Haftanın Hikayesi – Ney ve Mey / Neyzen Tevfik
“…koynundan uzun bir şey çıkardı ve üflemeye başladı.”
Ney’e üflemenin müsebbibi olan limon…
Hasan Fehmi Bey; ramazanın son günlerine denk gelen bir günde, Bodrum Rüştüyesi’nde ders verdiği öğrencilerinden ayrımlı, eve gitmişti.
İftar olmasına az bir süre kala vardı ki, Hasan Fehmi Bey, oğluna; “Tevfik, koş şuradan bir limon al. Çorba limonsuz içilmez” dedi. Tevfik, babası bunu der demez manavın yolunu tutuverdi.
İşte bu Tevfik, daha küçük yaşına rağmen şiire merakı olan, Ney üfleyebilen henüz 13 yaşında bir çocuktur.
Kendisi, Ney ile ilgisini muhteşem bir şekilde aktarır:
O gece, deniz, ayın gümüşten ışıkları pırıl pırıl parladığı aralık, oturduğumuz yere yaklaşan iki gölge, yüzlerinde aşkı hüda parlayan iki hayal-i garip-hazirun’u selamlayarak bir köşeye oturdular. Bunlardan biri birazdan koynundan bir şey çıkardı ve “ya destur” dedikten sonra üflemeye başladı. Yanındaki arkadaşı da yanık ve güzel sesiyle ara sıra gazel okuyordu. Ben babamın dizinin dibinde çocuk ruhumun olanca kudretiyle dikkat kesilmiş, bu düdüğü dinliyordum. Dinledikçe de Allahu-alem aklıma bir daha rücu etmek üzere kendimden geçmişim.
Ege Denizi’nin Civarındaki dekoru içindeki ruhumu saran o lahuti sestir ki beni bugünlerdeki derbeder, ne aradığını, ne istediğini bilmez, bazen Eflatun kadar akıllı, bazen de tımarhaneye irtica edecek kadar bedmest Neyzen Tevfik yaptı.
Bu olayın ardından Ney üflemeye o kadar bağlanır ki on üç yaşında geçirdiği sara krizi ile Neyin büyülü sesine bağlarlar Tevfik’i ve ondan uzak tutmaya çalışırlar.
Hastalığı biraz hafifleyince babasının isteğiyle, yatılı olarak İzmir İdaresi’ne kaydolur. Ancak hastalığı burada tekrar başlayınca neyini koltuğunun altına alır ve dosdoğru İzmir Mevlevihanesi’ne gider. Bu olay Neyzen için bir şans olarak algılanabilir. O yılların İzmir’i sürgün yeri olduğundan, orada birçok muhalif aydınla tanışır. Onlarda Arapça, Farsça dersler alır. Şair Eşref, hicvin kapılarını açar. İlk şiirini o yıllarda, “Mukaddes” dergisinde yayımlanır.
Babası, Neyzen’in okula devam etmesi için onu İstanbul’daki Fethiye Medresesi’ne yerleştirir. Ancak Neyzen Tevfik’in zamanı Yenikapı ve Galata meyhanelerinde geçirir. Buralarda zaman geçirirken, tanıştığı Mehmet Akif, onu zamanın seçkin müzisyenleri ve edebiyatçılarıyla tanıştırır. Öyle ki; Tevfik Fikret, Halit Ziya, Ahmet Rasim, Tamburi Cemil, Hacı Arif, Yunus Nadi, Ahmet Nihat Efendi, Muallim Naci, Neyzen’in sık sık görüştüğü dostları oluverir.
Dönemin önde gelen ailelerince köşke çağrılan, hatta saray çevresine bile sokulan bir Neyzen Halini alıverir. Neyzen, o muhitte o kadar sevilir ki bir gün Sadrazam Sait Halim Paşa ona pırlanta işlemeli bir ney hediye etmek ister. Ancak kendini bilen Neyzen, “Paşam sen bu neyi al bana 5 lira ver; çünkü birazdan içecek para bulamazsam bu neyi, bir şişe rakıya değiştiririm,” der.
Kaynak Baykuş Dergisi