Gülümse | Yılmaz Pirinççi
Sen ki fırtınaların kadını
Sen ki soğuk iklimlerin sıcak yüreği.
Bir yalancı bahar da mı düşmedi kirpiklerine.
Hiç bir rüzgar değmedi mi yüzüne.
Gözlerindeki bu bulutlar.
Yüzüne yayılan bu tuz çatlağı niye.
Bu lanetli yalnızlık,
Senden hiç eksilmeyen bu kara büyü
Bu adın gibi sana yapışmış keder kimlerden kalma
Bir gül kurban olduğum.
Bir gül, hiç olmazsa inadına
Şarkılarda sanırdım kederin en büyüğünü.
Hasreti yazıyorum sanırdım kendimce
Meğer yüzüne bakmakmış hasretlerin en büyüğü
Dertlerin en çekilmezi gözlerinde saklıymış
Kar kuşum
Şiir bakışlım
Bahtsızım
At gitsin ne olur.
Yüzüne laneti yapışmasın yüreğine yakışmayanın
İnadına ulen.
İnadına gül.
Gülümse.
Tak takıştır.
Gülüşünü öpmeyene hüznünü meze etme.
Canımdan öte saydığım.
Öyle bir savur ki
Fırtınalar kopsun kahkahalarında
Öyle bir bak ki
Altı üstüne gelsin yeryüzünün.
Gökyüzüne asılsın denizler
Bulutlar yerlere düşsün.
Sen ki tufan’sın bilen gözlerde.
Sen ki taş üstüne taş bırakmayan deprem’sin.
Üzerine basa basa yürü kederlerin.
Değil mi ki senin adına kuruldu dünya
Değil mi ki sensin bu hayatın kaynağı.
Sana hüznü seren yüreklerin üstüne sen ölümün toprağını ser
Selâsız göm duasına düşmediğin kim varsa
Sonra öyle bir savur ki saçlarını.
Şahit olsun yer gök
Sevdaya düşmüş bütün şiirler.
Bütün şarkılar selama dursun.
Böyle olur desin bütün ahh’lar.
Seven yüreklerin hatırına bu dünya.
Bir de görülmemiş hesapların.
Sana gülmek çok yakışıyor.
Allah belamı versin yalanım varsa..