Masalla Başlar Herşey Sonra Değişir, Gelişir, Yeşerir | Sibel Unur Özdemir
“Bana bir masal anlat baba / İçinde bütün oyunlarım / Kurtla kuzu olsun şekerle bal
Baba bir masal anlat bana / İçinde denizler balıklar / Yağmurla kar olsun güneşle ay
Anlatırken tut elimi / Uykuya dalıp gitsem bile / Bırakıp gitme sakın beni
Bana bir masal anlat baba / İçinde tüm sevdiklerim / İçinde İstanbul olsun”
Şarkıdaki gibi bir masalla başlar her şey çocuklarımız için. Annelerinin, babalarının, dedelerinin ya da ninelerinin dudaklarından dökülüverir onları yataklarından kucaklayıp başka diyarlara götüren, farklı kimliklerle tanıştıran masallarımız. Periler, cinler, uçan halılar, krallar, kraliçeler, prensler, prensesler, büyücüler, kahramanlar saklıdır masalların içinde. Bir bakarsınız uçan halıya binmiştir çocuğunuz, bir bakarsınız tahta oturmuş bir kral veya prensestir. Hayal dünyasını geliştirir onlar farkında olmasalar da.
Büyüdükçe masaldan uzaklaşırlar muhtemelen. (Gerçi ben hala ne zaman elime bir masal kitabı geçse, o masalı bilsem de yeniden okurum ve bundan büyük zevk alırım.) İlgi alanları öykülere, romanlara, şiirlere kayar. Ödevlerini bitirip ders kitaplarını kapadıklarında ilgilerini onları hem eğlendiren hem eğiten, eğitirken öğreten, öğretirken keyif veren kitaplara yönelteceklerdir. Okuyacaklardır.
Okumak boş zaman doldurmak için yapılacak bir eylem değildir. Başka dünyalara kucak açmak, okyanuslarda yüzmek, kırlarda özgürce koşmak, gidip göremediğin köyleri, kasabaları, şehirleri, ülkeleri görmektir. Bir olay hakkında başka insanların nasıl düşündüğünü, gelişen olaylar karşısında nasıl bir tavır takındığını, terk edilmeyi, sevilmeyi, ağlamayı, gülmeyi, fedakârlık etmeyi, karşılıksız vermeyi, yardım etmeyi, kavgayı, nefreti, savaşı, barışı, paylaşmayı, konuşmayı fark etmek, duygu akışkanlığının çeşitliliği ile tanışmaktır okumak. Trene binmemiş bir çocuğun vagonlardan birinde seyahat etmesi, deniz görmemiş başka bir çocuğun uçsuz bucaksız mavide kulaç atması, Ayşe Kızın inek sağması, Ali’nin pamuk toplamasıdır tarladan, satırlardan minik yüreklere yansıyan.
Çocuklarımız yarınlarımızın büyükleridir. Pek çok kulvarda atılacaklardır yaşama. İçlerinden bazılarının kalbine edebiyat ateşi düşecektir belki de. Yaşam boyu okuyup biriktirdikleri her ne varsa gün olup kalemlerinden dökülecektir kağıtlarına. Gerçeğin ta kendisi hayal dünyası ile perçinlenecektir kurguladıkları paragraflar boyunca. Şanslıdır yolu edebiyattan geçen çocuklar başka çocukların olmadığı kadar.
Önemlidir edebiyat çocukların zihinsel ve bedensel gelişimi için. Aynı zamanda ruh sağlıkları için de. Bulunulan ortamdan kısa bir süreliğine de olsa uzaklaşmak, öyküdeki veya romandaki karakterlerle bütünleşmek, değişik insanların arasında olmak olasılıkla kendilerini o kahramanların yerlerine koymaları başkalaştırır onları. Olaylar karşısında daha kıvrak düşünebilme, hayal güçlerini geliştirme, okuduğunu anlayabilme yeteneklerini geliştirir.
Güzel vakit geçirmelerini sağlayan, zevk veren bir eylemdir okuma ve yazma. Günlük tutarak başlarlar eğlenmeye önceleri. Sonra birbirlerine yazılan küçük notlar, sevda mektupları sıkışıverir kalem kutularının içine.
Canlılık katar ruhlarına, yaşam kalitesini arttırır, hayatı tanımalarına yardımcı olur edebiyat. Acılara dayanma gücü verir yazmaya davet ederek. Koparır alır günün karmaşasının içinden. Kendinden kılar.
Derdini nice kelimelerle anlatabileceğini, düzgün cümle kurabilmeyi, konuşup anlatabilmeyi, sözcük hazinesinin varsıllaşmasını her şeyden ötesi kendini ifade edebilme yeteneğini kazandırır edebiyat.
Şimdi yaz tatili. Okunacak çok kitap var. En yakın kitapevine gidip seçmek gerek tatil boyunca çocuklarımıza yarenlik edecek kitapları tabii onlarla birlikte. Unutmadan hatırlatayım. İş Bankası geçen sene olduğu gibi bu sene de karnesini götüren çocuklara kitap hediye ediyor. Rıfat Ilgaz’ın Halime Kaptan isimli kitabı sabırsızlanıyor İş Bankasında okuyucularını beklerken.
Öte yandan Dünya edebiyatında klasikleşmiş bazı çocuk kitaplarının hiç değilse birkaçının ismini söylemeden geçemeyeceğim. Charles Perrault’un Geçmiş Günlerin Masalları, La Fontaine’nin Fablleri, Fénelon’un Telemak’ı, Grimm Kardeşlerin Çocuk ve Âile Masalları, Andersen’in Çocuklara Masallar’ı, Collodi’nin Pinokyo’su, Robinson Cruose, Gulliver’in Gezileri, Jules Verne’nin Seksen Günde Devrialem’i Alis Hârikalar Diyârında.
Türk edebiyatında Ömer Seyfettin’in Kaşağı’sı, Falaka’sı, Perili Köşk’ü, Diyet’i, Pembe İncili Kaftan’ı, Gülten Dayıoğlu’nun Fadiş’i, Dört Kardeştiler’i, Aziz Nesin’in Ben de Çocuktum’u, Muzaffer İzgü’nün Güldüren Uçurtma’sı, Hasan Ali Toptaş’ın Ben Bir Gürgen Dalıyım’ı, Ali Püsküllüoğlu’nun Anadolu Efsanleri’ni, Ümit Kaftancıoğlu’nun Kankardeşim Dorutayı’nı, Sevim Ak’ın Penguenler Flüt Çalmaz’ı.
Elbette ismini burada sayamadığımız değerli ustalarımızın pek çok ölümsüz eseri var. Hadi anneler, hadi babalar tutun çocuklarınızın ellerinden, götürün en yakın kitabevine. Raflarda arayıp bulsunlar, araştırsınlar, çekip alsınlar gönüllerini ısıtan kitapları.
29.06.2011
Sibel UNUR ÖZDEMİR