“Mevlana’nın Çağrısı” Balesi ve Bir Sürpriz
“Mevlana’nın Çağrısı” bale gösterisini, 27 Mart 2014’te Hatay Kültür Merkezi’nde izleme olanağı buldum. Gösteri, Mersin Devlet ve Opera Balesi (MDOB) tarafından Antakya halkına sunuldu. Öncelikle etkinliğin gerçekleşmesinde emeği geçen Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Şubesi’ne gönül dolusu teşekkürler…
MDOB 20 yaşında. Mart 2014 programını incelediğimde, “La Bohome”, “Bremen Mızıkacıları”, “Fındıkkıran”, “Notre Dame’nin Kamburu”, “Lüküs Hayat” ve “Mevlana’nın Çağrısı” bale gösterilerini görüyor ve şaşırıyorum. Antakyalılara unutulmaz bir gece yaşatan MDOB’sinin tur programına baktığımda gözlerime inanamıyorum. 3 Mart 2014’te Çin’in Şangai (okunuşu Şangay) Kenti’nde aynı baleyi sunduklarını öğreniyor ve büyük bir gurur duyuyorum.
İzlediğim balenin hakkını vermem için önce Mevlana’yı tanımak gerek: Asıl adı, Muhammed Celâleddin-i Rûmi. Günümüzde Tacikistan sınırları içinde yer alan Belh Kenti’nde 1207’de doğmuş, 1273’te Konya’da ölmüştür. Şair, düşünce adamı, tasavvufta Mevlevi yolunun öncüsü. Etnik kökeni için Fars, Türk, Tacik olduğu görüşleri var. Eserlerini Farsça yazmıştır. Yaşadığı dönemde Anadolu’ya Rum dendiği için, Rumi soyadını almıştır. Kelime anlamı ise, efendimiz… Yol arkadaşı Şems’i Tebrizi’dir. İslam tasavvufunun en önemli eseri Mesnevi’yi, Hüsamettin Çelebi ve oğlu Sultan Veled aracılığıyla yazmıştır. Mesnevi 25.700 beyitten oluşup, 6 ciltlik bir bütündür. Mevlana’nın vefat ettiği 17 Aralık 1273, günümüzde Şeb-i Arus şenlikleri olarak kutlanmaktadır. Kelime anlamı, düğün gecesi; dini ve felsefi anlamıysa, sevgili Rabbine kavuşma…
Mevlevilik, ölümünden sonra gelişen bir tarikattır. Mevlana’nın görüşleri ve tasavvuf üzerine kuruludur. Mevlana, aslında tarikat kurmayıp sadece temelini atmıştır. Toplantılarda din konuşulur, müzik dinlenir, sema ayini yapılır ve zikredilirdi. Oğlu Sultan Veled tarikatın merkezini, yani tekkeyi kurdu ki orada Kur’an ve Mesnevi okunurdu. Mevlana ve yakınlarının defnedildiği Yeşil Kubbe ( Kubbei Hadra) tarikatın manevi merkezi olarak kabul görmektedir.
Sema ayinine gelince. Aslında dini bir ritüel, bir ibadet dansı. Tanrıya duyulan aşkı simgeler. Bu aşk yoluyla insan, diğer insanları sevmeyi öğrenir. Semada dönmenin bazı kaynaklara göre üç gün üç gece, yedi gün yedi gece, on altı gün on altı gece, hatta kırk gün kırk gece sürdüğü rivayet edilir. İnsanın bu kadar süre dönebilmesi için trans halde olması gerektiğini, bilmem söylememe gerek var mı? Sema ayininde kişi, Tanrı’nın evi sayılan kalbin bulunduğu tarafa döner. Sağ el Tanrı’dan gelecek ihsanları kabul etmek üzere yukarı doğru kaldırılır. Sol el ise vermek ve paylaşmak gayesiyle aşağı çevrilir. “Sema”nın kelime anlamı, aslında işitmektir. Müzik nağmeleri dinlerken vecde gelip hareket ederek kendinden geçip dönmektir. Sema eden canlar, semazen olarak adlandırılmış. Semazen üzerindeki beyaz kıyafete tennura denir; kefeni simgeler. Baştaki sarık sikkedir, mezar taşını simgeler. Siyah hırka ise mezarı simgeler.
Sema ayininden söz etmişken, semaha da değinmek gerek. Semah; Alevi ve Bektaşilikte müzik eşliğinde, Cem evlerinde yapılan tören nitelikli ayindir. Sema ayinleriyle sık karıştırıldığı için hatırlatmakta fayda gördüm.
Ve nihayet bale gösterisi! Çağdaş dans sanatçısı Ziya Azazi’nin akıllara durgunluk veren, dudak uçuklatan gösterisiyle başladı. Döndü, döndü, döndü… Tennuralar döndü, tennuralar birbirlerinden ayrıldı. Biri belde dönerken, diğeri havada asılı kalan kolun işaretparmağında döndü de döndü. Ziya Azazi’nin başı dönmedi ama müthiş gösteriden biz izleyicilerin başı döndü. Daha sonra kızlı erkekli semazenler Mevlana’nın hayatını; ney, ud, kudüm ve vurmalı sazların yer aldığı müzik eşliğinde anlattılar. Bir buçuk saat süren gösterinin sonunda seyirciler, semazenleri ayakta alkışladılar. En çok da Ziya Azazi’yi.
Peki, Ziya Azazi kimdir? Valla bilenlere bir şey demiyorum ama benim gibi, o ana kadar bilmeyenlere söylüyorum. Özbeöz Antakyalı, özbeöz Aknehirli. Şaşırdınız mı? Şaşırmaya devam. 1969 Antakya doğumlu. İTÜ’de Maden Mühendisliği okurken dansı keşfetti. 1990- 1994 yılları arasında İstanbul Şehir Tiyatroları’nda modern dansçı ve koreograf olarak çalıştı. 1998-1999’da Avusturya’da yaşadı ve Avusturya’nın en başarılı dansçısı seçildi. 1994- 1999 yılları arasında pek çok uluslararası festivale katıldı. Bugün için Mevlevi sema ayinini modern dansla birleştiren çağdaş semazen olarak kabul edilmektedir. Ateşi de danslarında ustaca kullanmaktadır. Ziya Azazi, MDOB sanatçısı değil elbette. Konuk sanatçı olarak Antakya’daydı.
Bu yazıyı neden yazma ihtiyacı duydum. Çünkü o gün baleyi izlemeye gelenlerin çoğu, Ziya Azazi’nin özbeöz Antakyalı olduğunu bilmiyordu. Bu kentin aslında pek çok değeri var ama maalesef bilinmiyor. Ben hasbelkader öyküyle uğraştığımdan, birkaç ismi yeniden hatırlatmakta fayda görüyorum: Cemil Meriç (1916-1987), Bekir Sıtkı Kunt (1905-1959), Burhan Günel (1947-2012), Ali Yüce (1928-2015), Sabahattin Yalkın (d:1934), Ayla Kutlu (d: 1938), Sezer Ateş Ayvaz (d:1956).
Kentin diğer sanat dallarındaki adları başka arkadaşlara bırakıyorum.
KAYNAKLAR
1- http://www.tumata.com/ContentDetail.aspx?cid=21
2-http://tr.wikipedia.org/wiki/Muhammed_Cel%C3%A2leddin-i_R%C3%BBm%C3%AE
3-http://www.semazenekibi.com/semazenin-anlami.html
4-http://tr.wikipedia.org/wiki/Semah
5-http://tr.wikipedia.org/wiki/Mevlevilik
6-http://www.hataykesif.com/anasayfa.aspx?Sayi=48
7-http://hataykentgazetesi.com/root/habergoster.asp?id=3490
8-http://www.ufukturu.net/haberler/35299/mersin-devlet-opera-ve-balesi-mart-ayi-programi
9-http://www.andante.com.tr/index.php?page=haberdetay&haberID
Not: Bu deneme, yazarın eski yazılarından / yazdıklarından olup yerel Anayurt Gazetesinde Nisan 2014’te yayımlanmıştır.