Eylül Oluyor | Süreyya Berfe
Küçük bir basamağı
Bütün varlığıyla geçmeye çalışıyor
Yeni yürüyen bir çocuk;
Bütün gücüyle, bütün acemiliğiyle, bütün
Sevimliliğiyle.
Basamak duvar oluyor, set oluyor.
Ana-babalar denizde, eğlencede yemekte.
Tahtıravalli inip kalkıyor,
Salıncağın etekleri rüzgârda
Renklerle, ışıklarla cıvıldıyor bahçe.
Yeni yürüyen çocuk basamağa bakıyor:
Çok uzaklara bakıyor sanki, çok uzaklara.
Eylül oluyor sevimliliği, gücü, acemiliği
Bir anlık eylül oluyor.
Ne ağustosu tanırım artık ne de ekimi.
Fuzuli bir kalabalıktan dönmüşüm. Aklım ermiyor.
Suç arıyor, suçlu arıyor yatalak gece.
Ben mi çağırdım seni buraya?
Işıklar altına, karanlığa ben mi çağırdım?
Ben mi gönderdim ne olduğunu bilmediğin
Günler arasına?
Sonradan acıyan geçmişindeki gizleri anlatmaya
Ben mi gönderdim?
Haziranmış o çocuğun geçemediği basamak. Kimse
Söylemedi.
Süt yumuşaklığıyla geldi; sustu, konuştu. Geçmedi.
Mart bitiyor nerdeyse. Hepsi düşüyor cemrelerin. Düştü
Ama,
Bağışla beni bahar, yine eylül oluyor.
Çünkü, kum ve köpük alıyor çocuğu,
Aşılıyor basamağı, basamakları
Hayal bile edemeden
Gecelerin insanı şaşırtan yerlerini.
Kum, utançtan kayaların kuytularına çekiliyor.
Köpük, boğulup kayboluyor denizin derinliklerinde.
Çocuk, ağlayarak uzaklaşıyor bütün bahçelerden.
Asık yüzlü, suskun bir sabah geliyor.
Herkes buluyor
Kendine yakışanı ve yakışmayanı.
Kim kımıldasa hafifçe, eylül oluyor.
Soluyor işte demin ışıyan gün,
Bulutlar çöküyor üstüne.
Yapraklarını döküyor
Akarsuların kıyısındaki ağaçlar.
Ağır ağır terkediyor hayvanlarını en sabırlı,
En dayanıklı kır.
Elele tutuşuyor gizlenen iki yürek
Dolaşıyorlar saklamaların, tehlikelerin yollarında.
– Ne konuşmuştuk en son?
– Hatırlamak istemiyorum. Eylül oluyor…
…