KRAL ÖLDÜ | Fatma Erkul
Dünyanın bütün babalarını; ve hatta bütün ata babalarını, benim babam geçerdi… Babamdı, bir duvar kadar sert, bir yiğit kadar mert, bir diktatör kadar asi, bir aktör kadar kendini gizlemesini bilen, saklanan, bilinmez bir yolda giden, benim babamdı….
Dağ gibiydi, taş gibiydi, yıkılmaz bir duvar, yenilmez bir güreşçiydi… Dünyanın bütün dağlarını geçerdi, hatta Ağrı dağını, ve hatta Everesti…
Kraldı, kral gibi yaşadı… Dünyanın bütün krallarından fazla kraldı, o benim babamdı..
Kral öldü, krallar da ölürmüş, ama benim babam baharda öldü, ağaçlar çiçek açınca, demiştim, biliyordum; baharı bekliyordu nefesini de vermek için, çiçeklensin istiyordu bahçemiz, çağlalar olsun, erikler tomurcuklansın, çimenler büyüsün, bahar gelsin diye bekliyordu…
Krallar baharda ölür, ben biliyorum siz bilemezsiniz; çünkü sizin babanız bana benzemezdi, benimki bana benziyordu, baharı severdi, çok severdi; sizin babanız benim babamı geçemezdi krallık üstüne, bahardanlık üstüne…
Benim babam kraldı, baharda öldü…
Öldü benim
babam… Şimdi yok, artık dağın başındaki toprağın altında gözleri, oradan
bakıyor evimize, evine, oradan gözetliyor hepimizi. Sanki şimdi haykıracak;
sanki şimdi çıkıp gelecek, annemi dövecek, annem çığlıklarla acıtırken geleceğimizi,
o yumruklarıyla yıkacak geçmişi. Biz altı küçük yürek, kendimize saklanacağız
yine, içeriye; çok içeriye kaçacak gözlerimiz, korkudan büzüşecek kalplerimiz,
babam şimdi yeniden gelecek, hiç kapı çalmadan, öksürmeden, dimdik, duruşuyla
yıkacak merdivenleri. Her adımda uzaklaşacak, sanki babam hiç ölmeyecek…
Sanki babam
gelecek, gelişiyle hiç gitmeyecek…
Benim babam
çoktan öldü aslında, çok olmuştu öleli… Gözlerinden ilk damlalar akmaya
başladığında, yüreği pamuk kadar yumuşadığında, ‘benim güzel kızım’, demeye ilk
başladığında ölmüştü. Kendinden başkasına dönüştüğü ilk gün ölmüştü aslında, o
gün kral çökmüştü… İlk torun sevgisi yüreğine yerleştiğinde, her ayrılığın
arkasından ağlamasıyla vermişti son nefesini… Her gözyaşı biraz ‘son’ dur
aslında…
Sonun her
başlangıcı bir damladır, düşer yüreğine; bitiş başlar, tükenişinin önünü
kesemezsin… Benim babam duvarlarını yıktığında ölmüştü aslında. O da
biliyordu, çoktan ölmüştü, baharı bekliyordu, ağaçlar çiçek açsın, çağlalar
biraz olsun, gidecekti temelli…
Benim babam
öldü!… O ölürken ben gidiyordum, yola çıkmıştım; beni göndermedi ; ”
bekle, öleyim de öyle git’’ dedi… Beni çağırmıştı, işten izin alıp da
gitmiştim, ona gitmiştim, sanki bir şeyler söylemek istiyor gibiydi gözleri…
” Allah, ” de baba, dedim. Dedi mi demedi mi anlaşılmadı birşeyler söylemeye
çalıştı, gözleri üzerimdeydi, sevinmiştir belki geldiğime… Sevinmiştir belki
bahçemizdeki ağaçların çiçeklendiğine, çağlaların olgunlaştığına… Çok acı
çekmişti yatağa düşeli beri, hele de annem ona bakalı beri, sessiz bir hasta
göze dönüşmüştü bedeni, sadece gören, konuşmayan, söylemeyen…
Yakışıklı
adamdı benim babam… Ölürken de yakışıklıydı, gülümsüyordu sanki, dimdik
duruyordu, hiç ölmemiş gibi, ayağa kalkıverecek gibi, çocukluğumdaki babam
gibiydi, beyazlar giyinmişti, dik duruyordu, tek farkı yatıyordu, gözleri
kapalıydı…
O benim
babamdı, öldü….
Benim babam
öldü, kral öldü diyorum, duymuyor musunuz!… Artık yok, kara gözlü oğluna
seslenemeyecek, çok sevdiği paralarını sayamayacak, çünkü mezara onları da
gömemedi, elinde olsaydı gömerdi… Cenazesine okuttuğu, yardım ettiği onca
insan, dostları katıldı, neredeyse bütün herkes oradaydı… Bütün herkes
oradaydı, ben de oradaydım, ellerim titriyordu, çok titriyordu; tutsun
istemiştim, bir kez olsun tutsun istemiştim ellerimden. Tutmamıştı, tutamadan
gitti….
Kraldı benim
babam, iyiydi, mertti; sadece bizden ; altı küçük yürekten saklamıştı
gülümsemelerini, iyiliğini… Ne olurdu kral olmayaydı, ne olurdu, kralın
bahçıvanı olaydı, çiçekleri iyi sulasaydı, ne olurdu cenazesinde üç beş kişi
olaydı da ; sadece ailesi olaydı. O benim babamdı, başka babam mı vardı?…
Babamdı,
babacığım diyemediğim, göğsüne yaslanıp ağlayamadığımdı, arkama alıp güç
alamadığım, sevgimi gösteremediğimdi; ama o benim babam- dı…
Dağ gibiydi;
taş gibiydi, yıkılmaz bir duvardı, yıkıldı…
Yenilmez bir güreşçiydi; yenildi…
Bir kraldı, öldü….
Onu seviyordum…
O benim babamdı…
(2009 nisanında bir kral hayata gözlerini yumdu. O’ na ithaftır)