ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Günün Kitabı | Unutulmuş Alfabeden Rüyalar | Servet Üstün Akbaba

Günün Kitabı | Unutulmuş Alfabeden Rüyalar | Servet Üstün Akbaba

Kitap değerlendirme yazarı: Adil Okay

“Senin kalbinde bin kez Hicret’im / Aşktan büyük bayrak yok / (…) / Bağışla sevgili / doğudan geldim/ Yüzümdeki izden bilirsin / Acının kaç çentik attığını…” Servet Üstün Akbaba

Elimde şair ve fotoğrafçı Servet Üstün Akbaba’nın yazdığı “Yalnızlık yer değiştiriyor” adlı bir şiir kitabı var. 1966 Doğumlu Akbaba, Karlıova’da doğmuş, Elazığ’da orta öğrenimini tamamlamış, Antakya’da Eğitim Yüksek Okulu’nu bitirip öğretmenliğe başlamış. Aksaray ve Zonguldak’tan sonra Antakya’ya yerleşmiş. Eğitim- Sen ve İnsan Hakları Derneği’nde yöneticilik yapmış.

“Ülkemin kalbini ikiye bölen / Nehirlerin uzun elleriydi / Sesimin eşiklerine düşürmeden dilimi / Yasak bir kitaptı göğsümün zulasında / Sesin diyorsun dağ gibi sardı / Gelse bahar anlatsam kardeş kanını / Açılacak / Bir annenin ağıdında…”s.18

Doğduğu, büyüdüğü coğrafyayı unut(a)madığı mısralarından anlaşılan Akbaba, Fırat’a özlemini yansıtırken, Antakya’da “ters akan Asi” nehrine de tutulduğunu ifade ediyor. Zamanda yolculuk yaparken Asi ile Fırat’ın sularını birbirine karıştırıyor. Ya da onun imgelerinin derinliği bizi bu izlenime kaptırıyor. Zamanda yolculuk dedim, zaman, Servet Üstün Akbaba’nın şiirlerinde yan anlamlar yüklenen bir imge. Akbaba zamanı doğanın / insanın değişen yüzüyle ya da doğup büyüdüğü coğrafyanın kaderiyle ve kederiyle betimliyor. Akbaba’da “zaman” gibi bazı imgelerin sık sık tekrarlanması, o sözcüklerin bilinçli tekrarı düz yazıya / şiire müzikten giren, ritim – nakarat anlamına gelen “Leitmotive”e yol açıyor. Yani bazı imgelerin, sözcüklerin bilinçli tekrarı –zaman, susmak, kanamak, umut, dağ gibi – Akbaba’nın şiirine renk ve ahenk katıyor.

Zamanın onun şiirlerine nasıl renk kattığını, bu rengin bazen kan kırmızısı, bazen kara, bazen de umudun rengi maviye dönüştüğünü farklı şiirlerinden seçtiğim mısralarla / imgelerle göstermeye çalışayım:

“Geniş zamanın uçurumlarına uzanıyor gitmeler / Zaman yalancı bir sevgilinin tutanakçısı / İhanete uğrayan bir halkın gözlerinde…” s.11

“Sussun Mem’in çığlıkları göğsünde / Ayrılıklarda acımış ayetler getireceğim dudaklarına / unutulmuş alfabeden rüyalar / Ahir zamanların sözlerinden sedef boncuklar…” s. 17

“Mavi bir şarkıydı her yer / Yüreğimin saatini vurmuştu / Zamanın çanını çalan aşk…” s.20

“Durmadan şiir okuyor zaman / Defne hüzün damıtıyor maviye / Asi durmadan akıyor” s.18

“Yırtılan bir coğrafyanın kanayan düşleriydiler / Gittiler / Tüm zamanların en acı yolculuğuna” s.31

“Acı kokan taşların yüzünde sürgünlerin yazgısı / La’dır kalbimizde aşkın kandilini ateşleyen (…)  Susma / Tüm zamanların kanıyım ellerinde…” s.56

“Düşlerimi ikiye bölen Fırat’ın kıyısında / Mem’in dudağından içiyorum şarabı / Yakarak düşlerimi ateş sunağında/ (…) / Dedem onun hikayesini anlatıyor çocuklara / Dilinde eski zamanların kanlı hançeri / Yüreğimin tam ortasında duruyor / Ötüyor pepûk…” s.61

Akbaba’nın sadece ahir zamanla / tarihle değil, bugünle ve gelecekle ilgili de derdi var, söyleyecekleri var, belli. Ama miting alanında olmadığının, sanat yapmaya uğraştığının bilincinde. Şiirlerinde hazır kalıplar-sloganlar yok. İmgeler- simgeler var. 21. Yüzyılda “yazın”ın geldiği aşama bunu gerektiriyor. Artık “eser”in tamamlanması için okuyucuya boş sayfa bırakmalı. Yani okuyucu da çaba harcamalı. Her şeyi hazır almamalı. Metnin – şiirin içine kendini katmalı.

Neruda’nın dediği gibi: “Gerçekçi olmayan bir şair ölüdür ve yalnızca gerçekçi olan şair de ölüdür.”

Akbaba bu hakikati kavramış. Bu çalışmayla zoru başarmış. Divan edebiyatından, ninesinin mesellerine, Dengbejlerden, Kürt, Acem ve Türk edebiyatına kadar geniş bir alandan beslenmiş. Aldıklarını harmanlamış ve yeni sembol ve metaforlarla estetize ederek sunmuş.

“Annem şafağın rengiydi / Yüzünden öperdi suyun / Toprak kokardı elleri / Güneşten ıslanmış saçlarıyla / Ayine dururdu…  

Dağ kokularının rengiydi annem / Toprağa diz çöküp doğurduğunda beni / Düşlerini de bağışlamıştı ömrüme / Uçurum gibi durur içimde sözleri / Bir ömre kaç acı sığdıracağımı / Onun gözlerinden öğrendim…

Yüzünü yitiren coğrafyaydı babam / Kayıp ömürlerin yasını tutuyordu bir ayette / Durmadan Mem’in dilinden anlatıyordu aşkı / Mevsimlerin yüreğindeki ayrı düşmeleri / Kanlı günlerin yaktığı coğrafyayı…”

Akbaba’nın şiirlerinin hemen hepsinden aforizmalar, başarılı metaforlar aktarmak – alıntılamak mümkün. Ama her okuyucu kendi feneriyle ruh haline yakın bölümü seçecektir okurken.

Son söz de yine Servet Üstün Akbaba’dan olsun:

“Susmuş ve susturulmuş bir çocuğun ‘’ben de varım” demesidir şiirim. Var olan insan doğasını tahrip eden sisteme bir itirazdır. Bu nedenle şiirimin günlük hayatımla bağını kurup oradan sistem karşıtlığımı geliştiriyorum. Kendimi yaratmak ve tüm duygularıma, düşüncelerime, algılarıma evrensel bir boyut katmak için kendimden dışarı çıkıp her şeyin bir parçasıymışım gibi bakıyorum hayata. Bir yandan da üzgünüm; dilimin sınırlarında yazamadığım için…”

Künye: Servet üstün Akbaba, Yalnızlık yer değiştiriyor / Şiir, Red yayınevi, Diyarbakır.

Adil Okay
Adil Okay
Adil Okay Kimdir… 1957’de Antakya’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini doğduğu ilde, yüksek öğrenimini Adana’da yaptı. Politik nedenlerden, Adana ve Ankara cezaevlerinde yattı. 12 Eylül darbesinden sonra  illegal yollardan yurtdışına çıktı. 1981-1982 arasında bir süre Lübnan’da Filistin kamplarında kaldı. 1983’te Fransa’ya yerleşti.  1984’te, sonraları adı Yazın olarak değişen ‘Direniş’ adlı derginin yayınlanmasına katkı sundu. Sürgünde yaşadığı süre içinde, ‘Mültecinin Bunalımı adlı öykü ve ‘Yeşillerini Giyin de Gel başlıklı şiir kitapları yayınlandı. Fransa’da iki arkadaşıyla beraber, ‘Fransa Postası’ adlı aylık dergi yayınladı. Yirmi yıl sürgünden sonra, dosyalarda zaman aşımından yararlanıp Türkiye’ye dönebildi.   TÜRKİYE’YE DÖNDÜKTEN SONRA 1999’dan 2018’e kadar 16 yeni kitap çalışması oldu. Özgür Üniversite’nin ‘Kavram Sözlüğü’ çalışmasına iki madde (Barış ve Burjuvazi) yazarak katkı sundu. Çalışmalarıyla 15. Ömer Seyfettin Öykü Yarışması ile 6. Hasan Bayrı şiir yarışmasında ödüle layık görüldü. 2012 Yılında da ‘Mersin 68’liler Derneği’nin ‘Onur Ödülü’nü aldı. İstanbul, Mersin, Antakya ve Samandağ’da “Konuşan Fotoğraflar” ile “Şair Kapıları” adını verdiği fotoğraf çalışmalarını sergiledi. Çeşitli sergilerde küratörlük yaptı. Karma sergilerde yer aldı. Çeşitli panellerde, ulusal ve uluslar arası sempozyumlarda değişik konularda tebliğler sundu.   Okay’ın yazdığı kitaplardan: Hançerini Ay Işığına Çalan Adam’ (şiir) 1999’da, ‘Yirmi Beşinci Saat’ (şiir) 2006’da, ‘12 Eylül Ve Filistin Günlüğü’ (anı-belgesel) ile ‘Konuşan Fotoğraflar’ (fotoğraf) 2008’de, (40 kentte sahneye konan 2 perdelik politik – belgesel oyunu) Karanlığın İçinde Aydınlık Yüzler−Ölülerimiz Konuşuyor’ Ütopya Yayınevi tarafından 2010’da yayımlandı. 2011’de ‘Kadın Gibi Kadın −Haykırış’  ile “Tekel İşçisi Bir Kadının Uyanışı”  adlı oyunları sahnelendi. 2012 yılında Sokak tiyatrosu olarak sahnelenen “Cumartesi Anneleri” adlı oyunu, Emeğin Sanatı yayınlarınca ‘e-kitap’laştı. Yine 2012’de “Eylül Kokusu” adlı şiir kitabı Ütopya Yayınevi tarafından yayımlandı. 2013 yılında “Ben çıkana kadar büyüme e mi – Görüş Günlerinde Büyüyen Çocuklar” Nota Bene yayınlarından çıktı. Bu kitap TBMM’nde 4. Yargı paketi tartışmalarında referans oldu. 2015 Yılında “Şair Kapıları” (Fotoğraf – şiir), 2016’da “Hapishanelere Esinti Yollayalım” (İnceleme) Ütopya Yayınevi tarafından yayımlandı. “Arkası Yarın – Bir Ayrılık Hikâyesi” adlı romanı, yazarın 18. Kitabıdır.Okay’ın yazdığı Tiyatro oyunları, Türkiye’nin birçok yerinde sahnelenmeye devam ediyor. İletişim: okayadil@hotmail.com
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.