Barış Çiçek
metal çiçeklerle bezenmiş gökyüzü
bir yağmur az gelir yüzümüzdeki kire
I.
göğsünü karanlığa siper eden arkadaşlarla ben
ölümün gölgesinde türküler söyleriz yağmura karşı
şehir büsbütün ıslanmıştır
toprakta ıtır kokusu taze
kelebek zaman diliminden geriye
çınlaması kulaklarımda çekiç seslerinin
II.
incinen bir çocuk kalbiyle ben
dumura yatmış izliyorum olup biteni
yapraklar sarı , hava hüzünlü ve teşne
ve ıssız koylarda atlılar
nallarında öfkeli bir çağın sesi
~bağırsam sesimi duyan olur mu
~bağırsam hırçın maviliklerinde şehrin
~ bağırsam yağmur kokusu sinmiş ağzımla yasak bildirileri
öfkem bir bayrak gibi çekilir mi göndere
kanımı donduran mevsimin kesilir mi dili
III.
ağaçlar bodur
kelimeler kifayetsiz
saçlarım dağınık ve kirli
kan çanağı gözlerimdeki umut
boz bulanık suların serkeşliğinde mayhoş
çünkü bedenimi diri tutan içten bir gülüş
ağzıma diri memelerini sunan sevgili
bereketli teninde bir rençper nasıl işliyorsa toprağı
bir partizan nasıl savaşıyorsa can havliyle
ve bir gerilla nasıl ki kendine ayırıyor son kurşunu
yarını göremem düşüncesiyle günü birlik sevişmelere
babilden üzüm sağar gibi ince ince
sığınıyorum putsal bedenine
IV.
uzayıp kısalan yollardan geriye anılar
devrim hayaliyle yanıp tutuşan
keman çalarken göğsünden vurulan
çakmak gözlerinde cehennem yangınları
ve suskun bir dağ gibi mağrur
öfkeli ve asi
Kürt çocuğunun sesi yankılanır
bakraç bakraç hüznü damıtırken karanlık
ebrulî bir sevinçle çocuklar
çiçek çiçek dizilirler okul sıralarında
yeşil gömlek ak yaka düşlerin sonsuzluğunda
bir şair intihar etse
ki bu bir ihtilal halidir yaşama karşı
ödünç alabilirim kristal sözlerini
nasılsa temizlenmeyecek ağzımdaki uğultu
rüzgarla yıkanan bir kaya parçası gibi
ömrümü törpüleyen zamana usul usul
gizli bir bildiriyi okuyup
bir partizan ölmüş derim
karanlık sularında hayatın
Barış Çiçek