Hüzünlü Zamanlar | Yılmaz Pirinççi
Bir şarkıyı farklı dillerde söylemek gibi bir şeydi seni sevmek
Ben kavuşmalar üzerine kurarken bütün notaları
Sen ayrılığın o sapsarı hüznüne boyadın bütün zamanları
Sonra görmez olduk birbirimizi.
Duvarlar sesimizi yuttu.
Yağmurlar yıkadı gölgeleri.
Kaybolup gitti yastığın kenarında unuttuğun o iki tel saçını.
Telefonun ucunda mırıldandığın o şarkı eskidi.
Islak nergisler bırakmıştım kapına benden gittiğinden habersiz.
Ellerimde kokusu yürümüştüm saatlerce
Sonra ne zaman kanasan beni hatırlamıştın.
Aynı yolun farklı yönlerine vuruyordu adımlarımız
Ve artık yan-yana düşmeyecek kadar birbirimize yabancıydık.
Nerden geldi bugün aklıma bilmiyorum.
Yol kenarı nergis görünce dayanamadım.
Beyazında gülümseyen yüzün
Sarısında yine aynı hüzün vardı.
Ellerimde aynı ıslak koku…
Ve yine yürüdüm saatler boyu
Şimdi eskimiş zamanlara yenibaharlar giydiriyorum.
Çoktan attım içimi kanatan cam kırıklarını
Yeni şarkılar mırıldanıyor.
Yeni yeni kelimeler öğreniyorum.
Herkesten önce insanın kendini affetmesi gerekiyormuş.
En hüzünlü zamanlarda öğreniyorum.
Yılmaz Pirinççi
..