Dal’a Düşmeler | Yaşar Üstün
Bu kentin kiri yağmayan
kar tanelerine karışan
beklemeler
başa ağrıyla vuran sevinçten
vazgeçilir mi
ehil olmak
yaşadıklarını süzgece sokmak
kilometrelere santimcesine yaklaşmak
su yolumuzun
ömrümüzün akışıyken
öyle masum
öyle dolu
öyle bir iç çekiş
işte
…
biz neyle barışığız
beyaza siyah
buluta sis katsak da
o dilek
o haykırış
o fotograf
“parayı düşürme” diyen ses
hiç gitmeyecek
vicdanımızdan
güvercinin ruh haline olmasa da
kanatlarına saklanarak
kum saatlerine
sonsuzu düşürerek
kıyıya vuranlar
kum olursa
kumu kim saklayacak
aman dikkat
şiirin telleri
cambaz ipi
cellattan önce
kendine ağlayan ceset
ya da
ölü olalım
görülmemişken
….
içimiz bu kadar yolken
oyunu bozacak hayatlar oyun
yakılacak
suçlu bir yafta
suç ve ceza
boynumuzda
suçsuz madalyon
nedenin arkasında
asılı bir duvar
dünyanın dibine vurmak için
hayat her gün
birinin çığırtkanlığına hapsoldu
karanlıktan çıkış yolları
beklentiler değil
sünger
çekemeyeceği geçmişine
renk bıraksın
…
ahhh
bugünlerde
gül değse incinen
umut değil sadece
dalın yaprağıymış
dala düşecek
dağları delecek
taşı yırtacak
kalbimiz olmalı
ateş yakacağı külü
arar mı hiç
ise boğulmuş
beyaz lekeleri
deseni gül
aşk dolu kalplere
yanacak bez parçası bırakır mı
…sen yine uç
sonsuz kere uç
bizi yakacak ateş avucumuzda
öteki dünyaya yaralarımızla armağan kalsın
nedametimiz
içinden çıkamadığımız kafeslere tel örgü
keşkelerimiz
ah
kederin değil
kederin vurduğu ömrün
dizeleriyiz…
…
Ocak/ 2020
Yaşar Üstün