Her Şeyde Sen | Yılmaz Pirinççi
Yarı uykulu, biraz yorgun ve çokça hasret dolu grimsi bir sabahın kıyısından yazıyorum sana.
Onlarca sığırcık kuşu telaşlı kanatlar altında toprağı gagalıyor.
Gözlerimde belli belirsiz bir keder…
…
Boş boş oturmak yaramıyor işte bana.
Tutuyor sensizliğin nöbeti
Seni özlüyorum daha çok.
Bir de her şey üstüme geliyor ki böyle zamanlarda.
O sıcacık, o kahve tadı nefesinde erimek istiyorum.
…
Dışarı adım attığım an köpekler sardı etrafımı
Dere kıyısına yemek taşıdığımız yavrulardan ikisi bacaklarıma sarılmış.
Beni bekler gibi bakıyorlar gözlerime.
Hayır, kastınız ne bana Allah aşkına.
Durup durup içimi sızlatmanın âlemi ne şimdi sabahın kör karanlığında
Küçücük yaprakları ile yerden bitme bir papatya.
Kimseler görmez ki seni.
Ezilirsin bir ayakaltında.
…
Ahhh
Güneşe benzetiyorum yüzünü
Ertesi sabah senin yüzünde doğuyor güneş
Aya bakıyorum
Üç saat sonra saçlarının salıncağında gülümsüyor.
Sonra bir yıldız kayıyor taa ötelerden
Yüreğimin orta yerine adını düşürüyor…
…
Yok,
Bana göre değil oturup böyle düşünmek seni ,
Böyle her şeyde sen varken,
Seni daha çok özlemek yoruyor beni.
Git, azıcık öteye git.
Şöyle gözlerinin ortasından göreyim seni.
Sana olan hasretimin bir mesafesi olsun.
Hani şu kadar özledim diyeyim
Böyle sonsuzluk.
Böyle ucu bucağı olmayan bu kavuşma isteği yiyip bitiriyor beni.
Hem, ben niye bu kadar çok seviyorum ki seni…