Edebiyat Sanat Dünyasında Kısa Duyurular
Dergimizin 4.sayısı için hazırlıklar başladı, sizler de 4.sayımızda yer almak isterseniz. Eserlerinizi, 05-15 Ocak 2020 tarihleri arasında penceredergim@gmail.com e posta adresine iletebilirsiniz.
İbrahim Altun
Pencere Dergisi
Genel Yayın Yönetmeni
*****
10-21 Ocak 2020 tarihleri arasında, 100 yazar ve 100 yayınevi’nin iştirakı ile ”Eski Otogar-Kleopatra Kapısı Civarı Tarsus-Mersin” adresinde ”Tarsus Kitap Fuarı” açılacaktır. Her gün 09.30-20.00 arasında ücretsiz olarak gezilebilecek olan fuarı Tarsus Belediyesi yöneticileri organize etmektedir, daha fazla bilgi almak isteyenler Tarsus Belediyesi Sosyal İşler Müdürlüğü ile irtibat kurabilirler. Tel.0-324-6162512/1480, ilgilenenlere önemle duyurulur.
*****
ÇORLU BELEDİYESİ ”ÇORLU KONULU ÖYKÜ YARIŞMASI” DÜZENLEDİ. BİRİNCİ GELEN ÖYKÜ SAHİBİNE, TABLET HEDİYE EDİLECEK.(SON KATILIM TARİHİ.10 ŞUBAT 2020 PAZARTESİ)
AMAÇ;
Toplumda kadın hakları konusunda farkındalık düzeyini yükseltmek, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekmek, konuyla ilgili yaklaşımları öykü aracılığıyla anlatmak. Yazmayı kendine uğraş edinenlerin ‘Çorlu’ ya bakışı yansıtan hikâyelerini toplumla paylaşmalarına aracı olmak, genç ve yetişkinlerin çalışmalarını desteklemek, geleceğin yazarları olacak yeteneklerin keşfedilmesini sağlamaktır.
KONU;
Öykü yarışmasının ana teması Çorlu’dur. Çorlu sokaklarında yaşanmış gerçek veya gerçek olmayan hikayelerden oluşan öyküler yarışmaya kabul edilecektir.
ORGANİZASYON;
Öykü yarışması Çorlu Belediyesi tarafından organize edilerek yürütülmektedir.
KATILMA KOŞULLARI;
-Yarışma herkese açıktır.
-Yarışmacılar en fazla 2 öykü ile yarışmaya katılabilirler.
-Öyküler daha önce basılmamış ve ödül almamış olmalıdır.
-Yarışma şartnamesine uygun olmayan ve son teslim tarihinden sonra teslim edilen başvurular değerlendirmeye alınmayacaktır.
-Yarışmaya gönderilen öykülerin hukuki ve bilimsel sorumluluğu yazarına aittir. Üçüncü kişilerin öykünün telif hakkı konusunda iddia ve talepleri olması durumunda öykü sahibi, uğrayacağı zarara karşı sorumlu olduğunu kabul eder.
-Seçici kurulun yayınlamaya değer bulduğu öyküler kitap haline getirilir.
-Başvuru sahibi yukarıdaki şartları kabul etmiş sayılır.
YARIŞMAYA GÖNDERİLECEK ESERDE ARANACAK ŞARTLAR;
-Öykünün konusu ”Çorlu” ile alakalı olmalıdır. Türkçe yazılmalıdır. Türk dilinin özgünlüğü korunarak 5.000 ile 15.000 karakter arasında yazılmış olmalıdır.
-Yarışmaya katılacak öyküler; normal A4 boyutunda, 12 punto, 1.5 aralık bilgisayar oylumunda hazırlanarak 2 kopya halinde çıktı alınmalı, üzerinde isim yazmayan zarfa konularak teslim edilmelidir.
-Yarışmacılar yarışma ile ilgili başvuru formunu doldurup imzalayacaktır.
-Dosyanın sol üst köşesinde yarışmacının rumuzu yer almalıdır. Rumuz anlamlı veya anlam taşımayan sayı ve harflerden, 6 (Altı) karakterle oluşacak şekilde belirlenebilir. (Örnek: A22Y1Z – DRM292 gibi)
-Öz yaşam bilgisi kapalı bir zarfla dosyaya eklenmeli, öz yaşam times new roman, 12 punto 800 karakteri geçmemelidir.
-Yarışmacılar doldurdukları başvuru formunu adres ve isimlerin olmadığı bir zarfın içine koymalıdır.
-Yarışmaya gönderilen öyküler, değerlendirmeye alınsın ya da alınmasın, yazarlarına iade edilmeyecektir. Çorlu Belediyesi bu öykülerden oluşan bir kitap hazırlama ve yayınlama hakkını da saklı tutar.
-Yarışmaya katılacak eserler 2 nüsha ki tekrarla, üzerinde yazarına dair rumuzundan başka emare bulunmayan ve başvuru formlu zarf, büyük bir zarf içinde aşağıdaki başvuru adresine kargo ile gönderilecektir.
-İstenilen tüm evrakların içinde olduğu zarf;
Çorlu Belediyesi-Reşadiye Mahallesi, Salih Omurtak Caddesi, No.139 Çor adresine kargo ile gönderilecektir.
-Yarışmacılar kargo ile gönderdikleri eserleri ayrıca strateji@corlu.bel.tr adresine pdf formatında gönderecektir.
-Gönderilen dosya ekine açıklama olarak yazılmış olan eserin rumuzu ve eserin ismi yazılacaktır.
YARIŞMA TAKVİMİ;
Yarışma Başlangıç Tarihi;16 Aralık 2019
Başvuru Bitiş Tarihi;10 Şubat 2020
Sonuç Bildirimi 06 Mart 2020
Ödül Töreni Gecesi 10 Mart 2020
ÖDÜLLER;
Birinciye tablet,
İkinciye hediye çeki,
Üçüncüye kulaklık.
Yurt dışından katılanlar hariç ödülü hak eden kişi, ödülünü almak üzere Ödül Töreni’nde bizzat bulunmak zorundadır. Ödül Törenine; Yarışma Yürütme Kurulu’nun kabul edeceği bir mazereti olmaksızın katılmayan kişinin akçeli ve akçesiz hiçbir ödülü verilmez, ödül Çorlu Belediyesi uhdesinde kalır.
ÖZEL KOŞULLAR;
Yarışma başvuru belgesindeki imza sahibi, öykünün yasal sahibi olmalıdır. Başvuru belgesinde belirtilecek tüm bilgilerin doğruluğu imza sahibini bağlar. Bu bilgiler nedeniyle doğabilecek hukuksal sorumluluk imza sahibine aittir. Telif Hakları; Tüm eserlerin telif hakkı eser sahiplerine ait olacaktır, ancak yarışmayı düzenleyen Çorlu Belediyesi, sahiplerinin isimlerini belirtmek koşulu ile dereceye giren öyküleri kitap haline getirip basabilir ve ücretsiz olarak dağıtabilir.
JÜRİ;
Vildan Baloğlu-Emel Sarıkurt-Ayşe Taşralı Erdoğan-
Haluk Ecevit.
Ödül töreni gecesinin yapılacağı yer ve program bilgileri web sitemizden, sosyal medya hesaplarımızdan duyurulacak, ayrıca yarışmacıların mail adreslerine yollanacaktır.
Bu şartname yarışmaya başvuran kişiler tarafından kabul edilmiş sayılır.
Başvuru Formu;
EDEBİYAT ORTAMI DERGİSİ ”ANKARA ÖYKÜ YARIŞMASI” BİRİNCİSİNE 3.000 TL. ÖDENECEK.(SON BAŞVURU TARİHİ 15 ŞUBAT 2020 CUMARTESİ)…
YARIŞMA KOŞULLARI;
-Yarışmaya, herkes katılabilir. Yaş vs. sınırlaması yoktur.
-Yarışmaya, her yarışmacı, sadece bir öyküyle katılabilir.
-Yarışmaya katılacak öykülerin daha önce yayımlanmamış olması zorunludur.
-Yarışmaya takma isimle katılınacaktır.
-Yarışmaya katılanlar, metnin 6 (altı) adet kopyasının yanı sıra, ayrı bir zarfın içinde, gerçek isimlerini, kimlik bilgilerini, adreslerini, diğer iletişim bilgilerini ekleyip göndereceklerdir.
-Başvurular, elden, iadeli taahhütlü posta ile, APS postayla, kargoyla en geç 15 Şubat 2020 günü mesai bitimine değin dergimiz adresine yapılabilecektir.
ÖDÜLLER;
Birinciye, 3.000 (Üç bin) Türk Lirası
İkinciye, 2.000 (İki bin) Türk lirası
Üçüncüye ise, 1.000 (Bin bin) Türk Lirası para ödülü verilecektir.
Ayrıca, 2 (iki) esere mansiyon ödülü takdim edilecektir. Mansiyon ödülü, 500 (Beş yüz) Türk Lirası olacaktır.
Yarışmada derece alan eserler, yarışma etkinliğinin ortaklarından Edebiyat Ortamı Yayınları, Edebiyat Ortamı Dergisi’nce yayımlanacaktır. Yarışmaya katılan, derece alan-almayan eserlerin tümünün yayım, telif hakları, Yarışmayı düzenleyen Kurum’a aittir.
ÖYKÜ YARIŞMASI’NIN KONUSU-ANKARA;
Ankara Öykü Yarışması’na gönderilecek olan öykülerin, Ankara’yı, tarihini, bugününü, Ankara’da yaşamış tarihsel kişilikleri, Ankara’nın gündelik yaşamını, Ankara’nın bilinmeyen, değerli kişiliklerini, delilerini, meczuplarını, semtlerini, kültürünü vs. konu edinmesi yeğlenmelidir. Değerlendirmede, dil, kurgu ve anlatım özelliklerinin yanı sıra, seçtiği konu, kişilikler, olaylar ve onları yansıtma/aktarma biçimi de göz önüne alınacaktır.
SONUÇLARIN AÇIKLANMASI;
Seçici kurul, 31 Mart 2020 günü toplanıp seçimini yapacak ve aynı gün bir basın toplantısıyla kamuoyuna sonuçlar duyurulacaktır. 1 Nisan 2020 günü akşamı yapılan bir törenle ödüller sahiplerine verilecektir.
Adres;
Edebiyat Ortamı Dergisi-1.Ankara Öykü Yarışması;
GMK Bulvarı, No: 24/8 Demirtepe – Çankaya-Ankara
****
RIŞVAN KÜLTÜR EĞİTİM VE DAYANIŞMA FEDERASYONU ŞİİR YARIŞMASI’NI KAZANAN ŞAİRE 1.000 TL. ÖDENECEK.(SON KATILIM TARİHİ.28 ŞUBAT 2020 CUMA)…
Anadolu, Türkler tarafından fethedildikten sonra yoğun bir Türk göçüne sahne olmuştur. Türkler buraya boy ve aşiretler halinde gelerek muhtelif bölgeleri yurt edinmişler ve Selçuklu Devleti yöneticileri de siyasî ve iktisadî hedefleri gözeterek Osmanlı Devleti’ni kuran Kayı boyuna mensup aşiretinde dâhil olduğu Türk boylarını çeşitli bölgelere yerleştirmişlerdir. Osmanlılarda aynı şekilde kendilerine gelip sığınan Türk topluluklarını değişik bölgelere iskân etmişlerdir. Böylece Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve gelişme sürecinde de, Anadolu’nun muhtelif yerlerine çeşitli Türk oymak ve aşiretleri yerleştirilmiştir. XVI. yüzyılda Malatya Sancağına bağlı Kâhta Kazası ile Maraş Eyaleti’ne bağlı Hısn-ı Mansur Kazasında bulunan Rışvan Aşireti hakkında Osmanlı arşivlerinde Tapu Tahrir Defterlerinde malumata ulaşmak mümkündür. Halen azda olsa konar-göçer Türkmen kültürüne Rışvan nüfusunda rastlanmaktadır.
YARIŞMA ŞARTLARI;
Yarışmaya Seçici Kurul Üyeleri katılamazlar. Gönderilen şiirlerin altına isim veya rumuz yazılmayacaktır. Yarışmanın konusu; “Serbest” olarak belirlenmiştir. Yarışmaya katılacak şiirlerin daha önce hiçbir yarışmada ödül almamış ve herhangi bir yerde (Basılı olarak) yayımlanmamış olması gerekmektedir. Şiirlerde hiçbir şekilde alıntı olmayacak, tamamen katılımcıların kendi eserleri olacaktır. Bir şair, yarışmaya en fazla iki şiir ile katılabilir. Şiirlerde tarz ve ekol sınırlaması yoktur. Gönderilen şiirlerin uzunluğu 100 satırı aşmamalıdır. Daha uzun şiirler değerlendirme dışı bırakılacaktır. Başvuru yalnızca internet üzerinden e-mail yoluyla yapılacaktır (risvansolen@gmail.com).
Yarışmada ödül kazanan şiirlerin her türlü yayın hakları Rışvan Kültür Eğitim ve Dayanışma Federasyonuna aittir. Yarışmaya katılan şiirlerden uygun görülenler, ek bir telif hakkı iznine gerek kalmaksızın, bir kitapta toplanacaktır. Son başvuru tarihi 28 Şubat 2020 Cuma günü mesai bitimine kadardır. Yarışma sonuçları 27 Mart 2020 tarihinde açıklanacaktır. Ödül töreni tarihi daha sonra ilan edilecektir. Son Başvuru Tarihi : 28 Şubat 2020 Cuma (Saat 17:00’a kadar)
JÜRİ ÜYELERİ;
Prof. Dr. Muharrem Dayanç
Mehmet Ali Kalkan
İbrahim Sağır
Tuncay Söylemez
Şenol Çiçek
ÖDÜLLER;
Birincilik Ödülü.1.000 Lira
İkincilik Ödülü.750 Lira
Üçüncülük Ödülü.500 Lira.
*****
Zeynel Beksac
Kosova Türk Yazarlar Derneği Başkanı
Doğru Yol Türk Kültür Sanat Derneği Yöneticisi
Türkçem Yazı ve Şiir Dergisi Sahibi
Fehmi Ladrovci Sk. No.36
Prizren-Kosova
Tel.00-377-44351155
E Posta.zbeksac@yahoo.com
******
SONER YALÇIN ”TÜRK
TARIMINI BİTİRDİLER, BİZE ZEHİR YEDİRİYORLAR. BİR ÜLKE, BİLE BİLE İNTİHARA
SÜRÜKLENİYOR.”
“Gıda terörünü ve bunun arkasındaki karanlık isimleri
yazdım” diyen Sözcü yazarı Soner Yalçın, yeni kitabında Türkiye’deki
tarıma ilişkin 5 yıl boyunca araştırdığı konuları ele aldı. Yalçın,
Türkiye’deki tabloyu, “Türk tarımını bitirip insanlarımıza zehir yedirmeye
başladılar. Bir ülke bile bile intihara sürükleniyor. Zehir tacirlerine fırsat
veriliyor. Yoksullara soykırım yapılıyor” diyerek özetledi.
Sözcü’den Nil Soysal’ın sorularını yanıtlandıran Soner
Yalçın’ın açıklaması şöyle:
“İnsanlar aydınlansın istedim”
– Hikayeyi başa saralım; bu kitabı yazma fikri ilk nasıl
doğdu?
Kafamda hep şu vardı: Gıdalar korku kaynağına dönüştürüldü!
Hekimler, uzmanlar yazıyor, konuşuyor, uyarıyor: “Aman şunları yemeyin! Aman
bunları içmeyin!” Dedikleri doğru ama konuyu “gıda sağlığına” sıkıştırıp
bırakıyorlar. Bu “çağdaş esarete” sebep olanlar görmezden geliniyor, gizli
amaçları üzerinde durulmuyor. Eksik olan bu. İşte Saklı Seçilmişler kitabı bu
ihtiyacı gidermek için yazıldı. Kimyasal yiyecekler-içecekler insan sağlığı
için tehlikeli zehir ise niye satılıyor? Demek meselenin gizlenen sırrı var!
Bakın çevrenize; kısırlık ve kanser ne kadar arttı. Şeker hastalığı inanılmaz
boyutlarda. Bu rahatsızlıkların sebebi yediklerimiz, içtiklerimiz. Mesele
sadece sağlık değil; bunun ekonomik-politik yönü var! Bu zehir düzenini kimler,
nasıl kurdu? Beslenmenin-gıdanın ekonomik politiği üzerinde kimse durmuyor.
Dedim ki içimden; “İnsanların kafasını aydınlatacak, gıda terörünün arkasındaki
karanlık isimleri ve politikaları ortaya çıkaracak kitap yazmalıyım.” “Saklı
Seçilmişler” böyle doğdu…
“Bu işin içinde başka bir iş var”
– Okurken delirmekten korktum. Siz yazarken benzer duygular
yaşamadınız mı?
Kitaba başlarken kafamda şu vardı: ABD-AB ve küresel baronlar
daha çok kazanç için bu kirli düzeni kurdu. Her ülkede yerli işbirlikçi
patronlar ve iktidarlar buldu. Ya da iktidara getirdi. Dünya Bankası-IMF- Dünya
Ticaret Örgütü adlı “şeytan üçgeni” Türk tarımını bitirip insanlarımıza zehir
yedirmeye böyle başladı. Bu “şeytanların” ne yaptıklarına odaklanmışken, bir
gün kafama dank etti: Bu işin içinde başka iş var! Bu iş sadece para kazanma
meselesi olamazdı. Bir sır vardı. Bu sırrın peşine düşünce korkmaya başladım.
Öğrendiklerimden dehşete düştüm. Sadece Türkiye değil, dünya yoksullarına
soykırım yapılıyor. Dünyadaki fakirleri “biyolojik gıda silahıyla”
öldürüyorlar. İnsanları (tek tek isimlerini verdim) yiyeceklerle- eşyalarla-
aşılarla kısırlaştırıyorlar. Gebeliği önleyen mısır üretmişler. Kolesterol
haplarıyla cinsel hayatlar öldürülüyor. Gördüm ki: Bugün bunu yapan küresel
yiyecek şirketleri, global ilaç firmaları dün de Hitler’in destekçisiydi!
Tesadüf mü? Aynı aileler gaz odalarıyla değil, gıdayla insanları yok ediyor.
Parası olmadığı için sağlıklı beslenemeyen yok ediliyor. Yeni soykırımcılar
yeni dünya kurmak istiyor.
“Sadece ağaç katliamı yok”
– Kitapta Türk tarımına yapılanlara da çok kapsamlı yer
vermişsiniz.
Çoğu kişi sadece zeytin ağaçları katliamını biliyor. Oysa
özellikle Özal döneminde çıkarılan yasalarla başladı büyük tarımsal kıyım.
Türkiye’nin milli stratejik sektörü tarımı, yağlı urganla boğdurdular. Çünkü,
ABD-AB endüstriyel tarıma geçince elindeki ürünü satmak için yeni pazarlar
arıyordu. Türkiye bu pazarlardan biriydi. Size bazı rakamlar vermeliyim:
Türkiye’nin 1980 başında tarım ürünleri ihracatı 2 milyar dolar, ithalatı 51
milyon dolardı. İthalat 1999’da 3 milyar 93 milyon dolara yükseldi. Bugün
tarımsal ithalat 16.5 milyar dolara ulaştı! Özallar, Erdoğanlar bu açıdan pek
eleştirilmedi. Tarımsal üretimde kendine yeten Türkiye, bu dışa bağımlı
politikalar sonucu bugün her tarımsal ürünü ithal eder hale getirildi. AKP bu
politikayı ısrarla sürdürüyor. Bir ülke bile bile böyle intihara sürükleniyor
işte. Zehir tacirlerine böyle fırsat veriliyor.
“Bu kirli düzeni küresel baronlar kurdu”
Soner Yalçın, “ABD-AB ve küresel baronlar daha çok kazanç
için bu kirli düzeni kurdu. Her ülkede yerli işbirlikçi buldu” dedi.
“Kitabı yazarken içimden ‘İnşallah delirmem’ dedim”
– Bu bilgilere ulaştıkça ne hissettiniz, ne yaşadınız?
Özellikle son 6 ayda “inşallah delirmem” dedim. Kötülüğe ve
adaletsizliğe inanamıyorsunuz. Örneğin, bu süreçte iki kez ABD’ye gittim.
Benzer durumu Güney Kore ve Japonya’da da görmüştüm: Yoksullar evlerinde değil,
dışarıda yemek yiyor! Çünkü evde yapmaktan dışarıda yemek daha ucuz! ABD’de
doğal gıda ürünlerinin satıldığı butik mağazaların kapısından içeri girmeniz
bile zor, çok pahalı. Türkiye’de de öyle; yoksulların doğal yiyecekleri alması
imkansız. Bu durumda ne oluyor; kanser çocuklarda görülüyor artık. Türkiye’de
resmi rakam 2 bin 600. Bunun gerçek rakamı yansıttığını düşünmüyorum.
Saklıyorlar istatistikleri. Çocuklarımızı düşürdükleri durumu yazarken insan
duygularına hakim olamıyor. Maalesef insanlar bilmeden bu tuzağa düşüyor;
“tatlı zehirler” yediriyor çocuklarına-torunlarına. Fast food özellikle
çocuklarda aşırı şişmanlamaya ve şeker/diyabet hastalığına neden olmuyor; zeka
geriliğine sebep oluyor! Bu yerlerde her yedi saniyede bir yemek yiyen bir
kişide kanser vakası var! Bunu ben değil, ABD Senatosu söylüyor.
“Şekeri artırılan yiyecekler sindirim sistemini bozuyor”
– Tohumu yazıyorsunuz, pirinci yazıyorsunuz, şekeri
yazıyorsunuz… Bunları hiç yemiyor musunuz?
Bir kere şunun altını çizeyim: Ekmek, süt, yoğurt, pirinç ya
da bir başka tarımsal ürün aslında sahiden ekmek, süt, yoğurt, pirinç mi? Yoksa
o görünümde başka bir kimyasal ürün mü? Basit gıda hilelerinden bahsetmiyorum;
sorun sandığınızdan daha büyük! Uzun raf ömürleri vs için ortaya çıkarılan
tanımsız “şey” yiyeceklerden bahsediyorum. Şunu demek istiyorum: Milyonlarca
yılda oluşması gereken insan ve hayvan evrimi; teknoloji ürünü kimyasal
gıdalara, genetiği değiştirilmiş yiyeceklere, yemlere uyum sağlayamıyor.
Örneğin, 1970’lerde keşfedilen nişasta bazlı şeker/mısır şurubu her yiyeceğin
içinde! İşlenen, lifi alınan, nişasta ve şeker miktarı artırılan vs. yiyecekler
sindirim sistemimizi darmadağın ediyor. Yiyeceği sindirmek, moleküllerine
ayırmak ve besinleri bağırsaklarımızdan vücudumuzun geri kalanına dağıtmak için
milyonlarca yıl içinde programlanan vücudumuz, bu kimyasal gıdaları tanımıyor.
Bu da vücudun bağışıklık sisteminin yıkılmasına sebep oluyor. İşte, genler ve
yiyecekler arasındaki bu uyumsuzluk, son yıllarda müthiş artış gösteren çok
sayıda müzmin hastalığa neden oluyor. Sorunuza gelirsem, bu yiyecekleri yiyip
yememek herkesin kendi elinde. Ancak yoksullara başka alternatif bırakılmıyor.
Fakirler hep ucuza mal edilen yiyeceklerle beslenmek zorunda kalıyor. Dikkat
edin en yoksullar en şişman olanlardır. 50 yıl önce hamburger-patates yiyen
kişi 420 kalori alıyordu; bugün 1050 kalori alıyor. 3 kilo yapay tatlandırıcı
750 kilo şekere denk geliyor ve her yiyeceğin içinde. Bu ucuz fast food
tarzının da gizli bir amacı yok mu? Tek örnek vereyim: Mısır şurubu elde etmek
için cıva kullanılıyor! Son on yıllık süre zarfında Türkiye’de diyabet hasta
oranı yaklaşık yüzde 100’lük artış göstererek yüzde 7.6’dan yüzde 13.4’e çıktı.
Keza insanların büyük çoğunluğu hastalığın farkında olmadan yaşıyor. Yani rakam
daha yüksek. Bir gıda terörü ile karşı karşıyayız…
——–