Dolar 34,9529
Euro 36,7097
Altın 2.996,67
BİST 10.046,29
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 17 °C
Parçalı Bulutlu

Kendine Meczup Diyen Bir Delinin İzini Sürerken | Nesrin Maple

07.08.2022
600
A+
A-
Kendine Meczup Diyen Bir Delinin İzini Sürerken | Nesrin Maple

Bu mektuba geçen hafta internette dolaşırken rastladım. Beni sarstı hem de çok. Ayrıca 1965 Urfa doğumluyum. Babam şark hizmeti yaparken doğmuşum.

Benim doğduğum yıl, Elazığ Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi’nde tedavi gören bir Urfalı deli. (Gerçek adını araştırdım ancak bulamadım). 1984’te bu hastaneye çocukken giden bir kişiden, çocuk gözüyle izlenimlerini dinledim. Demir parmaklıklar arkasında çoğu çıplak dolaşıyorlardı ve sigara istiyorlardı, diye anlattı.

Bana bile çocuk olduğum halde ‘Abla, bir cigara verir misin’ diye sordular. Çok sarsıcı bir deneyimdi benim için diyerek sözünü noktaladı.

Gelelim kendini isimsiz, cisimsiz tanımlayan bu ademin mektubuna

“Ben dünya küresi, Türkiye karyesi ve Urfa Köyünden, El-Aziz (Elazığ ) Tımarhanesi (Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi) sakinlerinden;  İsmi önemsiz, cismi değersiz.

Çaresiz ve kimsesiz bir abdi acizin,
Ahir deminde misafiri Azrail’i beklerken,
Başhekimlik üzerinden Hâkimler Hakimi’nin
Dergahı Uluhiyetine son arzuhalimdir..

Ben gam (dertlilik) deryasında,
Fakirlik vatanında,
Horluk ve rezillik kaftanında
Padişah yapılmışım..!

Meyvelerden dağdağana,
Çalgılardan ney-kemana kapılmışım.
Benim yatağım akasya dikeninden,
Yorganım kirpi derisinden farksızdır.
Kalbim Ayizman’ın (Hitlerin işkenceci Nazi Komutanı) fırını,
Ve sahranın çöl fırtınasıdır..!

Ruhum aşık-ı Hüda Mahbubperesttir,
Lakin aklım kaderin cilvesi ve
talihin sillesiyle güreştir (gel-gittir)..!

Bana gelen derdü gamın kilosu beleştir.
Nerde bir güzel varsa bana karşı,
Keleştir (yüz vermez, cesaretlidir),
Bütün yiğitlerde bana hep ters ve terestir.

Aylar geçti,
Tek temizliğim,
Gözyaşıyla ve kara toprakla aldığım
Teyemmüm abdesttir..!
Yani, içtiğimiz kezzap suyu,
Mezemiz ise ateştir..!

Ol Resuli Zişan ve Sultanı Dücihan:
“Cenabı Allah’ın insanları dünya,
Dünyayı ise insanlar için yarattığını;
Ruhları vücut için,
Vücutları ise ruhlar için yarattığını;
Erkekleri kadınlar;
Kadınları erkekler için yarattığını;
Cenneti mü’min kullar,
Mü’min kulları da cennet için yarattığını;
Cehennemi inkârcılar ve münafıklar,
İnkârcıları ve münafıkları da
Cehennem için yarattığını”
Hadisleriyle  haber vermiştir..!

Peki acaba benim gibi meczup divaneleri
Ne maksatla halk etmiştir..?
Bilen babayiğit,
Meydana çıkıp söylesin..!

Allah sana iman verdi sen tuğyan edersin;
O in’am etti sen küfran (nankörlük) edersin;
O ikram etti sen inkar edersin;
O ihsan etti sen isyan edersin;
Bir de kalkıp bana deli divane diye
Bühtan edersin..!

Bu söylediklerimin hepsi
Ruhumun içinde cenk etmektedir..!
Eğer dilekçemin cevabı gelirse
Bu manevralar sona erecektir.

Şimdi adresimi arz ediyorum:
Kur’an’ı geldiği yere,
Yine Kur’an’ı getiren geri taşısın.
Madem ki ahkamı ve ahlakı kalmadı,
Kur’an’ın kağıdı ve yazısı neye yarasın..!
Ta ki Hz. Muhammed Mehdi (A.S) gelince
Yeniden okunup yaşansın..!

Ey zerrelerden kürelere,
Yerlerden göklere
Bütün alemlerin Rabbi..!

Ey cemadin, nebati, hayvani,
İnsani, ruhani ve nurani
Her şeyin ve herkesin yegane sahibi..!

Ey iman ve şuur ehli kalplerin
En yüce habibi..!

Ey dertli bedenlerin kederli gönüllerin,
ve yaralı yüreklerin tabibi..!

Ben biçare kulun ki;
Garipler garibi,
Hüzünlerin esiri,
Zulümlerin muzdaripi,
Öksüz, yetim ve
Sahipsiz bir tımarhane delisi..!

Ama kutsi muhabbet ve
Hasretinin divanesi!

Herkesi ve her şeyimi elimden aldın,
Ama sana sığındım,
Aşkına sarıldım,
Yegane Sen kaldın!
Yurdumdan yuvamdan,
Evimden barkımdan ayırdın,
Gurbete ve hasrete saldın,
Ama onları ararken Sana ulaştım,
Sevdana daldım..!
Böylece fani ve hayali
Görüntülerden kurtarıp
Hakiki tecelline mazhar kıldın..!

Yüceler yücesi Rabbim,
Efendim..!

Hakk’tan saparak ve haddimi aşarak,
Haşa senden,
Burak bineği,
Cebrail seyisi,
Sidretül Münteha menzili,
Cümle mahlûkatın en şereflisi,
Rahmanın en mükemmeli
Tecelli ve temsilcisi..!
Kainatın fahri ebedisi,
Ahir zaman Nebisi ve Mehdisi,
Levhi Mahfuzun (Kader projesinin)
Tercümanı ve tebliğcisi,
Efendiler efendisi
Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’in Mahbubiyetini mi istedim..!

Hanif Dinin üstadı ve nice Nebilerin atası
Hz. İbrahim’in haliliyetini,
Hz. Süleyman’ın saltanat ve servetini
Hz. Musa’nın Celadet ve cesaretini,
Hz. İsa’nın ruhaniyetini mi istedim..?

Hz. Ebu Bekir Sıddık’ın
Yüksek fazilet ve kurbiyyetini,
Hz. Ömerül Faruk’un
Dirayet ve teslimiyetini,
Hz. Osman’ı
Zinnureynin asalet ve sahavetini,
Hz. Aliyyül Murtaza’nın
İlim ve velayetini mi istedim..?

Senden mülkü hâkimiyet,
Şanü şöhret, malü servet mi talep ettim..?
Senden vücuduma sıhhat ve afiyet,
Aklıma ziya ve selamet,
Hayatıma huzur ve istikamet dilendimse,
Bunlar için de bin kere tevbe ettim..!

Çünkü Şeriatın iptal,
Tarikatın ihmal,
Hakikatin ihlal ve mü’minlerin iğfal edildiği
Bir zillet ve rezalet döneminde,
Bana akıl ve mükellefiyet verseydin,
Bu sadece benim mesuliyet ve
Mahzuniyetimi ziyadeleştirecekti..!

Sultanım Efendim:
Ben Senden sadece seni istedim;
Pahası elbet böyle yüksektir ve
Tüm sevdiklerimi ve sahiplendiklerimi
Uğruna feda etmektir..!

Rabbim,
Elbet vardır hikmeti ki
Bu kuluna,
Böyle zillet ve zahmet çektirirsin..!
Ben haşa itiraz değil,
Naz ederim ama
Umarım Sen niyaz kabul edersin..!

Aile efradımı,
Aklı izanımı alıp beni hicrana saldın..!

Ama yine de şükür;
Ya akıllı kalıp
Ama hain ve hilekâr olaydım..!

Ya varlıklı kalıp

Ama zalim ve sahtekâr olaydım…

Ya âlim ve saygın kalıp

Ama gafil ve riyakâr olaydım…

Ya arkalı etraflı kalıp

Ama azgın ve zulümkar olaydım…

Ya sağlıklı sefalı kalıp

Ama sapıtmış,
Ahlaksız ve vicdansız olaydım!..

Derdü bela ki
Sabredenlerin vesile-i miracıdır.
Müminler kalbimin tacı,
Mücrimler rahmetin muhtacı,
Münkirler hikmetin icabı,
Sadık ve aşık ehli cehd adaletin ilacıdır..!
Velakin bu münafık
Hain ve zalimler ise çıban başıdır,
Akrep gibi sancıdır;
Şerefli insana,
Helali dışında bütün kadınlar
Kızlar ana-bacıdır..!

Ey Rabbim,
Efendim..!

Malum-u aliniz ve zaten yüce takdirinizdir ki;
Ne özenli-bezekli elbiselerle
Gezdiğim bayramlarım oldu..!
Ne onurlu ve huzurlu

Seyahatlerim ve seyranlarım oldu..!
Ne etrafımda hizmet ve rağbet gösteren
Dostlarım ve hayranlarım oldu..!

Lezzet ne imiş,
izzet ne imiş ve fazilet ne imiş tatmadım;
Ama şikâyet şekavettir;
Bütün bu fani ve fena nimetlerin
Asıl sahibi olan
Padişahlar Padişahını buldum..!

Beni yoktan var ettin,
İman ve hidayet buyurup
Varlığından haberdar ettin,
Ama aklımı alıp kulunu bi-karar ettin,
Sana sonsuz şükürler olsun..!

Şimdi son dileğim beni yanına al ve
Bir daha huzurundan ve
Sonsuz nurundan ayırma,
Ne olursun..!

Umarım
Bu dilekçeyi yazdım diye
Bana darılmazsın;
Çünkü ;
Zaten Zatından gayrıya
Yalvarıp yakarmanın
ŞİRK olduğunu buyurdun..!

Bu mektubu okuduğumda aklıma Tapduk Emre’nin Sohbeti ve Beyazıd’ı Bestami Hikâyesi geldi.

Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri ilâç yaparken rastladığı bir hekime:

“–Ey hekim! Sende benim hastalığıma da ilâç var mı?” dedi.

Hekim:

“–Hastalığın nedir?” diye sorunca Bâyezîd Hazretleri:

“–Günah hastalığı…” cevabını verdi. Hekim ellerini iki yana açarak:

“–Ben günah hastalığının ilâcını bilmem.” dedi.

O esnâda orada bulunmakta olan meczûb bir genç söze karışıp:

“–Baba, senin hastalığının ilâcını ben biliyorum.” dedi. Bâyezîd Hazretleri de sevinçle:

“–Söyle ey delikanlı!” dedi.

Halkın meczûb gördüğü, ancak hakîkatteârif biri olan genç, günah hastalığının ilâcını şöyle târif etti:

“–On dirhem tövbe kökü ile on dirhem istiğfar yaprağı al! Bunları kalp havanına koy! Tevhîd tokmağı ile döv! İnsaf eleğinden geçir! Gözyaşlarıyla yoğur! Aşk ve nedâmet fırınında pişir! Böylece oluşacak olan macundan her gün beş kaşık al; hastalığından eser kalmaz!..”

Bunları dinleyen Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri, içini çekti ve:

“–Senin gibi ârifleremecnûn diyerek kendilerini akıllı sananlara eyvahlar olsun!..” dedi.

Bazen bir akıl hastanesi olur veliler diyarı, bazen veliler diyarı olur akıl hastanesi.

‘Bir deli bir akıllıya çok şey öğretir ama bir akıllı bir deliye hiçbirşey öğretemez’ demiş ,  A. N. Whitehead.

 

https://www.youtube.com/watch?v=1vJUGG9_KOo&ab_channel=mehmetdemirel

 

Kaynakça

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1912769

Bâyezîd-i Bistâmî (rahmetullâhi aleyh) -2-

https://www.islamveihsan.com/gunah-hastaliginin-recetesi.html

https://hi-in.facebook.com/UrfaEskiFotograflari/photos/1900’lu-y%C4%B1llar-urfa-tel-futur/459460870846538/

 

 

 

 

 

 

 

Nesrin Maple
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.