Dolar 34,7244
Euro 36,5782
Altın 2.933,60
BİST 9.652,00
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay 15 °C
Az Bulutlu

Dil, Türkiye ve Güzel Türkçemiz | Hatice Altunay

14.01.2022
591
A+
A-
Dil, Türkiye ve Güzel Türkçemiz | Hatice Altunay

“Türkçe dünyadaki en eski dillerden biridir,

hatta en eski dildir ve diğer dillerin pek çoğu Türkçe ’den doğmuştur..”

Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Dil, canlı bir varlıktır. En kısa tanımdır. Birçoğumuz onun canlı varlık oluşunu iliklerimize kadar yaşarız ya da farkında olmadan bilinçli ya da bilinçsiz dilimizin kimyasını değiştiririz. Dilimizin yozlaşmasına yediden yetmişe hepimizin az ya da çok katkısı olmuştur. İngilizce bilgisayar dilinden sökün etti Türkçemize olduğu gibi yamanıverdi. Teknoloji nimeti ile dilimiz yabancı sözcüklerin esaretinde ne yazık ki….

İnsanlar konuşa konuşa, hayvanlar koklaşa koklaşa anlaşırlar. Mevsimler döngüsünde doğa kendi dilinden öyküsünü anlatır. Sesler çıkararak konuşan doğa ve hayvanlardır. İnsan soyu bitki ve hayvanlardan daha yetkin konuşma yetisine sahiptir. Bitkiler kendi aralarında sessizce konuşurlar.

Hayvanların konuştuğu ile ilgili bir gözlemim oldu salgın döneminde. Sokak kedilerini ile konuşuyorum her biri söylediğimi anlıyor. Her cümleme üç miyav ile yanıt veriyordu.

Komşumuz “Senin kediler resmen konuşuyor. Dedi. Susadım, açım, sevgiye ihtiyacım var sözcükleri farklı bir miyavlamayla oluyordu. Yaşamayan bilemezdi.

Dil bir iletişim aracı ve en etkilisi elbette. İnsan konuşma gereksinimi duyan biricik varlıktır. Sözcüklerin dünyası her ülkeye göre değişir. Türkçemiz 28 Harften oluşurken, özellikle ünlüler sekiz ile sınırlıdır. Yabancı dillerde ise katlı ünsüzler, ünlülerin birbirine ulandığı örneklerde var. Ağzında patates çuvalı var gibi iki ünlüyü çıkarmanın zorluğu yok dilimizde.

Dilimizin sesleri çıkaklarına göre ünlüler, ünsüzler, yuvarlak ünlüler, düz ünlüler, sert sessizler, yumuşak sessizler, damak ünsüzleri, gırtlak ünsüzü vb sınıflama uzar gider. İslamiyet öncesi Türkçemizden bu yana dilimizin canlı bir varlık oluşunu bir sözcükle örneklemek isterim. Bilinen bir örnek olsa da en canlı bir örnektir.

Edgü /egü/eyü/eyi/iyi

Son üç örneğini Anadolu’muzun çeşitli yerlerinde görmekteyiz.

Yerel ağız özellikleri o bölgenin dilinin varsıllığıdır. Ana sütü gibi temiz dilimizi emekleye emekleye geliştiriyoruz. Nedense yerel sözcüklerin üzerini örtüp uydurukça sözcüklere tutunuyoruz.

Gönençli olmak gerekiyor. Gömeç sözcüğünü hiç duymadım diyen gencin babası arıcıydı. Gençler aile ocağındaki sözcükleri öteleyip, kankilerini önemsiyorlardı.

Dilini iyi konuşamayan bazı insanların bedenlerinde bir eksiklikolduğunu okumuştum bir ara. Burnu tıkanık olanlar ya da burun eti sıkıntısı olanlar, ses tellerinde sorun yaşayanlar sözcükleri düzgün konuşmakta zorlanırlar.

İnsanların sürüden farklı olarak toplumsal varlıklar olmasının çok önemli sebebi dildir. Konuşamadan asla duramayan tek varlık insandır. Yalnız başına yaşamak zorunda olan insan çiçeklerle, hayvanlarla konuşur dertleşir. İnsanın ağısını insan alır derler.

İslamiyet’in kabul edilişiyle birlikte, Arapça, Farsça dile egemen olmuştur. Osmanlı döneminde devletin resmi dili ne yazık ki Osmanlıca denilen Arapça Farsça dokulu, üzerine azıcık Türkçe serpintili karma dil yazı dili olmuştur. Halk tabanında Öztürk’çe konuşuyordu.Dil ikilemi aydınlar ve köylüler olarak uçurum oluşturuyordu.

Türkçemizi baş tacı eden Karamanoğlu Mehmet Bey, dilimize sahip çıkmış,Türkçemizi birinci olarak görmüştür.

Geçmişi binlerce yıl önceye dayanan, dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan tarafından konuşulan Türkçemiz, 13. yüzyılda halk arasında konuşulmasına karşın devlet yazışmalarında kullanılmamaya başlanmıştır. Unutulma tehlikesiyle karşı karşıya kalan Türkçenin kaderi, Konya çevresinde kurulan Karamanoğulları Beyliği hükümdarı Mehmet Bey’in 13 Mayıs 1277’de yayımladığı bir fermanla değiştirmiştir. Türkçe, Mehmet Bey’in “Bugünden sonra hiç kimse sarayda, divanda, meclislerde ve seyranda Türk dilinden başka dil kullanmaya.” fermanıyla resmiyet ve itibar kazandı.

Türk kültürünün korunması, gelecek nesillere aktarılması ve millet bilincinin sağlanmasında en temel miras olan Türkçenin öneminin vurgulandığı bu fermanla, Türkçe ilk defa resmi dil kabul edilmiştir. Bu adımla yeniden hayat bulan Türkçe, devlet dilinde ağırlığı bulunan Arapça ve Farsça’ya karşı önemli bir ağırlık kazanmış oldu.

Ancak Osmanlı döneminde Türkçe yalnızca halkın konuştuğu dil olmuştur. Vatandaş devletle ilgili sorunlarını arzuhalcilere aktarmış, onlar da devletin resmi diline göre kaleme almıştır.

Dil ile bağımsızlık arasında çok yakın ilişki vardır. Bir ülke bağımlı ise dili de karışıktır, kafaların karışıklığı içinde esirdir. Ülke bağımsız ise dili de bağımsızdır.  Dil ülke bağımlılığından etkileniyor. Osmanlılar ve Osmanlıca. TC ve TDK yanı güzel Türkçe.TDK Güzel Türkçemize yön vermiş, unutulmaya yüz tutmuş sözcüklerin derlemesini yapmıştır. Son yarım yüzyılda darbeler ve ülke bağımlılığı ve dilinde içine düştüğü durum içler acısı…

El birliği ile dilimizi yozlaştırmayı başardık. Genç kuşakların kuşa çevirdiği sözcüklere ne yazık ki tv dizileri de giderek yeni dağarcık ekliyor.Artıkın, ayriyeten, oha oldum gibi….

OktaySinanoğlu. Türk dili esirdir diyor. Ülke dili İngilizce esaretinden kurtulmalı diyor. Dil öğrenelim ama eğitim dili İngilizce yada başka bir dille olmaz.

Görüyoruz ki İngilizce öğrenme çılgınlığımız Türkçemizin kurallarını pekiştiremeyen anasınıflarında başlaması da düşündürücü. İleride böyle bir kuşak yarı İngilizce yarı Türkçe konuşacak ve yazacak demektir. Yeni dilimiz Türkilizce olacak. Dilimiz özgür olmayacak

Türkçemiz aslında geliştirebildiğimiz bir dil. Sondan eklemeli dil öbeğinde yer alan dilimizde bir sözcüğe dört değişik yapım eki getirilerek yeni sözcükler oluşturulabilir. Bir sözcüğün yapısını bozmadan yenileri üretilebilir. Örnek olarak.

Yap- sözcüğü ile Yap-ı  , Yap-ıcı , Yap-ı sal-cı -lık gibi….

Türkçede bir ‘ gönül ‘ diye sözümüz var ben Avrupa dillerinin hiç birisinde bu sözün karşılığını göremedim.

Dilimizi en azından teknolojinin esir aldığı sözcüklerden kurtarabilirsek, kendi adımıza birçok sözcüğü esirlikten kurtaracağız.

Data ,done…………Veri

Fınısh………..Bitiş,varış

Monoton…..Tekdüze

Ambiyans……Hava, ortam

Full……….Tam, dolu

Dizayn ….Tasarım

Analiz …….Çözümleme

Kriter……………Ölçüt

Bye bye…………Hoşça kal

Legal………….Yasal

Global……Küresel

Printer………….Yazıcı

Security…………Güvenlik

Exit……….Çıkış

Full-time ……Tamgün

Jenerasyon……….Kuşak

Center……………..Merkez

Okey………Tamam

Cv……Özgeçmiş

Koordinasyon…..Eşdüşüm

İzalasyon………..Yalıtım

Enflasyon….Değer düşümü.

Ülkesini yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır.

2 Eylül 1930

Gazi Mustafa Kemal Atatürk

Sonuç olarak, dilimizin güzelleşmesine, bağımsız özgürce yaşayan bir dil olması için uğraş vermeliyiz. Unutulmaya yüz tutan sözcüklerimizi yeniden yazınsal metinlerde canlandıralım. Öztürkçe sözcüklerle konuşalım ve yazalım.TDK gibi birimler kurmalıyız.Dünde olduğu gibi bugünde sözcük taramaları yapılmalıdır.

Türk Dili’nin özleştirilmesi, zenginleştirilmesi ve kamuoyuna bunların benimsetilmesi için bütün yayın araçlarından yararlanmalıyız. Her aydın, hangi konuda olursa olsun, yazarken buna dikkat edebilmeli, konuşma dilimizi ise uyumlu, güzel bir duruma getirmeliyiz.

Atatürk

Dilimizden kayıp gitsin çıtırmık tadında sözcüklerımiz…

Güzel dilimizle canlıyız biz.

 

                                               Hatice Altunay

Hatice Altunay
Hatice Altunay Biyogragi 1962 yılında Muğla’da doğdu. Uludağ Üniversitesi Necatibey Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümü mezunu. Evli ve bir çocuk annesidir. Mesleğinin 31 yılını Marmaris’te sürdürmektedir. Meslek yaşamı boyunca Kültür ve sanatla iç içe olmuş, öğrencilerinin sanat çalışmalarını yerel basında ve dergilerde yayınlanmasını sağlamıştır;birlikte sosyal sorumluluk proje çalışmaları yürütmüştür.Gülümseyen Turkuaz, Gün Aşığı/Buğulu Şiirler imece kitaplarıdır. Yurtiçinde yapılan öğretmenler arası şiir ve öykü yarışmalarında birincilik, ikincilik ödülleri vardır. Güncel Sanat Dergisinin düzenlediği Kaygusuz Abdal şiir yarışmasında üçüncülük, 2015 yılında yapılan Hacı Bektaş Veli Şiir yarışmasında üçüncülük, Kusader’in düzenlediği 100 Yıl Çanakkale Öykü yarışmasında mansiyon ödülü almıştır.2016 Çukurova Edebiyatçılar Derneğinin düzenlediği “Anne “ temalı yarışmada üçüncülük ödülü, Osmaniye’de Yaşar Kemal öykü yarışması ikinciliği, Hatay Dörtyol kültür sanat etkinliği şiir yarışmasında birincilik ödülleri almıştır. Yazarın Geç Kalan Sezgi adlı şiir kitabı, Fısıldayan Kadın, Ellerin Sevgi Dokuması İçimde Bir Serçe , Dersimiz Sevgi, İnsanlığın Ortasında Kayıp Kadınlar, adlı kitapları vardır. Çocuk yazını üzerine Güneşin Kelebekleri, Atatürk Çiçeği, Meral Kutlug İlsever ile altı yaş ve üzeri için Gülcan’ın Renkli Dünyası adlı kitapları, Güz Fısıltıları adlı minik şiir kitabı bulunmaktadır. Yazar şiir, öykü, deneme, gezi seçkilerinde yer almaktadır. Dergileri Edebiyatın mutfağı gören yazar Yaşam Sanat, Tmolos Edebiyat, Berfin Bahar, Güncel Sanat, Kasaba Esintisi, Nif Edebiyat vb dergilerde ve yerel basında yazılarını sürdürmektedir. Kitap yayınlamak isteyen öğrencilerine önder olmakta, onlarla birlikte Genç Kalemler projesinde yer almaktadır. Yayınlanmaya hazır şiir, deneme, öykü ve roman dosyaları bulunmaktadır.
BİR YORUM YAZIN
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.