Günün Kitapları | Değerlendirme: Gazeteci Özkan Saçkan
3 MART TARİHLİ GÜNÜN KİTAPLARI
Kitapçıların raflarında yer alan 6 kitabı sizler için yorumladım.
YAPININ YOKLUĞU: Yazar kitabında dilbilim alanındaki güncel araştırmaları, yapısalcılığın durumunu, göstergebilimin ilgilendiği konuları geniş ve bütünlüklü bir bakış açısından inceliyor ve bu alanda günümüze kadar öne sürülen görüşlerle birlikte kendi kuramsal görüşlerini de okura sunuyor.
ALACAKLILAR: İsveç edebiyatının yazarlarından olan August Strindberg, altmışı aşkın oyunuyla yalnızca doğduğu ülkede değil Avrupa ve Amerika tiyatrolarında da önemli izler bıraktı. Aynı zamanda natüralist tiyatronun da öncüsü sayılan yazarın sıkça sahnelenen trajikomedisi kitap, yazarın en çarpıcı oyunlarından biri olarak değerlendirilir.
İSTİHBARAT SIRLARI: Uzun yıllar Milli İstihbarat Teşkilatı’nda görev yapan yazarın kaleme aldığı bu kitap, istihbarat örgütlerinin nasıl çalıştığını ve sırlarını ortaya çıkarıyor. Türkiye’nin yakın tarihi ile ilgili önemli istihbari olay ve meseleler, belirli bir analitik bakış açısıyla ele alınmakta, okuyucunun ilgi ve tartışmasına sunulmakta.
ÖLÜR ÇÜNKÜ BABALAR: Burada şairin sorduğu soruyu Tanrı’ya sorma ehliyetinin en çok senin gibilerde olduğuna inanıyorum. Hayatın boyunca Allah olmadan biz ne yaparız, deyip durdun. Bense uzun süredir, sen olmasaydın ne yapardı Tanrı, diye düşünüp duruyorum. Aramızdaki en güzel fark, bu soruyu sorma biçimimiz olsa gerek.
AYTEN: Yazar, romanda yarattığı eğitimli, sportif, kendine yeten, özgüvenli ve cinsiyet ayrımcılığına meydan okuyan güçlü kadın imajıyla birkaç kuşak Aytenlerin isim babası olmuştur. Ayten, Kızıl Serap’ın devamı olmasına rağmen ondan bağımsız olarak da okunabilir.
UNUTMADAN: “Meydanlar, kalabalıklar ve çalınan gençlik. Köprüden denize salınan oltalar ve izi sürülen geçmiş. Karanlık duvarlar, yırtık afişler. Biranın içinde oynaşarak tek tek kaybolan baloncuklar. Beyaz mendil, siyah tabanca… Sokak lambası, asfalta vuran zayıf ışık, iki bedenin birleşip ayrılan gölgeleri. Zihinsel tutku ve aklın dehlizleri… Ve eller…
İşte o kitaplar;
//Göstergebilimin temel kavramları
UMBERTO Eco’dan YAPININ YOKLUĞU-Göstergebilimsel İnceleme ve Yapısal Yöntem. Yazar, kitle kültürü üzerine yaptığı çalışmalarda, kültür fenomenleri üzerine çalışmak adına bir göstergeler kuramına ihtiyaç duyulduğunu görmüş ve kitabında böyle bir kuramın ilk formülasyonuna imza atmıştır. Yirminci yüzyıl göstergebiliminin ardındaki iki düşünürün; Amerikalı pragmatik filozof Charles SandersPeirce ve İsviçreli dilbilimci Ferdinand de Saussure’ün düşüncelerini detaylandıran yazar, göstergebilimin temel kavramlarına genel bir bakış sunuyor: gösterge, kod, ileti, gönderen ve gönderilen. Claude Lévi-Strauss ve JacquesLacan arasındaki ontolojik yapısalcılık tartışmasından doğan bir çalışma olan Yapının Yokluğu, sistemlerinin geçici ve tarihsel doğasına büyük bir vurgu yapar.
605 SAYFA. (ALFA YAYINCILIK)
//Uzun süre tesir altında bırakan bir eser
AUGUST Strindberg’den ALACAKLILAR–Kısa Klasikler 85. Yazar, bir pansiyon odasında, evli bir çift ve bir adamın arasında geçen oyunda, evliliğe ve kadın erkek ilişkilerine dair herkesin bildiği ancak sesli söyleyemediği şeyleri açık eder. Yazar, Tekla ve ressam kocası Adolf’un evlilikleri, yan odadaki tuhaf misafir Gustav’ın sorduğu detaylı sorularla ciddi bir sınava tabi tutulur. Alacaklılar, yazarın “En olgun çalışmam” olarak değerlendirdiği, kısa, ancak uzun süre tesiri altına alan önemli bir eser.
96 SAYFA. (CAN YAYINLARI)
//İstihbari olay ve meseleler
ALİ BURAK Darıcılı’dan İSTİHBARAT SIRLARI-Türkiye Üzerinde Oynanan İstihbari Oyunlar. İstihbarat, zekâ ve tecrübenin birlikte harmanlandığı entelektüel bir faaliyettir. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de istihbarat kavramı komplo teorileri, derin devlet söylemleri, örtülü operasyonlar veya insan haklarına aykırı fiiller kapsamında korkulan ve çekinilen bir kavram olarak görülür. Halbukiistihbari faaliyetler, nitelikli, eğitimli ve entelektüel personellerin icra ettiği son derece profesyonel bir alandır. Elinizde tuttuğunuz kitapta, Türkiye’nin yakın tarihi ile ilgili önemli istihbari olay ve meseleler, belirli bir analitik bakış açısıyla ele alınmakta. 200 SAYFA. (DESTEK YAYINLARI)
//Bir oğulun sevgi dolu incelikli hesaplaşması
MİHEMED Şarman’dan ÖLÜR ÇÜNKÜ BABALAR. Yazar, “Konuşmaktan çok susmakla, dokunmaktan çok birbirine usulca bakmakla, birbirini gözleriyle kollayıp izlemekle örülmüş bir sevgi biçim”inin ifadesini arıyor… Kitap, mesafelerle büyütülmüş, dönmekle bulunamayacak, uzak kalmakla görülemeyecek bir ev’in anlatısı: Hiç oğul olamamış bir baba ile babasının aslında kim olduğunu ancak onu kaybettikten sonra keşfeden bir oğulun sevgi ve anlayışla dolu incelikli hesaplaşması. Burada şairin sorduğu soruyu Tanrı’ya sorma ehliyetinin en çok senin gibilerde olduğuna inanıyorum. Hayatın boyunca Allah olmadan biz ne yaparız, deyip durdun.
104 SAYFA. (EVEREST YAYINLARI)
//Anne ile kızının Paris’e uzanan hayatları
BURHAN Cahit Morkaya’dan AYTEN- Türk Edebiyatı Klasikleri 82. Kızıl Serap’ın devamı olarak kurgulanan Ayten’de, bu defa anne Ayten ile kızı Ayten’in İstanbul’dan Paris’e uzanan hayatları konu edilir. Cumhuriyet’in ilanıyla hız kazanan modern hayata uyum sağlayan anne, kızını kendi ayakları üzerinde duracak donanımda ve özgür bir birey olarak yetiştirir. Babasız büyüyen genç kız, çeşitli sporlarla ve sanatsal faaliyetlerle ilgilenen, girdiği her ortamda ilgi gören fakat annesinin tecrübeleri dolayısıyla duygusal ilişkilere mesafeli duran eğitimli bir bireydir. Ancak Ayten’in Orhan Bey’le tanışması ve sonrasında meydana gelen olaylar, anne kızı sonu sürprizlere varan kaderlerine götürecektir. Yazar, romanda yarattığı eğitimli, sportif, kendine yeten, özgüvenli ve cinsiyet ayrımcılığına meydan okuyan güçlü kadın imajıyla birkaç kuşak Aytenlerin isim babası olmuştur. Ayten, Kızıl Serap’ın devamı olmasına rağmen ondan bağımsız olarak da okunabilir.
240 SAYFA. (İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI)
//Unutmadan yazılmaya mahkûm bir hikâye
MEHMET Bilal Dede’den UNUTMADAN. Üçüncü Tekil Şahıs, Adresinde Bulunamadı, Üvey, Béla/Osmanlı’da Bir Vampir ve Günah/Osmanlı’da Bir Vampir adlı eserleriyle tanınan Mehmet Bilal Dede, yeni romanında ülkenin karanlık günlerinde hayatları kesişen ve aynı karanlığın ayrı düşürdüğü iki yoldaşın, Fırat ve Yılmaz’ın kırk yılı aşan ezberdışı yolculuğunu içten bir dille anlatıyor. Unutmadan söylenmeye, unutmadan yazılmaya mahkûm bir hikâye. Unutmadan… “Meydanlar, kalabalıklar ve çalınan gençlik. Köprüden denize salınan oltalar ve izi sürülen geçmiş. Karanlık duvarlar, yırtık afişler. Biranın içinde oynaşarak tek tek kaybolan baloncuklar. Beyaz mendil, siyah tabanca… Sokak lambası, asfalta vuran zayıf ışık, iki bedenin birleşip ayrılan gölgeleri. Zihinsel tutku ve aklın dehlizleri… Ve eller… Uzanan, değemeyen, titreyen eller. Cıs! Duran zaman, duran eller, sessizlik ve kalp atışı, sessizlik ve kalp atışı…”
200 SAYFA. (İTHAKİ YAYINLARI)
//