Çiçek gibi insanların kalbini kırdınız, bahçeleriniz bahar görmesin! Ahmet Arif
Hayattayken yayımlanan tek şiir kitabı | Hasretinden Prangalar Eskittim’le Türk şiirinde önemli bir yer alan şaiir…
Hasretinden Prangalar Eskittim | Ahmed Arif
Seni, anlatabilmek seni.
İyi çocuklara, kahramanlara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmeze,
Kahpe yalana.
Ard-arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışarda gürül-gürül akan bir dünya…
Bir ben uyumadım,
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlarına kan gülleri takayım,
Bir o yana
Bir bu yana…
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni…
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini…
Ahmed Arif Kimdir?
Ahmed Arif Hasretinden Prangalar Eskittim dizeleriyle hepimizin aklına adını kazımış, şair ve gazeteci.
Gerçek adı Ahmet Hamdi Önal olan Ahmed Arif, 23 Nisan 1927’de Diyarbakır’da dünyaya geldi.
2 Haziran 1991’de Ankara’da hayata gözlerini kapatan Ahmet Arif Cebeci Asri mezarlığında yatmaktadır. Ahmet olan Arif’in Leyla’ya aşkını bilmeyen gönül kaldıysa ne büyük ayıp…
Şair Ahmed Arif, 21 Nisan 1927’de Diyarbakır’da dünyaya geldi.
Asıl adı Ahmet Önal olan Ahmed Arif, Henüz 2 yaşındayken annesi Sare Hanım’ı kaybetti.
Ahmed Arif, Kerküklü babası Arif Hikmet’in memuriyeti dolayısıyla ilkokulu Şanlıurfa Siverek’te bitirdi. Diyarbakır’da başladığı ortaokulu Urfa’da tamamlayan Arif, yatılı okuduğu Afyon Lisesini ise 1945’te bitirdi.
Şiir yazmaya ortaokul yıllarında başlayan Arif’in edebiyata ilgisi Afyon Lisesi’ndeyken iyice arttı. Usta şair, bir açıklamasında şiire ilgisini şu sözlerle aktarmıştı:
“Yıl 1943 olmalı. Taş çatlasa 16–17 yaşındayım. Durmadan şiir yazıyorum. Bir dergi, Seçme Şiirler Demeti adıyla kuşe kağıda basılıyor. Bir sayfanın sol başında Neyzen Tevfik, sağ başında Ahmed Arif. Ben, Neyzen Tevfik’in torunu yaşındayım tabii o zaman, hatta daha da küçük. Bir de 10 lira geliyor bana dergiden, telif hakkı. Düşünün, babam bana ayda 5 lira gönderebiliyor. O yüzden 10 lira büyük paraydı o zaman için.”
Arif’in ilk şiirleri 1942’de Afyon Halkevi yayın organı Taşpınar dergisi ile Millet dergisinde yayımlandı.
Liseden sonra askerlik görevini tamamlayan Arif, 1947’de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümüne kaydoldu. Ahmed Arif, 1948’de Merkez Bankası’nda memuriyete başlayarak hem çalışıp hem okudu.
‘Hasretinden Prangalar Eskittim’ 1968’de basıldı
Ahmed Arif, tarzını yansıtan şiirleri 1948’de yayımlatmaya başladı. Attila İlhan’ın düzenlediği ‘Rüstemo’ başlıklı şiiri, Varlık dergisinin yayımladığı ‘Şiirler-1948’ antolojisinde yer aldı.
Aynı yıl, ‘Bir Akşamüstü’ adlı şiiri, tek sayı çıkan Meydan dergisinde yayımlanan Arif, sonraki yıllarda ‘İnkılapçı Gençlik, Yeryüzü, Seçilmiş Hikayeler, Soyut, Yeni Ufuklar, Türk Solu, Kaynak, Militan ve Papirüs’ adlı dergilerde yazdı.
Başarılı şair, siyasi görüş ve eylemleri sebebiyle 1951’de tutuklandı. Üniversite öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kalan Arif, memuriyet hakkını da yitirdi. Arif, 7 Ekim 1954’te serbest kaldıktan sonra, kamu gözetiminde geçirmesi gereken süreyi Diyarbakır’da tamamlayarak yeniden Ankara’ya döndü.
Fikret Otyam’ın röportajlarına şiirlerinden parçalar almasıyla, 1950’li yılların sonlarında ünü iyice yaygınlaşan şair Arif, ‘Öncü’ ve ‘Halkçı’ gazetelerinde düzeltmenlik, teknik sekreterlik ve gazetecilik yaptı.
Ahmed Arif, 1967’de Aynur Hanım’la dünya evine girdi.
Başarılı şairin, Hasretinden Prangalar Eskittim adlı kitabı 1968’de basıldı. Bir röportajında kendisi hayattayken yayınlanan kitabın adına değinen Arif, şu bilgileri vermişti:
“Bunu anlatmak doğru mu bilmiyorum. Çok kişisel, duygusal bir şey, artık anı olmuş. Kitabımın adını ‘Dört Yanım Puşt Zulası’ koymuştum ama kardeşim buna engel oldu. Bana, ‘Kitabına böyle bir ad koymaya hakkın yok. Seni 15 yaşındaki çocuklar, kızlar taparcasına seviyor. Sen bununla ola ki burjuvazinin tuzaklarını söylüyorsun. Ama şu da var, o çocuklara saygı duymalısın. Hatta bu adı, bir şiirine bile verme. Mısra olarak kalsın.’ dedi. Düşündüm, kardeşime hak verdim. Madem öyle, kitabımın adı ‘Hasretinden Prangalar Eskittim’ olsun, dedim.”
Günümüze kadar defalarca baskı yapan kitap, Türkiye’de en çok basılan ve okunan eserler arasında yer aldı.
Ahmed Arif bir röportajında “Nasıl yazıyorsunuz?” sorusunu ise şu sözlerle yanıtlamıştı:
“Yazıyorum denmez buna. Ben şiiri kafamda, yüreğimde bitiriyorum. Sonra bir gün oturup kabataslak kaleme alıyorum. Üç ya da beş yerinde düzeltme yapıyorum. Göze çarpan bir aksaklık varsa ya da yeni bir çağrışım varsa onu değiştiriyorum, o kadar… Bu bakımdan bana halk ozanı derlerse, onur duyarım. Küçümsemem. Hani ne diyorlar, irticalen…”
Oğlu Filinta’nın doğumuyla 1972’de baba olan usta şair, 1977’de gazetecilikten emekli oldu.
Ahmed Arif, 2 Haziran 1991’de kalp yetmezliği sonucu Ankara’da hayatını kaybetti. Cenazesi ertesi gün Maltepe Camisi’nden kaldırılarak Cebeci Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Toplumsal gerçekçi 1940 kuşağının son şairlerinden Ahmed Arif’in ölümünden sonra şiirleri oğlu tarafından derlenerek “Yurdum Benim Şahdamarım” adıyla 2003’te basıldı.
Arif’in şiirlerinin pek çoğu bestelendi ve Ahmet Kaya, Zülfü Livaneli, Fikret Kızılok, Edip Akbayram, Cem Karaca, Moğollar tarafından yorumlandı. Cemal Süreya’ya yazdığı mektuplar “Cemal Süreya’ya Mektuplar”, Leyla Erbil’e yazdığı mektuplar ise “Leylim Leylim” adıyla Arif’in vefatından sonra basılarak okuyucuyla buluştu.
Yakın arkadaşı Cemal Süreya, Ahmed Arif’i şu sözlerle anlatmıştı:
“Doğu Anadolu insanının müthiş malzemesini korkusuz bir lirizm içinde önümüze yığıyor. Sonra bütün Anadolu insanına doğru yayıyor onu. Pir Sultan Abdal’ı, Urfa’lı Nazif’i, Köroğlu’na, Bedrettin’e bağlıyor…
İmge onda sınırlı bir öge değil, bir bakıma şiirin kendisi, bütünü. Öyle ki bütünüyle vardır onun şiiri. Kelimeler ilişkin oldukları kavramları aşan ve daha geniş durumları kavrayan bir nitelik gösteriyor. Şiirin bütünü içinde kullanılmış bazı düz sözler, inanılmaz bir çarpıcılık, bir imge yeteneği kazanmaktadır Ahmed Arif’te. Öte yandan, şiirin içinde birer ikişer kelimelik mısralar halinde akan bu sözler, biçim yönünden de önem kazanmaktadır. Öyle ki, kendiliğinden doğan ve yalnız Ahmed Arif’e özgü gizli bir aruz gibi bu sözlerden bütün şiire bir müzik yayılmakta ya da bütün şiir çekidüzenini onlarda bulmaktadır.”