Haftanın Yazarı | Kemal Tahir Kimdir?
Hayatı, Kitapları ve Sözleri…
Ailesiyle sevilen şiirlerini siyasi fikirleriyle kusursuz bir biçimde
harmanlamıştır. Çeşitli edebiyat dergilerinde siyasi ve kültürel alanlarda
yazıları yayımlanmıştır. Aşağıda değerli şairin yaşamına dair detayları
bulacaksınız.
Kemal Tahir: (İstanbul 1910 – ay. y. 1973).
Soyadı: Demir. Özyaşamsal öğelerinin doğruya en yakın biçimi ölümünden sonra çıkan iki ciltlik Bir Mülkiyet Kalesi eserindendir (1977). Galatasaray Lisesi’nde ancak lise onuncu sınıfına kadar okudu; babasıyla anlaşıp geçinemediği için de ekmeğini çıkarabilmek için avukat katipliği; maden işletmelerinde ambar muhasipliği (1928-1932) ve gazetecilik (1932-1938) işlerinde çalıştı. Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesince Nazım Hikmet ile birlikte tutuklanarak (küçük kardeşi Nuri Tahir, donanmada astsubayıdır), “askeri ayaklanmaya kışkırtma” savıyla 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 12 yılını romanlarına geniş çapta yansıyan Çankırı, Çorum, Kırşehir, Malatya cezaevlerinde yattı. Bu süre de takma adlarla (Cemalettin Mahir, Körduman…) öykü ve yazılar yayımlattı. 1950’de af yasasından yararlanarak özgürlüğüne kavuşunca takma adlarla yayımladığı çeviri romanlardan sonra, kendi eserlerini kaleme aldı. Birkaç kez yazıp düzeltme olanaklarını bulduğu sağlam, anlatımda özgün, konusu etkili ilk romanlarını tefrika ettirdi.
Kemal Tahir Kitapları:
Göl İnsanları (öyküler 1955, dört öykü eklenmesiyle 1969), Sağırdere (roman, 1955). Bu ilk romanı tamamlayan Körduman (1975). Çankırı’ nın Yamören Köyü’ndeki genç kuşağın köy yoksunluklarıyla cinsel dramlarını, gurbet işçilikleriyle çeşitli yerlerde düştükleri ömür tuzaklarını çok inandırıcı bir etkiyle vererek benzerlerini aştı. İkinci dizi Esir Şehrin İnsanları (1956) ile başladı, Mütareke dönemindeki Paşazade Kâmil Bey’in bilinçlenme aşamalarını işledi. İkinci cilt Esir Şehrin Mahpusu, 1962’de kitaplaşabildi. Köy sorunlarını ve insanını işleyen kitaplar birbirini izledi: Eşkiyalık konusunun önde geldiği Rahmet Yolları Kesti (1957), dönemlerle değişen köy yapısını belirleyen Yediçınar Yaylası (1958), savaş yoklukları içinde palazlanan bir köy kodamanının bütün dokumasını veren Köyün Kamburu (1959) arada mapus damında değişik bir köy delikanlısı: Kelleci Memet, 1962, Kuvayı Milliye Ruhunu canlandıran subay kuşağının dramı: Yorgun Savaşçı (1965; 1967-1968 Yunus Nadi Roman Armağanı). Osmanlılığın kuruluş dönemindeki Anadolu toplum yapısını, İslâm-Türk devlet ve toprak özelliklerini, insan çeşitlerini çok güçlü bir anlatımla dile getiren Devlet Ana (1967; TDK 1968 Roman Ödülü). Müsveddeleri ölümünden sonra onun özeni olmaksızın ortaya çıktı: Namuscular (1974), Karılar Koğuşu (1974), Hür Şehrin İnsanları (2 cilt, 1976), Damağası (1977). Türk toplumunun kendine özgü niteliklerini, Türk insanının zengin bileşimi, Türk dilinin Anadolu çapında renkli ve zengin gücünü anlatı türünde vererek romanımızı birden zenginleştirdi. İmparatorluktan Cumhuriyete, geniş bir ümmet hoşgörüsünden dar bir ulusçuluğa geçiş aşamasında çeşitli yanlışlıklar yapıldığına inançlı, bunları sorguya çekip yargılamaya hevesliydi.
Hemen hepsi birkaç kez basılan eserleri, Cumhuriyet dönemi Türk romanının anlamlı, zengin, özgün yetenek toplamıdır. Sağlığında, 1931-1973 arasında tuttuğu notlar, uzun yıllar sonra derlenerek yayımlandı: Notlar/Sanal Edebiyat (A cilt, 1989-1990).
Başlıca eserlerinin özetleri:
Devlet Ana, Osmanlı Beyliği’nin ilk kuruluş aşamasındaki çatışmalar çeşitliliği, Selçuklu Devleti’nin yıkılışıyla “suyun akarına” doğru gelişen Osmanlı atılımları, bir tarihsel romanın gerçekleriyle çok usta bir teknik ve anlatım özgünlüğüne dayanır. Osman Gazi, Orhan, Şeyh Edibali, Yunus Emre tarihsel portrelerinin ayrıntılarıyla birer roman kahramanı olurken, konuyu sürükleyen şövalye Notüs Gladyüs, Hancı Mavro, Tekfur Kızı Lotus, Kerim elebi gibi düş kişileri inandırıcı güçleriyle romanı canlandırırlar. Kitap, adını Kayılarının Kadın kolunu yöneten Bacıbey Devlet Hatun ile Asya tipi üretim tarzı yorumunun getirdiği “kerim devlet” anlayışından alır.
Esir Şehrin İnsanları, zengin paşazade, mirasyedi Kâmil Bey, Galatasaray’ dan sonra Sorbonne’da okumuş, güzel sanatlar merakını her şeyin en iyisinin bulunduğu yerlerde karşılamış, gönlünce gezip dolaşmış bir payitaht ayrıcalıklısı olarak savaşta bile askerlik görevini yapmadan mütareke döneminde yurduna döner. Eşi Nermin, çok sevdiği kızı Ayşe ile miras kalan köşklerinden birine yerleşir, yurt gerçeklerinden de dünya olaylarından da habersiz gamsızlığında bir süre oyalanır. İşgal İstanbul’unda yavaş yavaş uyanmaya başlayan “Kuvayı Milliye Ruhu” nu bir rastlantıyla sezerek kişiliğindeki iyi özelliklerin olumlu yönde değerlenmesine olanaklar hazırlar. Kâmil Bey, gününün aydınlarını, çevresini, halkını gördükten, belirli bir gelişmeye vardıktan soma Anadolu’ya bir plan göndermek işinden tutuklanır. Romanın yarısına yakın bölümü Kâmil Bey’in hapisteki yaşamını, davranışlarını, ruhsal sarsıntılarını, duraksamalarını, kuruntularım, üzüntülerini, her şeye karşın namuslu kalışını anlatır. Esir Şehrin Mahpusu bölümü yedi yıl hapse mahkûm Kâmil Bey’in hapishane zorbalarına karşı giriştiği kişisel başkaldırmayla başlar, zorunlu ayrılık yüzünden aile yaşamının bozulup yıkılışını izlemesiyle yürür, tam bir aydın sorumluluğuna ve ruhsal mutluluğuna kavuştuğu bilinç döneminde eşini boşamasıyla sonuçlanır.
Sağırdere, Çankırı’nın, Yamören Köyü’nden Mustafa’nın, 1938-1939 yıllarındaki, köyden kente göçünü konu edinen eser, ilkin onun iş üstünde taşçılık ustalığı kazanışını, Ankara yaşamına uyarlanma güçlüklerini, köy özlemini, aşk kırgını duygularıyla köyüne dönme dileklerini sergiler. Aynı kişilerle aynı konu, Körduman (1957) romanında sürer. Gençliğin delikanlı bunalımlarıyla köy içindeki dar havanın yarattığı kıskançlık kışkırtılarıyla Yamörenli Mustafa arkadaş katili olarak hapse düşecektir.
Kemal Tahir’in köyü konu edinen bu iki ürünü, ağız taklitlerine saplanmadan, sözdizimi ustalıklarını kullanan, köy yeriyle, köy insanının dünyaya bakış ölçülerini doğrulukla yansıtan, Türk edebiyatındaki köy romanı türünün en başarılı iki örneğini oluşturur; başka eklentilerle bu diziyi sürdüren yazar (Rahmet Yolları Kesti, 1957, Yediçınar Yaylası, 1958; Köyün Kamburu, 1959; Bozkırdaki Çekirdek, 1967; Büyük Mal, 1970) uzun süre hapishanelerinde kaldığı Çankırı-Çorum bölgesinin gerçekçi gözlemlerini kullanır.
Yorgun Savaşçı, İkinci Meşrutiyet (1908) sonrasında yönetime yaklaşan ordu insanlarının Trablus’tan Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar süren cephe özverileri ve acınası sonuç; İstanbul, İzmir işgali. Cehennem Yüzbaşı diye anılan Cemil’in kişiliğinde Türk subayının çilesi, Batı Anadolu’da, halka rağmen halk için, gönüllü görevler, Mustafa Kemal’in uzaktan sezilen başkanlığında derlenip toplanışı. Uzun konuşmalarla zedelenen yapı kişilerin canlılığı, olayların hızıyla korunur.
Kaynak:Nkfu