KAÇAK | Mehtap Emre
HAYATın bulaşığı sinmiş üstüme
gözüm,
kulağım,
ağzım,
elim,
ayağım
leke içinde
bünyeye dokunmayan hangi su
hangi madde temizler ki
başkasının kaderini yanlışlıkla yaşıyorum sanki
öyle acemi,
öyle kırık dökük,
eksik,
öyle sığ
İçsel sızılara iyi gelmiyor bu mevsim
Sandıklar küflü /bozuk tohumlar
sözler , bakışlar, vaâtler ham
bağlılıklar mı bağımlılıklar mı
kaçmak kendinden mi
kendine mi
pencereler kapılar gitmemeye sürgülü
gelmelere örtük
duvarlar çatlak,
odalar yaban,
damlar yıkıntı
bacalardan süzülen dumanlı ince ahh’lar
“kol kırılır yen içinde…”
Evler hep içine ağlar
Sokaklar evham çıkmazı
kör dövüşü,
öfke patlaması,
kapkaç hayatlar
bulvarlar,
caddeler,
avmler tekinsiz izdiham
süslü ambalajlar, çukulata kâlpler
ölümüne büyüyen güller,
karanfiller,
krizantemler
kartvizitler,
jelatinler
mutlu mu dersin rafya kâğıtları, kurdeleler
sülükler iyi geliyormuş ilişkilere
kanlı irinleri emiyorlarmış
beslemek için beton arası soslu HAYATı
yarasa asılı avlulara alt geçitler varmış
her yer ihanete kesmişken
hangi ahşabın Güvercin dokusu olur sığınak
Uykular haram
Ve mevsim kıştır
bıçkın rüzgârlar suratları sustalıyla dağıtır
ortalık ayaza kesmiştir melânkoliktir ağaçlar
sokak köpeği çaresizliği zehirli akşamlar
öyledir ama yine de gitme kal
sürsün bu çirkin karnaval
diyemedim
dilsiz dualar ezberledim de
şeytanlar uydurdum içimde
taşladım onları döne döne
yüzüm yok artık gördüğün yanılsamadır
boşluk diye bir kalabalık
oraya gömdüm kendimi
ölenlerden andaç karahaber ezmesi yaptım
üzüm üzüm çiğnedim olgunlaşmış acılarımı
doldurdum içtim,
b
o
ş
a
l
d
ı ,
doldurdum içtim
Kara tülbentten süzdüm gözyaşlarımı
Soruyorum sık sık niçin bu ayrılıklar
yokluklar,yoksunluklar
sahtekâr sırıtmalar, tepeden bakmalar
görmezden gelmeler
herkesin herkese mavi boncuğu
“seni seviyorum”lar;”iyi ki varsın”lar
“güzel insan koleksiyonları…”
ve başrolde yalnızlıklar
AŞK, doğanın masalına gönüllü kanmaktır “
demiş miydim
haymatlos sevdâ maskeli balolarda
-doğa bile sırt çevirmiş hanidir yalanına-
“gözyaşı döküyorum her gidenin ardından
ağlar mıyım bana da çekip gitsem kendimden”dediydim
bunu anımsıyorum
Ustura ağızlı biri
sözleriyle kefen biçiyor
sevmesi sövmek gibi
taşın kalbinden anlıyor ama(!)
Sorulardan yanıtsız içlenmeler dikiyorum
ben de
karanlık camlarınızdan kirli sular süzülüyor
öyle kerbelâyım ki
onlarla gideriyorum kuraklığımı
iç aynamdan beni dikizliyor pişmanlıklar
paradoks doğuruyor durmadan HAYAT
ve palindrom oluyor İNSANA kendisi
aynı anlamsızlığı sürürken,
sürdürürken ışıklı yalanlarda
Nerden baksan KAÇAK