“Kaçıncı seferimi yapıyordum yurt ve aşk yollarında / hiç bir teni birbirine karıştırmadan.”
Yavrum sen bu barış gününde şiiri cebirle karıştırmamalıydın
canlı işe yarar bir bakışın düşleri çünkü her bakış bir beyni temsil eder hele gece yarısı
ya da bir arabanın dikiz aynasından diğer kadına nasıl bakılır mesela
yavrum sana ders veren olmuştu daha önce edebi sözcükleri ve direksiyonu uluorta savurmaman hakkında
ya da görüşünü düzeltmeyi özellikle hayata karşı
bir karıncanın başı karınca başı okşanır gibi okşanır
bir kadının saçları okşanırken özgürlüğüyle oynanmaz bacak arasının
yani sen klasik müzikle caz arasında gidip gelirken ben mavinin coğrafyasında bilmem kaçıncı seferimi yapıyordum yurt ve aşk yollarında
hiç bir teni birbirine karıştırmadan
yavrum sen bu barış gününde bu kadar sahtekarlığı bir araya nasıl topladın vallahi inanamıyorum
gündem denen kepazeliği bir kalemde silip gözlerini tutmaya gelmiştim hani o Anadolu kentinde buluşuruz belki
koca bir deve dikeni oldu avuçlarım yüreğini saramadı ki ne çok Ege türküsü bilirdik
bize bi şey olmaz da türkülerin onuru var
yani onca müzik tanesi doldururken göğü başımı göğsüne bırakmıştım kirpiklerim acı
ve senin hoyrat tenin bilmiyordu bir çakıl taşına bile aşkla dokunmayı
ben öğretmekten vazgeçeli çok nehirler aktı çürümeden besledim saksıda karanfili
sen bilmiyordun başkasının acısına dokunmadan kendi acını anlayamayacağını
bilmiyordun ancak barışı hak eden insanın yar ve yer yüzünü yaşatacağını…