Kaybedenler Bulvarı | Gökhan Barış Pekşen
Tanrı ve zaman yanlış hatmedilmiş
kiliselerin çanları sağır..
Minareler kısa..
Bu eski bir çağ Janya
ne ellerin var bana yakın nede sesin
unutulmuş bir ülke burası
Tanrısı belirsiz bir dram gibi yokluğun..
Ağzı kapatılmış zamana karşı neyi haykırabilirsin diye haykırdı Janya
sustum..
Niye sustuğumu Tanrı bile bilmiyordu
ben kimim ki?
Sahte bir peygamber olarak tanıtmadım kendimi kimseye
kimse bana dua etmesin diye
işlediğim günahların keşke farkına varabilseydin Janya..
Ne nükleer sevdalar
ne de sahte peygamberler
benim yüzüm sana en tanıdık yüz değilmi Janya?
Yüzümün değdiği bütün aynalar
bilindik bütün şehirlerin odalarına tohumlarımı atıyordu..
Bu sesler karanlık bir ışığın aydınlığa kusması kadar ciddiydi,
bu inlemeler doğmamışların diriliş sesleri..
Dinle;
ve sor..
Hayatın masalı hangi bağımlılıkta satıyor kimliğini Janya!
10 gramlık bir ayin sonrası
damarda durmayan kanın yüzüme sıçramasını izler miydin?
Oysa çirkin olan her şeye uzaktan bakmak için eğitildim ben Janya!
Ben tamamen sessizliğimi hastalık olarak yaşadım ve kimseye muhtaç olmamak için insanlığımı yok ettim..
Şimdi konuşmamak için gündelik şeylerle öldürüyorum ruhumu –
Anlamadığım bir şey,
kalbim delik dediğimde insanların beni öldürmesini istediğimi anlamamaları..
Evet,
kalbimi tecavüz ederken deldiler –
Ben Pazar sabahlarını bununla hatırlıyorum..
Benim adım hiç olmadı ki,
kendimi ölümsüz olarak görüyorum..
Tüm faust’ların boşaltılmış yüzüyüm ben
bunu anlaman için orospu bir kırmızının ana rahmine batırılmış dogmuşluğumla bana yüzünü göster Janya..
Kavgam seninle,
bu hayatla değil
kustuğum sensin –
ama yinede üzerine bir kaç kadeh Rom daha..
Dün bir kitap bitirdim Janya
o beni anlamadı –
İşte sevdiğimiz her şey böyle devam ediyor..
Ben göğsümümdeki ve yüzümüzdeki benlerin masalını,
kör olduğumda yazacağım..
Gördükçe uzun uzun hayali sanıyor insan,
odasındaki katlı mezarlığı..
Benim adım hiç olmadı ki,
kendimi ölümsüz olarak görüyorum..
Zehrin damarlarımda gezen kanamalı bir dalavera
bedenimin kirlendiği o geceden sonra
bedelini ödedim,
büyüdüm
ve yüzümü kestim,
yeni bir kimlik
yeni bir suret..
Acil bir kalp nakli gibi şokladılar kadavraya dönen ruhumu
ahh bu yeni bir nefes..
Gözlerimi açtığım bu krallık benim hakkım,
hasat zamanı geldi Janya,
dirilttiklerimi bir düşle şimdi..
Beyaz ten,
göğsümdeki ben diye şiir yazacakken,
titreme geldi..
Bu kadar her şeyi çabuk hissedersem diye kızdım kendime, yüzümü Tanrı’ya dönüp kapının kenarına sürtündüm,
kanattım sırtımı –
ellerim uzanmıyor tek başına çünkü..
Fark etsem de kanamasını hissedemiyorum –
ne ara dopamin hormonunu satılığa çıkardım,
bilemiyorum.
Paglia’dan sonra kimseyle sevişeceğimi sanmıyorum Janya..
Benim adım hiç olmadı ki,
kendimi ölümsüz olarak görüyorum..
Dikişlerimi aldıralı tam dört ay oldu
ve halen aynı barda
aynı masada yudumluyorum bacakları aralık ve kustuğum küstahlığı..
Evet Janya,
piçler sadece kendi aşklarına saygı duyuyor..
Annem artık özgür
ve onun parmakları hala okşarken saçlarımı
çok ağladım,
çok sustum
insan kalan yanımla..
Evet Janya,
tamamlandıkça eksik kalan fotoğraflar biriktirdim..
Tutunmama izin ver
o utanç yüzünü hangi cebinde saklıyorsun bu gece?
Her aşk bir orospu doğururmuş
ve midem kaldırmıyor bütün bildiklerimi..
Tanrı’ya aşık olmamak için dua ettiğim 17 yaşımda Karen Armstrong okumaya başladım..
İsteyerek tecavüz ettiler diye düşlerime
şiirlerime,
ben bileklerimi ve sol göğsümü kestim..
Ve karanlık bir zamanda beni terk Janya,
senin ayaklarının altında dünya yarasının olduğu gibi,benim ayaklarımın altında ağıt cehennemi defalarca yaralanmıştır..
”Daha fenası; Kendini öldürür Janya..
– Kulaklarımda ki bu sesler Tanrı’nın, İsa’nın, Muhammed’in seneler önce belki bir melek korosunun artık çoğunlukla yalnız olduğum için, onları tuhaf bir biçimde özlüyor oluyor biçimidir belkide..
– Gökhan Barış Pekşen
– Kaybedenler Bulvarı
– Photography/ Laure Rabbit
– 12092020