ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Halil Cibran’ın Kendinden Kendine Hüzünlü Yolculuğu | Nesrin Maple

20.12.2021
956
A+
A-
Halil Cibran’ın Kendinden Kendine Hüzünlü Yolculuğu | Nesrin Maple

Büyük şarkıcı, sessizliğimizin şarkılarını söyleyendir’ Cibran

Şair

……

‘Bir sürgünüm ben bu dünyada.

Bir sürgünüm, çünkü Doğudan Batıya kat ettim yeryüzünü,

Ama yine de ne doğduğum yeri bulabildim, ne de beni tanıyan ya da adımı duyan birisini.

Karanlık, derin bir mağarada hapsolmuş benliğimi arıyorum sabahları uyanıp,

…….

Bir sürgünüm ben bu dünyada.

Bir şairim, yaşamın düzyazı şeklinde saçtıklarını şiir şeklinde toplayan;

Ve yaşamın şiir şeklinde topladıklarını düzyazı şeklinde saçan.

İşte bu yüzden bir sürgünüm ben ve böyle kalmaya da devam edeceğim, ta ki beni alıp

memleketime götürene kadar.’  Cibran

Halil Cibran 6 Ocak 1883 yılında Lübnan’da doğar.Küçük yaşlarda annesinin istemesiyle İngilizce, Arapça ve Fransızca dillerini öğrenir. Resme olan yeteneği daha çocuk yaşlardayken keşfedilir. On bir yaşında babasını geride bırakıp, annesi ve kardeşleriyle  birlikte Amerika Boston’a göç etmek zorunda kalır. Anne tüm zorluklara karşı durarak çocukları için çabalamış güçlü bir kadındır. Yaratıcılığı bir öğretmen tarafından fark edilince, eğitimiyle ilgilenen, hamisi olan fotoğraf sanatçısı Fred Holland’ la yolları kesişir. Onun sayesinde yaptığı resimler kitap kapağı olarak yayımlanınca, Cibran sanat çevrelerine ilk adımlarını atar. 1896 yılında yine annesi tarafından Beyrut’a gönderilir. Maruni Kilisesine bağlı olan Me’hadul-Hikme Okuluna gider. Orada müzik, din tarihi, tıp ve uluslararası hukuk okur. 1902 yılında  kızkardeşi ve annesinin hastalığı nedeniyle Boston’a geri döner. Aynı yıl art arda kızkardeşini, üvey erkek kardeşini ve annesini kaybeder. Ardından resim eğitimi almak üzere Paris’ e gider. Resim bilgisini geliştirmek amacıyla 1908-1910 yılları arasında Paris’te kalır. Bu gezi sırasında Auguste Rodin ve dönemin tanınmış sanatçılarıyla tanışır, sanatsal anlamda olgunlaşmasına neden olan bir gezidir. Döndükten sonra New York’a yerleşir ve kendisini Arapça ve İngilizce edebi denemeler, öyküler yazmaya ve resim yapmaya verir. Resimlerindeki çıplaklık bahane edilip aforoz edilir ve kitapları yakılır. Cibran’ın başyapıtı,  şairane bir üslupla kaleme alınmış felsefi, ruhani ve ilham verici denemeler bütünü olan Ermiş, özellikle Avrupa’da ve Amerika’da 68 kuşağının elinden düşürmediği kitaplar arasında yer alır. 10 Nisan 1931’de ilerlemiş siroz ve tüberkülozdan 48 yaşında yaşama veda eder ve doğduğu yere yakın Mar Sarkis Manastırı’na defnedilir.

Annesinden ve kız kardeşlerinden ayrı olarak, Amerikalı şair ve yazar Josephine Peabody, kendisine maddi ve manevi destek olan eğitimci Mary Haskell ve fiziksel olarak hiç karşılaşmadan yazıştığı Arap feminist yazar May Ziyade ilişkiler çemberindeki en önemli kişilerdir.

May Ziyade’ye yazdığı  “Eğer bugün benim herhangi bir önemim varsa, bunu kadına borçluyum. Kadın benim gözlerimi ve kalp kapılarımı açmıştır. Eğer anne, kız kardeş ve kadın dost olmasaydı, ben hala tatlı rüyalarda horlayan ve etrafındakilerin huzurunu kaçıran biri olurdum.” İfadesinden anlayacağımız gibi çevresindeki kadınların onun üzerinde olumlu etkileri olup kendini bulma yolculuğunda ona eşlik ederler.

“Birbirinizin kadehini doldurun ama aynı kadehten içmeyin.

Birbirinize ekmeğinizi verin ama aynı lokmayı dişlemeyin.

Birlikte durun ama yapışmayın; zira mabedi ayakta tutan sütunlar ayrı ama birliktedirler.”

Derken Cibran,

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

 

ve bir orman gibi kardeşçesine,

 

bu hasret bizim… der Nazım Hikmet.

 

‘ Hayır ömrüme ant olsun,

Hayattır hayatın gerçeği,

Başlangıcı rahimde olmayan

Ve mezarda son bulmayan bir hayat…

Ezeli ve ebedi hayattan bir andan başka nedir ki bu yaşadığımız yıllar

Bu dünyasal hayat, içindeki her şeyle birlikte,

Bir düştür

‘Korkunç ölüm’ dediğimiz ‘uyanışın’ yanında

Bir düştür, fakat

Kalacaktır Tanrı kaldıkça,

Gördüklerimiz ve yaptıklarımız, bu düşte.’ derken Cibran,

 

“Ne geçmiş var, ne gelecek.

Ne geçmişe bak üzül, ne de geleceğe bak tasalan.

İçinde bulunduğun anı yaşa; çünkü o an varsın.” der Mevlana Rumi.

‘Dünya yalan kardeşim, dünya yalan! Var mı yalan dünyada bakî kalan. Mal da yalan, mülk de yalan. Var biraz da sen oyalan.’ diye eşlik eder Yunus Emre.

Güzellik aynada kendine bakan sonsuzluktur. Fakat sonsuzluk da sensin, ayna da.’ derken Cibran

‘‘Allah senin aynan ve sen O’nun aynasısın. Senin Rabbin senin aynandır ve sen O’nun aynasısın. Ben sendeyim ve sen de bendesin. Benim kalbimin formu her şeyi kapsar, o Hıristiyanların manastırı, putperestin mabedi, gazellerin çayırı, Musa’nın kanununun altarı, sadıkların Kur’anıdır. Aşk benim imanımdır.’ der Muhyiddin İbn-i Arabi.

*‘Ey kardeşim, her kim olursanız olun, ister kilisenizde tapının, ister tapınağınızda diz çökmüş, ister caminizde dua ediyor olun, sizi seviyorum. Siz ve ben bir inancın çocuklarıyız, çünkü dinin değişik yolları hepimize uzanmış, hepimize ruh bütünlüğü öneren ve hepimizi kabullenmeye istekli o Yüce Varlık’ın sevgili elinin parmaklarıdır .’ derken Cibran,

‘Gel… Gel, ne olursan ol, gel! İster kafir, ister mecusi, ister putperest ol, gel! Bizim

dergahımız ümitsizlik dergahı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel!..’ der sufi

Ebu Said Ebu’l Hayr.

 

‘ Vardım,

Varım,

Var olacağım zamanın sonuna dek,

Çünkü sonsuzum ben.’  derken İnsanlık Şarkısı şiirinde Cibran

 

‘Sizler cansız iken size O hayat verdiği halde Allah’ı nasıl inkâr edebiliyorsunuz?

Sonra sizi öldürecek, sonra diriltecek, sonra O’na götürüleceksiniz.’ der Kur’an- ı Kerim (Bakara Ayet 28)

‘İnsanı biz yarattık ve elbette içinden geçenleri biliriz; sağında solunda oturmuş iki alıcı (yaptıklarını) alıp kaydederken biz ona şah damarından daha yakınız.’ der Kur’an- Kerim (Kaf Suresi 16-7)

….’ Melekler sayar

Hüznün gözlerimizden döktüğü her yaşı,

Ve fısıldar

Sonsuzluğun fezasında gezen ruhların kulaklarına

Sevincin duygularımızdan yarattığı her şarkıyı.

 

Orada, gelecek alemde göreceğiz

Duygularımızın bütün dalgalarını

Ve yüreklerimizin bütün çarpışlarını.

Ve orada kavrayacağız

Şimdi umutsuzluktan küçümsediğimiz tanrısallığımızı.

Bugün güçsüzlük dediğimiz yanılgı

Bir halka olarak karşımıza çıkacak yarın,

Varlığı zorunlu olan,

İnsanoğlunun yaşam zincirinin tamamlanması için.

Şimdi ödülünü alamadığımız yorgunluklar

Yaşayacaklar bizimle ve saygınlığımızı yayacaklar.

Ve katlandığımız sıkıntılar

Bir çelenk olacak sevinçlerimiz için.

Eğer bilseydi ötüşken bülbül Keats,

Şarkılarının hala yaydığını

İnsanların yüreğindeki güzellik sevgisinin ruhunu,

Şöyle derdi

‘Mezar taşıma şunları kazıyın: Burada yatmakta

Adı semaya ateşten harflerle yazılmış birinin kalıntıları’ der Cibran.

 

‘Cennet orada, şu kapının ardında, hemen yandaki odada; ama ben anahtarı kaybettim. Belki de sadece koyduğum yeri unuttum’  derken Cibran

“anımsamalarda uzaklıklar yoktur; ve yalnızca unutmada bir büyük girdap vardır ki ne sesin ne de gözün aşamaz.” derken  Cibran

‘Belki de ezelden beri söylenen, aynı kaynaktan gelen, unutulmuş veya unutturulmuş şarkıların dizelerini ve nağmelerini arıyoruz hepimiz.’ der  Nesrin Maple.

 

Nesrin Maple

18.12.2021

 

KAYNAKÇA

*Gönül Sırları Halil Cibran Anahtar Kitaplar Yayınevi sayfa 36/39

**Bütün Şiirler ve Şiirsel Yazılar Halil Cibran Birey Yayıncılık sayfa 69 Ateş Harfler

*** Sözler Halil Cibran Anahtar Kitaplar Yayınevi sayfa 72

BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.