Julide’nin Bahçesi | Aylin Özgür
“Elinde universite diplomasıyla gül bahçesinde ne yapıyor bizim kız?” dedi kendi kendine babaannesi.
Julide ise güllerini özlemişti.
Nereden nereye muhasebesini yapıyordu içten içe, kaç zaman kaldı bahçede bilinmez ama tüm yaşamı film şeridi gibi geçiyordu gözlerinin önünden, gülse mi ağlasa mı bilmiyordu….Nasıl başlamıştı her şey?
……………………………..
Julide köyün en güzel ve sessiz kızlarındandı.
Asla kimseye kafa tutmaz, tartışmazdı.
Okul yıllarında Öğretmenler onun başarısından bahseder dururdu. Eğitime devam etmesi için onu motive ederlerdi.
Okulda tüm öğrencilere onu örnek gösterirlerdi.
Sadece babası onunla gurur duymazdı.
Soğuk ve taş kalpli babası, ona sanki yokmuş gibi davranır sürekli onu hor görürdü.
Babasının neden onu sevmediğini bir türlü çözemiyordu Julide, yaş aldıkça kafasında bu konuya dair soruları da artıyordu.
Babası ise kızgındı ona, çünkü erkek çocuk beklerken güzeller güzeli melek gibi Julide dünyaya gelmişti.
Onu görenler, güzelliğinden dem vururdu ama kaderi güzel değildi, her gün babası ona eziyet ederdi.
Yolunda gitmeyen işlerin suçlusu Julide, ayağına taş değse yine kızı suçluydu
Ona göre Julide uğursuzdu.
Babası evlense de gitse diye bakıyordu.
Diğer yandan Julide onu istemeye gelecekler diye korkuyordu.
Evlenmek istemiyordu okumak istiyordu.
Tek hayali vardı o da doktor olmaktı.
Bir gün korktuğu başına geldi, komşu köylerden zengin birileri istemeye geldi onu.
Julide bir şeyler diyecek oldu
konuşturtmadılar. Babası git kahve yap orada dikilme öyle deyip, misafirlerine dönerek. “Kızımızı çok isteyen oldu, vermedik”, deyip konuyu belli ki başlık parasına getirecekti
İstemeye gelenler, zengin olsalar da tahsil ve eğitime pek önem veren kişiler değillerdi.
Jülide daha 17 yaşında bile değildi, içini korku kapladı kahveyi yaparken
Babasının tüm eziyetlerine katlanmıştı tek bir hayali vardı okumak. Sanki hayaline veda eder gibi, kederlendi kahveleri pişirirken.
Sanki kahve kabarıp taşmıyordu. İçi içine sığımıyordu, ağlamak istiyordu, ruhunda fırtınalar kopuyordu.
Kahveleri ikram eden Jülide, çarçabuk mutfağa döndü tüm kalbi ve ruhuyla dua ediyordu.
Bir ara ona seslendiler, çekine çekine gitti yanlarına.
Sadece laf olsun diye usul gereği düşüncesini sordular.
Bir şey demedi, dese sanki dinleyen olacaktı.
Eşi olacak kişi askere gitmesi gerekecekti.
O sürede Julide onun babaannesi ve dedesinde kalıp onlara yardım edecekti
Her şey planlanmış geriye tek evlilik tarihini almak kalmıştı.
Nikah için yaşını büyütmeleri gerekti bu yüzden her bir işlem için hemen başvuru yapmaları lazımdı.
Julide içi buruk, istemeye istemeye kocaya veriliyordu.
Babasını değil ama ailesini özleyecekti.
Çok dil döktü dinletemedi.
Başlık parasını alan babası, topladı tası tarağı deniz gören bir şehre yerleşti.
Julidenin düğününde akıl almayacak olaylar oldu. Belki de Julidenin duaları yeni kabul oluyordu
Düğünü birden polisler bastı, damat asker kaçağı diye.
Düğün günü, davul seslerinden bunalan Julide polisleri görünce içten içe sevinmişti.
Gürültüyü şikayet edenler var diye düşündü Julide ama değildi, daha bir kaç saat önce nikahları kıyılan Julidenin eşini götürdüler. Düğün de dağıldı böylece. Hiç kimse bir açıklama yapma gereği duymadı sadece giderken misafirlerin acıma dolu bakışlarına mağruz kaldı Julide.
Ailesinin onu gel seni bize götürelim demelerini beklemedi ama kalbinde öyle bir umut vardı.
Hani olur ya, kıyamazlardı belki, diye….
Damadın babaannesi ve dedesi onu alıp evlerine götürdü.
– Hadi kızım, artık bize emanetsin, sen, diyerekten.
Onlara hizmet ederim diye düşündü Julide birden içini tuhaf bir huzur kapladı.
Evlerine gidince, çok yorgun olduğunu söyleyip hemen uyumaya gitti.
Zaten eve karanlıkta geldiği için nereye geldiğini bilmiyordu.
Sabah erkenden kalktı, evin etrafına bakındı
Çok güzeldi, her yer çiçek ve meyve ağaçları ile doluydu
Gül kokusu geldi burnuna, ayrı bir bahçe sadece çeşitli güller ile doluydu.
Her biri farklı renk ve koku ile adeta ona hoş geldin diyorlardı. Gül bahçesini çok sevdi Julide, oradan hiç gidesi gelmedi.
Sanki o an sadece o bahçe ve güller vardı orada.
Ne tuhaf bir huzur ve mutluluktu bu….
Babaanne hep erken kalktığında o sabah bahçede Julideyi gördü, onu gözlemleyip eskilere gitti birden. Anılar onu ansızın yakalamıştı.
Evlendiği ilk gün o da bahçeye hayran kalmıştı. Julideye çok benzetti kendini tek farkla o eşine aşık olmuştu öyle evlenmişti.
Ama Julide, aşkın ne olduğunu bilmiyordu daha.
Babaanne, insan halinden anlayan vicdanlı bir insandı, eline bir hırka alıp bahçeye indi.
Julide kızım Günaydın, erkencisin, lütfen bu hırkayı giy, sabah serini çarpar insanı, dedi.
Julide onu beklemiyordu bahçede, biraz ürktü teşekkür etti ve giyidi hırkayı.
Babaanne ona bahçe hakkında kısa kısa bilgiler verdi. Julide de ona sorular sordu güller hakkında.
Daha sonra konu evliliğe geldi.
Babaanne birden çok üzüldü Julideye.
Onu daha yakından tanımak istiyordu, ona nereden geldin, nereye gidiyorsun, neler gördün, gibi alışagelmişin dışında bir soru sordu Julideye.
-Hayalin ne? dedi birden, Julide bu soruya hazırlıksız yakalandı, kimse ona bırak hayalini sormak nasılsın diye bile soran olmamıştı bugüne kadar.
-Şey efendim, şaşkınlığımı bağışlayın bugüne kadar kimse sormadı bunu bana, dedi birden
Cesaretini toplayarak,
-Hayalim doktor olmak, dedi. Babaanne ona baktı. Sakın bir sesle,
-Hayalin çok güzel sakın vazgeçme, dedi birden. Julide şaşkın,
-Ama nasıl, evlendim ben, izin verirler mi, verirmisiniz? Diye sordu birden
Babaanne, ona destek vereceğini hem zaten eşi askerde olacağından kimsenin onun okumasına itiraz edeceğini sanmıyordu
Sadece prosedürleri öğrenmeleri gerekti
Onun içinde Dedeye görev vereceklerdi.
En yakın liseye, dışarıdan bitirme sınavlarını soracaktı Julide için.
Julide çok sevdi evlendiği eşinin babaanne ve dedesini.
Ona iyi davranıyorlar, ilgilerini belli ediyor ve asla üzmüyorlardı
Julide de aynı şekilde onlara her şey için yardım ediyordu.
Yeri gelir onlara gidecekleri yere kadar eşlik ederdi, hiç gocunmadan ev işlerini yapardı, kendini de ayrıca bir işe yaramış olmak, iyi hissettirirdi.
Lise sınavlarına da hazırlanıyordu, günde belli bir zaman ders için ayırması gerektiği hep hatırlatıldı.
Arada kayınvalidesi geldi onu görmeye, bir kaç kez onu onlara gelmesi için Julideyi davet etti ama o çok meşgul olduğunu, müsait olduğunda geleceğini belirtirdi.
Isınamamıştı kayınvalidesine.
Arada eşi hakkında konuşurlardı, onu hiç tanımadığı için, hakkında bir şeyler öğrenmek sorularına cevap oluyordu.
Eşi askerden bir kaç kez telefon açmıştı kısa kısa konuşmuşlardı Julide ile, okul ile ilgili eşine bir şey demememişti, babaanne öyle tembihlemişti.
Eşinin belli bir sebep yüzünden izne gelmesi yasaktı. Julide asla bunu sormadı, sorgulamadı. Her şeyi olduğu gibi kabullenme olgunluğuna ulaşmıştı.
Kimse eşini görmeye de gitmiyordu oldukça uzak yerde askerlik yapıyordu.
Nerede Bolu, nerede Mersin.
Julide eşinin yokluğunda, liseyi derece ile bitirmişti. Babaanne ve dede onunla gurur duyorlardı.
Üniversite sınavına girmesi için onu teşfik ettiler. Eşi gelince alacaktı sınav sonuçlarını asıl sonrası nasıl olacak diye düşünüyordu Julide durmadan
Bir gün bir mektup aldı.
Hayatının dönüm noktası oldu bu mektup.
Eşi askerlik yaptığı yerde birisiyle tanışıp evlenmişti hatta çocukları bile olmuştu.
Feride bir kaç saatlik şok geçirdi.
Çünkü mektubun içinde boşanma dilekçesi de vardı.
Babaanneyi ve dedeyi karşısına alıp onlarla konuşup karar vermesi gerekiyordu onların fikirlerini almak istiyordu.
Onların cevapları ise:
-kızım biz seni torunumuz gibi gördük, kimsenin göstermediği yakınlığı gösterdin sen gönlünü açtın, bize güvendin biz de sana güvendik sevdik.
Yeri geldi sen bizden bir şeyler öğrendin yeri geldi biz senden.
Bizim tek gelinimiz sensin, senden tek isteğimiz boşan ama tazminat iste, senin hakkın ayrıca o parayla eğitimini karşılarsın.
Senden bir isteğimiz daha var. Lütfen bizimle kalmaya devam et.
Üniversite buraya yakın bir yeri seç önce. Sonrasına bakarız hep birlikte, dediler.
Julide böyle bir cevap beklemiyordu onlardan.
Dediklerini kabul etti. Ailesinin yanına dönse yine onu evlendirmeye kalacakları, biliyordu. Onlarla hiç görüşmedi ne onlar onu aradı ne de o onları.
Hiç telefonla da konuşmadı.
Huzurlu ve mutluydu.
Gül bahçesinde her gün zaman geçirirdi Julide, bahçeye öyle güzel bakmıştı ki, gören herkes hayran kalırdı bahçeye. Güllere isim takmıştı onlarla yeri gelir sohbet eder, yeri gelir neden yaprak döktün sen bakayım, diye sorguya çekiyordu.
Julide sınav sonuçlarını bekliyordu, ya başaramadıysa diye endişesi gün geçtikçe artıyordu. Önce haberlerde duydu sonuçları
Sonra postacı getirdi beklediği haberi. Çok yüksek bir puan almıştı. Sayısal sıralamasında tüm Türkiyede ilk yüze girmişti.
Tıp okuması için önünde bir engel kalmamıştı.
Sırada üniversite seçmesi vardı
Bulunduğu şehirde Tıp üniversitesi vardı.
Dedesi ve Babaannesi ona okulu ara diye teşfik edip durdular, dayanamayıp okulu arayıp bilgi aldı
Şansı oldukça yüksekti.
Okulun başlamasına kısa süre kala, boşanma davası sonuçlanmış Julideye oldukça güzel bir tazminat kalmıştı.
Okulu için yeterliydi bu miktar.
Okula gidip kayıt işlemlerini yaptırdı hemen
Gereken bilgileri öğrendi.
Okul serüveni böylece başlamış oldu….
Günler günleri kovaladı, aylar ayları, yıllar yılları kovaladı, yeri geldi kayıpları oldu, yeri geldi kazançları da oldu….
……………………………………
Tıp fakultesini derece ile bitirdi Julide Doktor oldu sonunda…..
Aynı okulda okuyan, okul arkadaşıyla mecbur hizmetlerini yaparken ona bir teklifte bulundu, birlikte klinik açma teklifi….
(Devamı gelecek)
Saygılarımla Aylin Özgür
Not: Daha önce başka bir yerde yayınlanmadı
6 Şub 2022 Pzr 12:37 tarihinde Hatice Elveren Peköz- <haticepekoz@hotmail.com> şunu yazdı:
Çok teşekkür ederim canım.
Kaydediyorum.
Her şey gönlünce olsun..
….