Edebiyat ve Sanat Dünyasından Kısa Duyurular
KERİM ÖZBEKLER / GAZETECİ-YAZAR-ŞAİR
Kamil Akdoğan
Çayyolu Kültür Sanat Edebiyat Dergisi
Suit Tower Konutkent Mahallesi, 3035. Cadde, No.74, B Blok, No.7
Çankaya-Ankara
Tel.0-312-9995489 E Posta.iletisim@cayyoludergisi.com
NOT.Şiir-öykü-makale-kitap tanıtımı-deneme vb.gibi edebi ürünlerinizi, yayınlanması için gönderebilirsiniz. Dergi sütunları, bütün yazar ve şairlere açıktır.
ÇAYYOLU DERGİSİ TEMSİLCİLERİ;
Hatay Temsilcisi;Eylem Öfkeli
İstanbul Temsilcisi;Nazan Özen
İzmir Temsilcisi;Hatice Eğilmez Kaya
Kocaeli Temsilcisi;Oya Gündüz Aksu
Muğla Temsilcisi;İsmail Zorba
Salihli Temsilcisi;Şerif Temurtaş
Samsun Temsilcisi;Hatice Tarkan Doğanay
Tekirdağ Temsilcisi;Habibe Nur Alperoğlu
Uşak Temsilcisi;Ali Küçük
Zonguldak Temsilcisi;Muhammed Balaba.
*****
ARATOS DERGİSİ 100.SAYISINA ULAŞTI;
Uğur Pişmanlık
Aratos Dergisi Kültür-Sanat Evi
Gözlükule Mahallesi, Abdi İpekçi Caddesi, No.86
33400 Tarsus-Mersin
Tel.0-533-7234789
E Postalar;
aratosdergisi@gmail.com
ugurpismanlik@gmail.com
www.aratosdergisi.com
******
YAZAR FARUK ÇAĞLA’NIN TÜM DOSTLARINA VE ONU TANIYAN HERKESE ÇAĞRIDIR.
Babam Faruk Çağla ile ilgili yayınlanacak kitapta yer almak üzere Faruk Çağla hakkındaki görüş, düşünce ve anılarınızı yazı uzunluğu fark etmeksizin erdemcagla@gmail.com mail adresine göndermenizi istirham ediyorum.
Babamla nasıl tanıştığınızı,babamın sizlere söylediği sizin önem verdiğiniz sözlerini,beraber yaşadığınız anılarınızı,sizin onun hakkındaki görüşlerinizi vs. içerik tamamen size aittir.
Yazınızın yanında yayınlanması için babamla ilgili görsel,fotoğraf,resim,çizim,illüstrasyon da gönderebilirsiniz.
Babam yukarıdan bizi izliyorsa kendisi hakkında kitap yayınlanarak tarihe belge bırakılmasına ve dostlarının kitapta onu yalnız bırakmamış olmasına sevinecektir.Buna tüm kalbimle inanıyorum.
ERDEM ÇAĞLA
Not:Mail kullanmıyorsanız Facebook üzerinden mesaj ile de gönderebilir veya 0-536-4399576 numaralı telefona WhatsApp üzerinden de yollayabilirsiniz.
*****
E.Öğretmen-Egeli Araştırmacı Yazarlar Derneği ve E.Belediye Başkanı Abdulkadir Uslu ”Sefer Ekşi 9. Kültür ve Sanat Yarışmaları”nda Kırmızı isimli öyküsü ile 3.ödülü kazandı, Uslu’ya ve diğer yarışmada derece alanları ödülleri 17 Kasım 2020 Salı günü, saat.12.00’de ”İlim ve Fazilet Vakfı Eğitim Kurumları-Kuruçeşme, Selami Ali Mahallesi, Katip Çelebi Sokak, Fazilet Çıkmazı, No.1 Üsküdar-İstanbul adresinde takdim edilecek.
******
ALFA DAĞITIM ŞİRKETİ “VATANI SATANLAR” KİTABIMI ALMIYOR, SATMIYOR VE SATTIRMIYOR!
Yılmaz Dikbaş
Yazar-Kimya Yüksek Mühendisi
0-532-2333152
Değerli Dostlar,
Altı ay önce yayımlanan “VATANI SATANLAR” adlı kitabım çıkar çıkmaz yoğun bir ilgi gördü. İzmir, Ankara ve İstanbul kitap fuarlarında okurların büyük ilgisini çekti.
Kısa zamanda “VATANI SATANLAR”, en çok konuşulan ve en çok aranan kitap oldu.
Şu üç eski bakan, Yargı’ya başvurarak kitabın basımının hemen yasaklanmasını, ülke genelinde toplatılmasını ve benim hapse atılmamı istediler: Namık Kemal Zeybek, Abdüllatif Şener ve Sadettin Tantan.
Bu haber, doğal olarak kitabıma olan ilgiyi daha da artırdı.
Yargı, bu üç eski bakanın tüm iddia ve taleplerini REDDETTİ.
Kitabıma ilgi çok daha arttı, okurlar ülkenin dört bir yanında kitapçılara gidip kitabımı almak istediler.
Ancak, kitabımı İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya gibi büyük şehirlerde bile bulamadılar!
Bunun nedenini sizlere açıklayabilmek için, önce kitap yayımcılığı ile ilgili bazı temel bilgileri vermem gerekiyor.
Alıp okuduğunuz kitaplar şu üç aşamadan geçerek elinize ulaşır:
BİRİNCİ AŞAMA: Yazar, kitabını basılacak düzende yazıp hazırladıktan sonra bir yayınevi arayışına girer. Bulduğu yayınevi ile bir “Telif Sözleşmesi” imzalar. Bu sözleşme, yazarın ve yayınevinin yükümlülüklerini ve yazara ödenecek telif ücretinin miktarını içerir. Bu sözleşme, yasal bir belgedir.
İKİNCİ AŞAMA: Yayınevi, anlaşması olduğu bir matbaada kitabı bastırır. Dağıtım şirketlerine ve kitapçılara gönderilecek biçimde kitapları paketler.
ÜÇÜNCÜ AŞAMA: Kitabı Türkiye’nin dört bir yanındaki kitapçılara gönderen, geniş bir dağıtım ağı bulunan şirketlere, “Dağıtım Şirketi” adı verilir.
Yayınevi, Dağıtım Şirketleri ile anlaşmalar yapar. Onlara kitabı, kitabın arka kapağındaki fiyatın yüzde 40-50’siyle satar. Örneğin, okurlara 30 TL’ye sunulan bir kitabı Dağıtım Şirketine 12-15 TL’ye satar. Karşılığını nakit olarak alamaz! Dağıtım Şirketleri, aldıkları kitap karşılığı yayınevine 3-6 aylık senet verirler bazen bu süreyi 11 aya kadar uzatırlar!
Yayınevi, anlaşma yaptığı Dağıtım Şirketlerine kitapları, kargoyla gönderir.
İşte, bu aşama yayıncılığın en “BELİRLEYİCİ” aşamasıdır.
Eğer Dağıtım Şirketi, bir kitabı benimserse o kitabı çok kısa sürede Türkiye’nin dört bir yanındaki kitapçılara, mağazalara dağıtır.
Peki, bir Dağıtım Şirketinin bir kitabı benimsemesinin ölçütü nedir?
Dağıtım Şirketleri, ticaret şirketleridir. Amaçları para kazanmaktır.
Dağıtım Şirketleri, kendilerine para kazandıracak kitabı, yani çok satacağına inandığı kitabı sahiplenir, hızla dağıtımını yapar.
Değerli Dostlar,
“VATANI SATANLAR” kitabım yukarıda özetlediğim üç aşamanın ikisini başarıyla geçti.
“VATANI SATANLAR” kitabım, üçüncü aşamada ardı ardına engellerle karşılaştı.
Büyük Dağıtım Şirketleri, “VATANI SATANLAR”ı alıp dağıtmak istemiyordu!
Bütün veriler, bu kitabın çok aranacağını, çok tartışılacağını, çok beğenileceğini, çok satılacağını gösteriyordu. Öyleyse bu kitabı dağıtan Dağıtım Şirketleri çok para kazanacaklardı.
Ancak beklendiği gibi olmadı!
Büyük Dağıtım Şirketleri, kitabımı görmezden geldiler, yayınevi ile yapmış olduğu sözleşmeleri de çiğneyerek kitabımın dağıtımını yapmadılar!
Kendilerine çok para kazandıracak “VATANI SATANLAR” kitabımı büyük Dağıtım Şirketleri neden alıp satmıyordu?
Değerli Dostlar,
Bu yazımda sizlere, kitabımı alıp dağıtmayan, satmayan, sattırmayan, kitabıma bir tür “ambargo” koyan bir dağıtım şirketini tanıtacağım.
Günümüz yayıncılık piyasasında en büyük iki dağıtım şirketinden birisi ALFA YAYINCILIK VE DAĞITIM ŞİRKETİ’dir.
Alfa Dağıtım Şirketi’nin sahibi Mehmet Faruk BAYRAK’tır.
Alfa Dağıtım, kitabımı alıp dağıtmayınca, Faruk Bayrak’a telefonla ulaşmak istedim.
16 Nisan 2019 günü, Alfa Dağıtım’ın şirket numarasını, 0-212-2214846’yı çevirdim.
Karşıma, şirketin sekreteri çıktı. Faruk Bayrak’ın çok yoğun olduğunu, ona telefonla ulaşmanın pek kolay olmadığını söyledi! Cep telefonunu istedim, Vermeyeceğini bildirdi. Ona ulaşabilmem için kendisine e-posta göndermemi önerdi ve Faruk Bayrak’ın e-posta adresini verdi: farukbayrak@alfakitap.com
17 Nisan 2019 günü, Faruk Bayrak’a aşağıdaki iletiyi gönderdim:
Sayın Faruk Bayrak,
Bugüne kadar yayımlanmış 19 kitabı bulunan bir araştırmacı yazarım.
Kitaplarımın yayımcısı Nergiz Yayınları’nın verdiği bilgiye göre, ortada bir anlaşma olduğu halde, ALFA DAĞITIM kitaplarımın dağıtımını yapmayı REDDEDİYORMUŞ!
Özellikle bir buçuk ay önce yayımlanmış, Ankara-İstanbul-İzmir kitap fuarlarında yoğun ilgi gören VATANI SATANLAR kitabımın dağıtımıyla ilgili yayınevinin yaptığı her tür girişimin geri çevrilip yanıtsız bırakıldığını öğrenmiş bulunmaktayım.
Sayın Faruk Bayraktar,
Çok yoğun işleriniz nedeniyle, kitabıma karşı gösterilen bu olumsuz tutumdan haberiniz olmadığı ihtimalini düşünerek size telefonla ulaşmaya çalıştım, mümkün olmadı. Cep telefonunuz sekreteriniz tarafından bana verilmedi. Ben, ulaşım için kendi cep telefonumu sekreteriniz bıraktım, ancak bundan da bir sonuç alamadım.
Durumu bilgilerinize sunuyor, ALFA DAĞITIM tarafından VATANI SATANLAR kitabıma karşı gösterilen olumsuz tutuma bir çözüm bulmanızı diliyor, bekliyorum.
Saygılar,
Yılmaz Dikbaş, Kimya Yüksek Mühendisi,
Araştırmacı Yazar
0-532-2333152
Değerli Dostlar,
Faruk Bayrak’a gönderdiğim e-postaya iki gün geçip cevap alamayınca, 19.04.209 günü aşağıdaki iletiyi gönderdim:
Sayın Faruk Bayrak,
İletime sizden cevap alamadım.
Bu konuda okurlarımı bilgilendirmek amacıyla bir yazı yazıp sosyal medyada paylaşacağım.
Ancak, sizin görüş, yorum ve önerinizi almadan bunu yapmak istemiyorum.
Lütfen bu ciddi konuya iki dakikanızı ayırıp beni aydınlatmanızı rica ederim.
Saygılar,
Yılmaz Dikbaş, Kimya Yüksek Müh.,
Araştırmacı Yazar
0-532-2333152
Bu iletiden sonra günler geçti, ama bir cevap gelmedi. Alfa Dağıtım Şirketi’ne yaptığım telefonlara da cevap veren olmadı!
Şirketin yöneticilerinden olan, uzun bir süre önce bir başka kitabım nedeniyle kendisiyle telefonda birkaç kez konuşmuş olduğum Vezir Sarıyer de telefonlarıma cevap vermiyordu!
En sonunda, Vezir Sarıyerli telefonuma çıktı, “piyasa çok kötü! Sizinle ilgili bir durum yok!” diyerek durumu kurtarmaya dönük bahaneler sıralayıp durdu!
Değerli Dostlar,
ALFA DAĞITIM ŞİRKETİ, neden VATANI SATANLAR kitabımı almıyor, dağıtımını yapmıyordu?
Şirketin sahibi Faruk BAYRAK, neden benimle telefonda konuşmaktan kaçınıyor, e-postalarıma bile cevap vermiyordu?
Bu soruların cevabını vermeden önce, ALFA DAĞITIM ŞİRKETİ’nn sahibi Mehmet Faruk Kaymak’ı kısaca tanıyalım:
• 1964, Şanlıurfa doğumlu.
• Türkiye Yayıncılar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi.
• 22. Dönem, AKP Şanlıurfa Milletvekili.
• Kızının nişan yüzüğünü Abdullah GÜL taktı. Nişan töreni Büyükdere’de Kral Faysal Korusu’nda yapıldı.
Aklımıza şu soru geliyor: Faruk Bayrak’ın sahibi olduğu ALFA DAĞITIM ŞİRKETİ, acaba VATANI SATANLAR kitabında Abdullah GÜL’ün adının da bulunmasından mı rahatsız olmuştu?
Bence bu geçerli bir açıklama olamazdı. Çünkü ALFA DAĞITIM, bir ticari şirket olduğundan, parasal çıkarlarını her tür ideolojinin, siyasi görüşün üstünde tutuyordu. İşte, bunun çok yalın bir örneğini, kanıt olarak aşağıda sunuyorum.
Edirne Ceza Evi’nde tutuklu bulunan HDP eski eş başkanı Selahattin Demirtaş, cezaevinde bir öykü kitabı yazdı: DEVRAN.
kısa zamanda 150 bin adet satılmış olduğu duyuruldu.
Faruk Bayrak’ın ALFA DAĞITIM ŞİRKETİ, Devran’ı almış, yıldırım hızıyla tüm Türkiye’de dağıtmıştı!
Değerli Dostlar,
Sakın yanlış anlaşılmasın!
Devran’a karşı olumsuz bir tavrım yoktur! Selahattin Demirtaş, Anayasal haklarını kullanarak bir öykü kitabı yazmış, bu kitap çok kısa zamanda Türkiye’nin dört bir yanına dağıtılmış, yüz binlerce okurla buluşmuştu.
Benim karşı tavrım, ALFA DAĞITIM’adır!
Nedenini çok kısa açıklayayım.
ALFA DAĞITIM’ın sahibi Faruk Bayrak AKP’lidir, bir dönem milletvekilliği yapmıştır. Faruk Bayrak, AKP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eski cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile çok yakın ilişkiler içindedir.
Tüm halkımız biliyor. Recep Tayyip Erdoğan da Abdullah Gül de, HDP eski eş başkanı Selahattin Demirtaş’ı “terör örgütü üyesi”, “terörist” ve hatta “vatan haini” olmakla suçlamışlardır.
Şu soruyu sormamız artık şart olmuştur:
Nasıl oluyor da Faruk Bayrak’ın ALFA DAĞITIM ŞİRKETİ, en yüksek makam sahibi kişiler tarafından en ağır biçimde açıktan suçlanmış olan Selahattin Demirtaş’ın kitabını yıldırım hızıyla alıp dağıtıyor?
Bu sorunun mantıksal cevabı şudur: ALAFA DAĞITIM, bir ticari şirkettir, tek amacı para kazanmaktır. Alıp dağıtımını yaptığı kitapların içeriğine ve yazarın ideolojisine, siyasi konumuna bakmaz! Kendisine para kazandıracağına inandığı kitabı alır, tüm Türkiye’ye dağıtır.
Değerli Dostlar,
ALFA DAĞITIM, Selahattin Demirtaş’ın kitabını alıp dağıtırken uyduğu kuralı, VATANI SATANLAR kitabım için uygulamamıştır!
Niçin?
İşte, bu soruyu ALFA DAĞITIM’ın sahibi Faruk Bayrak’a, tüm okurlarımın önünde soruyorum!
Faruk BAYRAK, bu sorunun cevabını vermek zorundadır!
Eğer Faruk Bayrak bu soruma cevap vermezse, hem kendisi hem de şirketi ALFA DAĞITIM, halkımızın gözünde güvenilir olma niteliğini yitirecektir!
(15 Eylül 2019 Pazar)
*****
BİR FİNCAN KAHVENİN 40 YIL HATIRI VARDIR…
Gerçek tarihçesi, Üsküdarlı Bilge Yusuf ile Rum balıkçı Stelyonun hikâyesine dayanır.
1895 yılında Eminönü Yemiş İskelesi, balıkçı kahvesine giren Osmanlı zabiti.
-Bre Yusuf, herkese benden okkalı bir kahve ama şurda oturan Rum palikaryasına yok.. Ona, kahvem de akçem de haramdır.” der.. Bilge Yusuf kahveleri ikram eder, bir kahve de Palikarya Stelyo’nun önüne koyar.. Zabıt, adeta kükrer..”
-Ben, ona haramdır demedim mi Yusuf ?” Bilge Yusuf , hiç istifini bozmaz..”
-Komutan, o kahve benden ona da helaldir.” der..
Stelyo minnetle bakar, Yusufa.. Yıl 1905 olur, Samos (Sisam) adasında Rum isyanı başlar.. Damat Ferit Paşa, adaya asker çıkarır.. Bilge Yusuf da askerdir ve adaya çıkan askerler arasındadır, ancak ilk çatışmada esir düşer.. 2 yıl yatar, Samos zindanlarında.. 2 yıl sonunda Rum çeteciler, esir pazarında satışa çıkarır Yusuf’u.. Mezatda 5 para-7 para sesleri arasından bir ses yükselir.”
-O Türk’e benden 5 kuruş, hemen alıyorum..”.
Sessizlik hakim olur, Rum alır Yusuf’u arabasına köyün dışına çıkarır.
Denize yakın bir yerde arabasını durdurur, döner Yusuf’a ”Serbestsin, Bilge Yusuf.” der.. Yusuf, inanamaz duruma. Rum’un, ellerine kapanır..”
-Beyim, kimsin ? Necisin, beni neden özgür bırakırsın ?” der..
Rum, döner Yusuf’a.
-Ben, balıkçı Stelyo.” der..
Yusuf çözemez durumu, adamı tanımaz bile.. Rum, uzun uzun anlatır 12 yıl öncesini, Yemiş iskelesine döner. Detaylarıyla o günü anlatır ve;
-İşte ben, bir fincan kahveyi helal ettiğin balıkçı Stelyo.” der. Göz yaşları, sel olur. Sarmaş dolaş olurlar, Stelyo. Yusuf’u, kaçak yoldan İstanbul’a gönderir.
Bu dostluk, 35 yıl devam eder.. Her yıl, birbirlerini ziyaret ederler. Her ziyarette, bir fincan kahve mutlaka vardır. Çocuklarına, torunlarına anlatırlar dostluklarını ve “Bu kahvenin, 40 yıl hatırı var.” derler. (TC. Üsküdar Belediyesi Kültür Hizmetleri .Arşivi)
*****
MEHMET AKİF ERSOY’UN BÜYÜK OĞLU EMİN AKİF’İN HÜZÜNLÜ HAYAT HİKAYESİ…
“Mehmet Akif Ersoy’un 3 Kız 2 Erkek toplam 5 çocuğundan en büyüğü Emin Akif; Askerliğini nefer olarak yaptı ve kıtasında asil bir utanma ile Mehmed Akif’in oğlu olduğunu sakladı. Terhisinden sonra büyük şehir İstanbul’un berduşlarından biri oldu.
Sabahçı kahvehanelerinde ve hamamlarında yatıp barındı. Yalın ayak dolaşarak şarap, ispirto ve esrar parası için hammallık yaptığını görenler vardır. 1939’da ilk defa İstanbul zabıtası tarafından bir esrarkeş olarak yakalandı, akıl hastahanesine sevkedildi ve bir suçtan bir müddet de cezaevinde kaldı. Nihayet kendisini bulan bir baba dostu tarafından Bursa’da Çiftliği Harası’na kahya olarak yerleştirildi. Evlendi, mazbut bir hayat sürmeye başladı. Fakat 1963-1964 yılları arasında işinden çıkarıldı.
İstanbul’a döner dönmez tekrar esrara düştü. 1966 başlarında zevcesi vefat edince tekrar kimsesiz kaldı, tekrar içkiye ve esrara başladı. 1966 sonlarında birkaç ay akıl hastahanesinde kaldı. Kasım 1966’da hastahaneden çıktığında, geceleri Tophane’de bir kamyon karoseri içinde yatmaya başladı.
İşte o günlerde Emin Akif, (1966) Milliyet Gazetesi’nde yazan Çetin Altanın yanına gider. Devamını Altan’ın Bir Yumak İnsan kitabından aktaralım
-Bir öğle sonrası… Bayram içeri girdi, “Sizi biri görmek istiyor” dedi.
– Buyursun…
İçeri traşı uzamış, üstü başı bakımsız, yaşlıca, çelimsiz bir adam girdi. Hazırolu andıran bir duruş ve hafif bükük bir boyunla:
–Bendeniz, dedi, Mehmet Akif’in oğluyum…
Bir anda ne olduğumu şaşırdım ve nasıl şaşırdım bilemezsiniz. Eski bir dostluk havası yaratmak istercesine: “
– “Oooo buyurun buyurun.. Nasılsınız türünden bır yakınlık göstermeye çalıştım. O tavrını bozmadı: “Rahatsız etmeyeyim” dedi; “Sizden ufak bir yardım rica etmeye gelmiştim…”
Gökler mi tepeme yıkıldı; yer mi yarıldı da, ben mi yerin dibine geçtim; doğrusu fena allak bullak oldum… Ve tek yapabileceğim şeyi Yaptım cüzdanımı cıkarıp uzattım. O, bükük boynuyla: “Siz ne münasip görürseniz” dedi.
Cinnet cehennemlerinin tüm yıldırımları düşüyordu yüreğime. “Durun bakalım neyimiz varmış” gibilerden cüzdanı açtım; içinde ne varsa çıkardım, -fazla bir şey de yoktu- elimde tuttum. Bir iki Adım attı. Sanırım sadece bir 10, yahut 20 lira aldı.
– Çok çok teşekkür ederim, rahatsız ettim, dedi ve çıkıp gitti.
Aradan bir ay geçti geçmedi; gazetelerde küçük bir haber ilişti gözüme: Beşiktaş’taki çöp bidonlarından birinde Mehmet Akif’in oğlunun ölüsü bulunmuştu..
Cenazesi ortada kalmasın diye tüm masrafları karşılandı..
Yıl 1991
Beyoğlu’nda bir evin kirasını ödeyemedikleri için sokağa atılanlar da Mehmet Akif Ersoy’un kızı ve torunlarıdır !..
Mehmet Akif Ersoy “İstiklal Marşı” şiiri için devletin verdiği para ödülünü almayan, ticarete alet olmasın diye de, “İstiklal Marşı”nı kitabına almayan Mehmet Akif Ersoy’un, Türk milletine emanet ettiği çocuklarının yaşamlarından bir kesit.
*****
TARİH HOCASI…
Tarih öğretmeni, çocuğa sormuş;
“Oğlum,Kartaca savaşını kim yaptı?”
Çocuk: “Valla-billâ ben yapmadım hocam…” deyince tarih hocası sinirlenmiş, sınıfın kapısını çarparak çıkmış… Matematik hocasıyla burun buruna gelmiş…
Matematik hocası: “Hayrola hocam? Bu ne sinir?”…
“Sorma…” demiş tarih hocası.
“Çocuğa Kartaca savaşını kim yaptı dedim?”.. “Valla-billâ ben yapmadım hocam…” dedi…” Nasıl sinirlenmeyeyim?”
Matematik hocası: “Bunlar böyledir hocam…Hem yaparlar,hem de inkâr ederler…” deyince,tarih hocası sinirden düşer,bayılır…
Müdürün odasında kolonyayla kendine getirilince müdür sorar: “Hayrola hocam? Ne oldu ki fenalaştınız?” “Sormayın müdürüm” der tarihçi…
“Derste çocuğa “Kartaca savaşını kimler yaptı?” dedim. “Valla-billâ ben yapmadım demez mi?” Sinirle sınıftan çıkarken matematik hocamız sordu…Durumu anlatınca: “Bunlar böyledir,hem yaparlar, bir de yapmadım derler…” deyince bayılmışım….
“Hocam,şu üzüldüğün şeye bak…” der müdür… “İki satır yazı yazarım Milli Eğitim Bakanlığına, kimin yaptığını hemen ortaya çıkartırım…”
Tarih hocası hastanelik olur…15 gün hastanede yatıp tedavi görerek, bir ay raporlu olarak taburcu edilir…
Evinde dinlenirken, postacı sarı bir zarf getirir… Tarih hocası, merakla açar zarfı… Milli Eğitim Bakanlığından gelmiştir, resmi yazı… “Bu yıl,gerekli tahsisat olmadığından, Kartaca savaşları yapılamayacaktır… Bilgilerinize…” yazmaktadır..
******