ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

İnsanı Yaşat Ki Devlet Yaşasın! | İbrahim Uysal

09.10.2022
256
A+
A-
İnsanı Yaşat Ki Devlet Yaşasın! | İbrahim Uysal

“İnsanlar mutluluk ve huzur içinde yaşarsa devlet de var olur. “Bu sözler, Şeyh Edebali’nin Osman Gazi’ye verdiği bir öğüdü.

“Unutmayın ki halkın bilgisizliği, kabalığı sarhoşluğu, hastalıkları, yoksulluğu, bunların hepsi sizin ayıbınız, sizin suçunuzdur.”  (Beyaz Zambaklar Ülkesinde / Grigory Petrov)

İnsanız, canımız sıkılır, bir sorunumuz olur vs, vs üzülürüz, doğamız gereği. Bu kez üzüntüm bu değil. Bas bas bağırıyorum, hala “güneydeyim” ve Ankara’da kaloriferler yanarken, güneyde soğuk iklimlendirme çalıştırıyorum.

Anlayacağınız, canımı sıkmam gereken kişisel bir durum yok.

Ama CANIM SIKKIN!..

ÜZGÜNÜM!…

KIZGINIM!..

DEB DUALIYIM!..

Kimlere mi?

Başta sorumlulara;

Sonra da sorumluları seçen ve hala orada tutan SİZLERE!..

Yahu, ağzımız açıldığı zaman asaletten, bilgiden, görgüden, terbiyeden söz eder, sayar gideriz.

Peki, bu ne işe yarar?

Bu Ülkede, “İNSANI YAŞAT Kİ DEVLET YAŞASIN” sözünü duymayanın kalmadığını sanmıyorum. Bilmeyen, çok olduğunu düşünüyorum.

Türk boylarının Orta Asya bozkırlarından, göç nedenlerini, özellikle polemik yapacakların kaynaklarından alarak yapacağım.

Sabah Gazetesinin 27 Nisan 2021 günlü yazısı başlığı; “Türklerin Orta Asya’dan göç etme nedenleri nelerdir?”.

Makalede birçok nedeni yazıyor ama en önemlisi, yazı ile ilgili olan kısmını alıntılıyorum.

“Siyasi nedenler: Türklerin her zaman başka topraklar ele geçirme, geniş coğrafyalara yayılma düşünceleri olmuştur. Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya göçünün en önemli nedenlerinden biri de özellikle Çinliler, Kitanlar ve Moğollar tarafından Türk boylarına yapılan baskılardır. Özgürlüklerine çok düşkün olan Türkler tüm bu nedenlerin sonucunda başka coğrafyalara göç etmiş ve uygarlıklarını diğer coğrafyalarda güçlendirip büyütmeye çalışmışlardır.” denilmektedir.

Burada her ne kadar sadece Çinliler, Kitanlar (Hitaylar, Hıtaylar, Kitanlar 4. yüzyıldan itibaren modern Moğolistan, Kuzeydoğu Çin ve Rusya’nın Uzak Doğu bölgelerine yerleşen ve bu bölgede Moğol göçebe halkının bir kısmı) ve Moğollar denilse de; Müslüman Arap Akıncıların, Perslerin saldırılarını göz ardı edemeyiz.

O yüzden, Büyük Selçuklu ve Anadolu Selçuklularının yaşadıklarını bilen Bilge insan Şeyh Edebali, Osmanlı Beyliğinin kurucusu (bu arada kendini “Osmanlının torunu sayanlara anımsatayım, Osmanlı Beyliğinden önce ilk aşamada Anadolu’da 10, daha sonra Osmanlı ile birlikte aynı dönemde, 22 Beylik kurulmuştur. Dedelerini orada arasalar daha doğru olur).

Evet, Osman Bey’e, en önemli öğüdü; “İnsanı Yaşat ki Devlet Yaşasın!..”

Hem böyle bir öğüdün torunuyum diyeceksiniz, hem de insanı yok sayacaksınız, böyle bir öğüt ile kurulmuş bir devletin, milletinin unsurlarından olacaksınız, hem de insanı yok sayıp, “adamını yoksa madamını” koruyup, kollayacaksınız.

“Devlet,”değerli ve önemlidir.

Öğrenciliğimde, bir ispiyoncu/muhbirin yalanı ile bir hafta masun masum, (bugün yerinde yeller esen) Güllükteki Antalya Kapalı Ceza Evinde üç gün tutuklanıp, sonra da bir şey yokmuş gibi salıverilmemden sonra Dosyama koydukları “sağ görüşlü öğrencileri darp” suçlamasını bir ömür boyu boynumda bir yafta olarak taşıtmalarına; Beytepe(Hacettepe) sırtlarında, Sadettin Yüzbaşının keyfi yerine gelsin diye yemekhaneye giderken, yediğim dipçik ile dört dikişi kaşımda taşımama; Yedek Subay olarak gittiğim Gaziemirden sonra kura çektiğim Ankara Mamak’a sığdırmayıp, Ağrı’ya sürmelerine; Bürokraside, “bir yanlışın olursa, tırnaklarını sökeriz” uyarılarına rağmen, BEN DEVLETİMİ ÇOK SEVERİM.

Çünkü bana bunları yapan devlet değil, devletin bir iki çapulcusudur. Yıllar sonra yaptıklarını bildikleri için yüzüme bakamayanlardır.

Güzelim Ankara’mda, “bir eğlence mekanında, şarkıda isteyip, şarkıyı bilmediğini söyleyen müzisyeni öldürdü” haberinde, (Gidilen yer, eğlence yeri). gidenler, eğlenmeye giden kişiler. Buraya kadar her şey olağan… Olağan olmayan ise yapılan istek şarkısını, sanatçı Onur Şener’in bilmediğini söylemesi ile başlıyor.

Masada Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş müfettişi İlker K. (35), aynı kurumda meslektaşı Ali G. (36), TAİ’de elektrik mühendisi Semih S. (36) ve kadın arkadaşları J.E. (36) ile G.G. (36) var.

Sanatçı Haluk Levent, sosyal medya hesabında, “katil zanlılarının”, “Onur’un yüzünü bardaklarla parçaladıklarını” paylaşıyordu.

Konuyu dağıtmadan gelelim asıl meseleye.

Burada haftanın yorgunluğunu çıkarmak için bir az müzik dinleyip, biraz alkol alıp arkadaşları ile sohbet etmek… Olayın olduğu semtte bulunan eğlence mekânı, Ankara’nın seçkin yerlerinden bir yer.

Peki ONUR ŞENER, kimdir?

1977 Ankara doğumludur. Öğretmen bir Annenin oğlu olarak, Ankara TED Koleji’nden 1995 yılında mezun olur ve yaşamına profesyonel müzisyen olarak devam eder. Evli ve iki çocuk babasıdır.

Sanatçı Onur’u tanıyanlar, “O zarif, uygar bir kişiydi. Kimse ile husumeti olmazdı,” diyor.

Yolun yarısını geçmiş 3 DEVLET MEMURU/ KAMU GÖREVLİSİ/ BAKANLIK ÇALIŞANI MÜFETTİŞ/ EN YÜKSEK MAAŞ ÖDEYEN BİR DEVLET ŞİRKETİNİN MÜHENDİSİ. Ve olaylı gecede, üç erkeğin yanında, iki “Hanımefendi”!..

O zaman sormak gerek, hafta sonu dolu olacak bir mekânda, sanatçıdan “şarkı istemek ayrıcalığına” nasıl ve hangi güven ile karar veriyorlar? Sanatçıdan kendilerine nasıl ve hangi gerekçe ile özel, şarkı söylemesini isteyebiliyor?

Eğlence mekanı kapanıp, sanatçı evine, çoluğuna çocuğuna giderken, hangi güven ile ellerinde kırdıkları şişe ve bardaklar il saldırıyorlar?

Şimdi asıl konuya gelelim.

Bu kişiler, “Çalışma Bakanlığı, İş Müfettişi” olduklarına ve gidilen mekan da dâhil, tüm işyerlerini denetleme hakkına sahip olduğuna göre, şarkı da isteme dahil, saldırı pervasızlığının sebebi, “Kamu görevlisi/ Müfetttiş” olmalarından mı, kaynaklanmaktadır?

Yaşları ortalama 35 dolayı olan bu kişiler, 25 yaşında işe başlasalar, çalıştıkları kuruma 10 yıl önce, yani bu iktidarın (milliyetçi ve muhafazakâr) döneminde başlamışlardır.

Bu da çalıştıkları kurumların sembolik hale getirilen “teftiş kurumlarının sorunudur.

Peki, siz sade yurttaşın hiç mi suçu yok!?

Yağmur yağıyor ise şemsiyesi olan az ıslanır, o kadar. Yağmur herkesi ıslatır, ister paçasından, ister kafasından.

Belki bilmezler, “Mahkeme, kadı mülk değildir”.

Toroslar’da çobanlarının bir sözü vardır, “bayramda, köpek canlanmaz.”

Gelelim muhaliflere.

Toplumun eğitimi bozuldu. Üniversite Hoca ve yöneticisi bile “cahil seviyor. Hatta hiç okul yüzü görmemişini…”

Toplum olarak artık aklımızı başımıza alalım. İşi, adamımıza ya da madamımıza değil de hak edene, nitelikli olana verip huzur içinde yaşasak olmaz mı?

John Stuart, “Toplumun bireylerden ayrı bir varoluşu olamayacağına inanan Mill, ‘bir devletin değeri, uzun vadede, onu oluşturan bireylerin değerinden ibarettir’ görüşünü ileri sürer.”

Bengisu Erenus’un şarkı sözünde olduğu gibi;

“… Şefle iyi geçinsen de/ Bu gün için sevilsen de/ Çıkmaz bu yol bir yere/ Nereye payidar nereye..?”

….

 

ibrahim uysal
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.