ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Kifayetsiz Muhterisler | İbrahim Uysal

10.07.2023
169
A+
A-
Kifayetsiz Muhterisler | İbrahim Uysal

Everybody Knows Herkes Biliyor Film Sinema Ashgar Farhadi İranlı Yönetmen İspanyol

Todos Lo Saben / Everybody Knows (Herkes Biliyor) Hiç bir sır sonsuza kadar gizli kalmaz.

Filmde: 17 yıl önce Arjantin’e taşınmış olan İspanyol Laura, kerdeşinin düğünü vesilesiyle çocuklarıyla birlikte köyünü ziyarete geliyor. Ne var ki; klasik bir İspanyol köy düğünü gecesi yaşanan beklenmedik bir olay Laura ve çevresindeki herkesin hayatını değiştiriyor. Zira çok uzun yıllardır herkesin bildiği ama kimsenin üzerine konuşmadığı bazı sırlar düğün gecesi Laura’nın kızının kaçırılmasıyla ortaya dökülüyor ve o günden sonra insanların aklında kalacak olay kaçırılma olayından ziyade bu olayın aile içinde yarattığı sarsıntılar oluyor.

Yönetmek mi İdare Etmek mi? 

Hemşerimiz Sinoplu DİYOJEN, (MÖ:412- MÖ:323),  günün ortasında elinde Fener ile “ADAM ARIYORUM” diyeli yıllar olmuş.

  Diyojen’den sonra insanoğlu, aramalarını sürdürmüş, ama istediğini bulamamış. Bu kez, kendisinin hükmedeceği yaratığı, yapmaya karar vermiş. Önce “Sibernetik,” ardından da bilgisayar ve robotlara kadar gelinmiştir.

Günümüz dünyası insanı, yapılan robotlara akıl ve zeka katmaya karar vermiş. Teşvikler ile insan zekasını da taklit ederek, “yapay zeka” denilen sistemi geliştirmişler.

Yapay zeka, sınırları zorlayıp damarlarımıza kadar girecek gibi görünüyor.  Bari iyi yaratıklar çıksa da bizi “ne idiğü belirsiz” şeylere teslim etmeseler!

Baksanıza, parası ve aklı bol zenginler ürettikleri yapay zekalı yaratıklardan kendileri bile korkmaya başlamışlar. Sınırlama getirilsin, diye çırpınıyorlar.

Bilim ve teknolojide hal böyleyken, Devlet yönetimlerinde hal nicedir?

Ellerin tarihini geçelim, kendi yakın tarihimize bakınca dönem dönem “bahar havası” yaşamışsa da ortalıkta bir kıtlık görüyoruz.

DEVLET olmasa da İktidarlar, toplum ve Milletlerin bir gerçeğidir.

    Devlet yönetimi, asker-sivil Bürokrasinin eseridir.

Bir devlet kurulurken, sahip olduğu muhteşem gücü zaman ile koruyamayıp, bilinen çöküş süreçleri yaşayabiliyor.

Halkın kendisinin seçerek yarattığı sorunlar olduğu gibi masum olduğu durumlarda var.

Kişisel olarak İnsanın iki boyutu vardır. Birisi kendileri ile ilgili kararları ve tercihleri olduğu, diğeri toplumsal rol ve ilişkileri gereği üstlendiği rol ve konulardır.

Kişinin tekil olarak yapacağı bir yanlış kendisini, ailesini ve yakın çevresini ilgilendirir ve bağlar.

Oysa, askerlik yaptığı kışlanın duvarına, göğsüne takılan armaya bakılırsa, askeri anlamda bile Türk Devlet geleneği ve tarihinin derinliğini, M.Ö.209’ları görecektir.

   Bu bir kasıt değil ise cehalettir ki bu da ancak eğitim ile olur.

Bin bir güçlükle kurulan Türkiye Cumhuriyeti tarihini bilmeden, kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü anlamadan, kimse geleceğe yön veremez.

Günümüzde, onca yaşanan tarihi süreçten sonra görünen odur ki bir şeylerin iyi gitmediği ortadadır. Hoş, bu dünyada herkesin bir görevi vardır, bilinir.

COVID-19 sonrası görüldü ki dünyanın geleceği çok karılık ve pek tekin değil.

Olay, DEVLETE ve DEVLET ADAMLIĞINA dayandığından, bizim ile ilgisi ise seçimlerimiz.

Sorunun ilk yanıtını Sinoplu hemşerimiz Diyojen’den vermişti, ama anlamayanlara da Tarihimizin bir dönemi Osmanlı’dan, “KAHT-I RİCAL”, Osmanlı’dan günümüze gelen bir deyim olup, 1700’lü yılların sonlarına doğru Devlet Yönetiminde yaşanan sürece denilmektedir.

   Sebebi, Kifayetsiz Muhterislerdir.

O yüzden “kaht-ı rical” sıkıntısı diye bir dönemi göremez ve okuyamazsınız, tarih kitaplarında.

“Kaht-ı Rical”, “Devlet Adamı kıtlığı” olarak anlaşılsa da Devleti bilenler bilir. Ülkede Adam kıtlığı olmaz. Hatta “Adam”dan bol bir şey yoktur, ama nitelikli Devlet Adamı olmak da bulmak da nedense hep sorundur.

   Devlette niteliği göz ardı etmek, çöküşün temelini atmak ile eş anlamlıdır.

O yüzden Devletler, Fatih Sultan Mehmet gibi 5 dil, felsefe ve matematiği, top yapabilecek kadar da fizik-kimyayı bilen; Atatürk gibi Dünyanın geleceğini okuyabilen Devlet adamları sayesinde yol alırlar.

Osmanlı’da 16 yıl 3 ay padişahlık yapan 3. Mustafa (1717 – 1774), Şehzadeliği boyunca dini bilgiler, edebiyat, tarih, coğrafya ve askerî bilimleri konusunda dönemin bilginlerinden ders alır ve  ‘’Cihangir’’ mahlasıyla da şiirler yazar.

     Bir Şiirlerinde, kaht-ı rical’den şöyle şikâyet eder:

“Yıkılıpdur bu cihân sanma ki bizde düzele/  Devlet-i çarh-ı denî verdi kamu mübtezele / Şimdi ebvâb-ı saâdetde gezer hep hezele / İşimiz kaldı hemân merhamet-i lem-yezele’”

GÜNÜMÜZ TÜKCESİ ile: “Düzeleceğini zannetmeyin, dünya yıkılıp gidiyor;/ Alçak felek devleti aşağılık adamlara teslim etti./ Mutluluk kapılarında şimdi bu aşağılık, adi adamlar dolaşıyor/ İşimiz artık Allah’ın merhametine kaldı.”

Sorun iktidar, muhalefet konusu ya da sorunu değildir.

Onlar bir gün giderler ey AHALİ, biz bize kalırız.

Osmanlı’da bile 3.Selim, 2.Abdülhamit ve sonrakiler hep nitelikli yönetici bulamama sorundan söz ederler.

Amerikalı tarihçi Bernard Lewis ‘’İslam’ın Siyasal Söylemi/The Political Language of Islam (Phoenix- İstanbul, 2007) adlı yapıtında:

“Türkiye’de yazarlar, düşünürler, üniversite profesörleri ve işadamları dünyadaki benzerleri düzeyinde yetenekli, iyi eğitilmiş, deneyim sahibi kişiler olmalarına karşın siyasal sistem, bu insanları son derece etkin bir biçimde iktidardan uzak tutacak şekilde tasarlanmıştır. Bunun doğal sonucu olarak da Türk demokrasisi engellenmiş durumdadır.

Başka hiçbir ülkede eğitimli seçkinlerin düzeyiyle, siyasal sınıfın düzeyi arasındaki fark, Türkiye ölçüsünde büyük değildir.

Onlarca yıldır Türkiye’nin önemli siyasal partileri bir tek kişi ya da kimi zaman işbirliği içindeki küçük bir grup tarafından yönetilmiştir.

Bu kişiler, kamu görevi için tek bir ölçütü kullanarak seçim yaparlar:

  “Kör bir itaat” …..

Yalnızca dalkavuk kabul edilir. Bağımsız düşünürlerden, ölümcül salgın virüsü taşıyorlarmış gibi kaçılır. Yalnızca statükoya bağlı bir avuç soğukkanlı tutucunun egemen olduğu siyasal sistem böylece kemikleşmiştir…” der.

Bu olanlar sizi rahatsız etmiyor, iktidar ve muhalefeti seçenler hallerinden memnun ise her halde bana da susmak düşer…

Bu arada en azından şimdilik kimsenin mala davarına bir zararı yok.

Çoğuna dar gelen, sadece bana bol geliyor.

 

 

ibrahim uysal
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.