Hak | Erhan Tığlı
Hak, eski Türkçede toprak, Tanrı
anlamlarına gelir. Toprak rengi
haki renk adını alır. Askerler haki renkli giysiler giyerler. Hak, çalışmamızın
sonucunda beklediğimiz bir
karşılıktır. Kimi çalıştıranlar hak yemeyi pek severler! Üzerimde kul hakkı
kalmasın diye düşünmezler. Gözünü dört açmak gerekir bu bakımdan. Ağlamayan
çocuğa meme verilmez, çünkü. Göz dedim de aklıma geldi. Bir de göz hakkı vardır,
ama çağımızda buna pek önem verilmiyor. Bir şarkıda arkadaşının sevgilisine
âşık olan kişi, “Hakkım yok seni sevmeye” diyor. Saraylarda, köşklerde
oturanların çoğu ise benim burada oturmaya hakkım var mı diye hiç düşünmezler.
Herkes kendini haklı görür, başkasının da hakkı olabileceği hiç akıllarına
gelmez. Hak sözcüğünden haklamak sözcüğü türetilmiştir. Atalarımıza göre,
“Dinsizin hakkından imansız gelir.” Bir Rumeli türküsünde “Piştov patladı/
Varın bakın Bilal Oğlan yine kimi hakladı” denilerek haklamak sözcüğü hasmını
vurmak, öldürmek anlamında kullanılmıştır. Atalarımız Haktan hakkı adı
türetilmiş, kişilere ad olmuştur. Bu konuda şöyle bir espri vardır: Hakkımı ver
hakkı!
Haklarımız pek çoktur: Önce yaşama hakkı gelir, sonra da insan hakları,
vatandaş hakları, cevap hakkı, ispat hakkı, savunma hakkı. Bizim haklarımız
olduğu gibi hayvanların da hakları vardır. Ana baba hakkını da unutmayalım.
Haklarını yadsımayalım. Yoksul ve amcası dayısı olmayanlar, yol yordam
bilmeyenler haklarını ararlarken haksız çıkabilirler. Avukatlar hakkımızı
savunurlar, bizi haksızlığa uğramaktan kurtarırlar.
Kendi başımıza hak aramaya kalkarsak başaramayız; “Hakkımı aradım, meşgul
çıktı” diye dert yanarız. Atalarımıza göre, hak değirmen damında
aranır.Politikacılar “tüyü bitmemiş yetimin hakkını arayacağız” diye başa
geçerler ama nedense sıra bir türlü yetimlere gelmez!..
Ziya Gökalp, hak aramaya karşı çıkarcasına, “Hak yok, vazife vardır/Tetik bas,
önün dardır” diyor, bizlerin görev adamı olmasını istiyor, ama görevini yapan,
çalışan kişiler kendilerine yapılan haksızlıklara dayanamazlar, “Hak verilmez
alınır” diyerek eyleme geçerler. İşçinin grev yapma hakkı vardır, ama nedense
memurlara böyle bir hak tanınmamıştır. Herkes kendini haklı görür,
karşısındakinin hakkını teslim etmek istemez. Söz gelişi, iki takım yenişemez,
berabere kalırlar. Taraftarlar “oyunun hakkı beraberlikti” demezler de
haklarının yendiğini söylerler, hakem karşı takımı tuttu, penaltımızı vermedi
diye hakem hakkında atıp tutarlar, kendi oyuncuları hakkında bir şey
söylemezler.
Dernek genel kurullarında usul hakkında söz istenir ve yapılan bir haksızlık
önlenmeye çalışılır. Boş vakti olmayan bir kişi kendisiyle konuşmak isteyene,
ne hakkında konuşmak istediğin sorar. İki arabadan anayoldakinin geçiş hakkı
vardır, yan yoldan gelen araba beklemek zorundadır. Ayrıca arabayı hızlı sürmekle
arabadakilere ve yoldaki diğer kişilere haksızlık etmiş oluruz. Arabanın
hakkını vereyim derken kaza yaparız…
Bir düşünür, “Tanrım, beni dostlarımdan kurtar, ben düşmanlarımın hakkından
nasıl geleceğimi bilirim” der. Ünlü sözdür; Benim hakkımda ne düşünüyorsan,
Allah sana iki katını versin! Halk oyunlarında aktör, “Ne hakla?” diye
bağırınca karşısındaki “Otuz beşe bakla!” der. Bir yörede öküzlere haklı
derlermiş. İki arkadaş sen haksızsın, ben haklıyım diye kavga etmişler. Biri,
“Sen ne dersen de, ben haklıyım” diyerek çekip gitmiş. O günden sonra arkadaşı
onu her gördüğü yerde, “Ne haber haklı?” diye alay etmeye başlamış. Adam
sonunda dayanamamış, arkadaşını mahkemeye vermiş. İkisini de dinleyen yargıç,
haklı diyene, “Mademki kızıyor, sen de öyle deme. Bir daha karşıma gelmeyin,
atarım içeri!” diye bağırmış. Adamcağız boynunu bükmüş, “Haklısınız efendim”
demiş.
Nasrettin Hoca Akşehir’de kadılık yaparken karşısına birbirinden davacı iki
kişi getirmişler. Biri kendini haklı çıkaran bir savunma yapmış, hoca
dayanamamış, “Haklısın” demiş. Öbürü de öyle güzel laflar etmiş ki hoca onu da
haklı bulmuş. Karısı kızmış, “Böyle şey olur mu? İkisi birden haklı olamazlar
ya. Birisi muhakkak haksızdır” diye konuşmuş. Hoca başını sallamış, “Sen de
haklısın!” demiş.
Mehmet Akif Ersoy, hak yolundan ayrılmayan, başka milletlerin haklarını
yemeyen, hakkını savunan milletlerin bağımsız yaşamaya hakları olduğunu şöyle
dile getiriyor:
“Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal”
Yaşama hakkımızın elimizden alınmadığı, yoksul kişilerin haklarının ayaklar
altında ezilmediği, haklıların yalan dolan ve alicengiz oyunuyla haksız
çıkmadığı, hak yiyen kişilerin yaptıkları haksızlıkların yanlarına kâr
kalmadığı nice yıllar dileğiyle.
Hepimizin sevmeye sevilmeye, mutlu olmaya hakkı var;
Eğer hakkımızı iyi savunur, başkalarına yedirmezsek
Yağmaz umduğumuz dağlara kar…