ALTIN
DOLAR
EURO
BIST
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C

Günün Kitabı | Benim İnsanlarımın Yol Hikayeleri | Alişan Karahan

Günün Kitabı | Benim İnsanlarımın Yol Hikayeleri | Alişan Karahan

Kitap Değerlendirme Yazarı| Mustafa Söylemez

      Benim İnsanlarımın Yol Hikayeleri-Haziran Alişan Karahan on yaşında okumaya başlayıp on yıl sonra öğretmen olan yazarın yaşamının kesiştiği coğrafya ve insanlara olan öykülerini anlatıyor. Marshall yardımları ve traktörlerle tarımın birden ürün artırması ve öküzle, atla değil de makine ve teknikle bire yedi veren tarlaların bire yüz vermeleriyle oluşan bolluk ve feodal ilişkilerin, kapitalist ilişkilere dönüşümü sonucu oluşan toplumsal değişimi ironi bir dille anlatmaktadır. Öğretmen oluşu nedeniyle anlatımı didaktik olan yazar; ilginç zaman akışını satranç oynar gibi farklı sahifeler saçmıştır.

      Ceyhan sevdası, onun varoş kültürü ve yaşam tarzını anlatırken Donkişot Benzeri bir kahramanla Motoguzzi ve tren kazasını ilk öykü olarak okumaktayız. Ali Rıza amca karakolda ‘’Komiserim benim suçum, trene korna çaldım tren durmadı. Ben trenin makinistinden, sürücüsünden şikayetçiyim’’sh. 7 diyerek gülüşmelerin odağı olur. Öyküde Ceyhan ve Tuzlu göl titiz bir gözlemle anlatılır.

      ‘’Olur mu öyle iş bre zındık!’’sh.27 diye Aşığa çıkışan yetmişlik hacı eve gittiğinde namaz kılan eşinin poposuna tekme ile vurarak; ‘’Neyini ne yaptığımın karısı! Yetmiş gılmanı mı düşünüyorsun?’’ Onun namazını engeller. ‘’Köy denince bizim oralar’’ 39 öyküsünde çırılçıplak bırakılmış dağları çoraklaştırılmasını eleştirmektedir.’’İşte benim aydınlık yüzlü güzel insanlarım tarih öncesi çağların tanıkları’’ insanlarına olan sevgisini anlatmaktadır.

      Şırdan adlı öyküsünde yarışmaya girer 37 porsiyon şırdan yer, tüm müdahaleye rağmen hastanede ölür. Adana bu öyküde oldukça ayrıntılı anlatılır. Günümüzün bir özeti öngörülmüştür bu öyküde. Her Niğde pazarında bilge insan Kazım Mutlu ve çok sevilen ince şair ruhlu öğretmen Abdülkadir Ünlü’yü saygıyla yad eder. Karpuz satma öyküler ve esnaflıkları çok ustacadır. Bir dilim karpuzu kestikten sonra müşteriye uzatıp, ‘’elini mi kestin Adanalı’’ çok vurgulu ve çarpıcıdır. ‘’Battaniyeleri çektik üstümüze çok yorgun olduğumuz için ninnisiz uyuduk.’’ Derken yitirilmez bir çocukluğun özlemi şiirleşir.

      Bir parmağı cezaevinde kesilip yankesicilik mesleğine tayin edilen Kör Zülfo için ‘’Komşu komşuyu tatar, sırrını kör kuyuda saklar.’’ Deyip onu Robin Hood düzeyine çıkarır. Kör kuyuya sakladığı sırrı burada kitaplaştırmıştır. Güzel bir ironi!

  1. Sahifede birdenbire İstanbul’a geçer. ‘’O güzelim incir, erik, yenidünya, kiraz, kavak, söğüt, dut, akçam v.b. kesilirler.’’ Küçük Çamlıca korusunun tariki çeşmenin muslukları çalınıyor diye ana borular takozla kapatılır. Artık su para ile satılacaktır. Yazar on-yirmi yıl içinde havanın da para ile satılacağını öngörmüştür.

      İki kahraman köpeği vardır. TANAS ve Tommiks birisi kurtlarla savaşmıştır. Tommiks sözlüsünü günlerce beklemiş ve belediye görevlileri tarafından öldürülmüştür. Erzurum, Ceyhan, İstanbul üçgeninde yazar öykülerini pişirir.

      Kekik, hastane balı filan derken hanımı şifa bulur.’’Artık Toki binalarını aratmayacak kadar depreme dayanıklı duruma geldi, demir eksikliği de kalmamıştı.’’ Gizli bir tecahülü arifane sanatı güncellenir.

     ‘’KINTE KIYMET’’ hem oğlunu hem de kayınını emziren çift yürekli anne vefalı bir dille anlatılır. Sonuçta eser ‘’GÖÇ’’ içerikli olup tarihsel belge olacak düzeydedir.

      ‘’TAZE GELİN’’149 sh. Öyküsünde erkek gibi yetiştirilip, saçları kesilen Songül’ün ibretlik öyküsü kitabı okunabilir hale getiriyor. Dışarıda kuzu, eve gelince Aslan olmayı deneyen kocası Songül’ü çok üzer. Bu öyküde altı, yedi olayları derinlikli olarak anlatılır. Kişiler etkileyici ve inandırıcıdır. Songül eşini kıyafet değiştirip, bıyık takarak yolda yakalar bir iyice döver. Eşi onu tanımaz. Eve gelince yeniden huysuzluk yapmaya başlayan eşine ‘’Bak bakalım benzedim mi sana tokat atan, en son kıçını adama!’’ der. Bunun üzerine eşi: ‘’Ulan ben diyerem ki bu cötü, tanıyerem! Nerden tanıyerem?’’ diyerek yere çöker. Ders veren bir öykü! Kadını anlayan ve onun yerini yücelten.

       Kitabın ortalarını geçtikten sonra sh.171 yaşam öyküsünü kendi ağzından anlatmaya başlar. ‘’Söylentiye göre 1. Mayıs 1951 yılında Erzurum ili Aşkale ilçesinin Şoğuk Köyünde dünyaya gelmişim.’’ Her şeyi ayrıntılarıyla anımsayan yazar burada doğum anını ve o heyecanı hatırlamakta zorlanmıştır.

       Birden eskiye Ceyhan’a döner. Sh.173 zamanla ayarla oynamakta ustadır. Abilerden Cebrail, Kıllı, Kel derviş, Kürt Anşa, Gamalı Bekir, Halk ozanı Hasan Turan, Mahmut Gannemoğlu farklı yönleriyle anlatılır. Güzel öyküler ve şiirler kitap sona erer.

 

MUSTAFA SÖYLEMEZ

 

29.08.2021

 

Mustafa Söylemez
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.